PULAT TACAR
VİYANA, 11/04 (BYE)—Tirajı günde 84 bin olan sol eğilimli Der Standard gazetesinin 11 Nisan 2017 tarihli sayısında, Markus Bernath imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan Ankara/Atina çıkışlı haberin çevirisi şöyledir:
–Pazar Günkü Referandumdan Önce Yapılan Son Anketler, Türkiye’de Başkanlık Sisteminin Hayata Geçirilmesine Verilen Desteğin Arttığını Gösteriyor. Fakat Erdoğan’ın Kendi Partisi İçerisindeki Endişeler Hala Mevcuttur–
Hesabı bir kez daha tutabilir. Ülkeyi otoriter şekilde yöneten devlet lideri için kampanyanın son haftasında Türkiye’deki anayasa referandumunun sonucunun az farklı da olsa yine de belirginleşen bir avantajla sonuçlanacağı görülüyor. Saygın ve hükümete yakın olarak kabul edilmeyen kamuoyu araştırma enstitüsü Gezici, yüzde 53,3’lük kesimin Tayyip Erdoğan’ın başkanlık rejiminden ve parlamenter demokrasinin kaldırılmasından yana olduğunu hesap etti. Enstitü Müdürü, Erdoğan’ın siyasetteki yeni doğuşundan bahsediyor.
14 yıl iktidarda kaldıktan sonra Erdoğan’ın sağ eğilimli milliyetçilerle kurduğu yeni ittifakın karşılığını verdiği belirtiliyor. Aslında sosyal demokrat muhalefetin kalesi olan İzmir’de binlerce taraftarının sevgi gösterisi karşısında Erdoğan son olarak “Avrupa çöküyor. Yaptıklarının hesabını verecek.” diye tehditte bulunmuştu. Türkiye’nin yükselişini engellemek için anayasa değişikliğine evet denilmesine karşı çalışan Avrupalılara ilişkin komplo teorisi, Erdoğan’ın izleyicilerini etkiliyor. Gezici enstitüsü, Türk seçmenlerin yüzde 70’inin zaten merkez sağ görüşlü olduğunu hatırlatıyor.
Diğer kamuoyu araştırmacıları ise pazar günkü oylama öncesinde hayır cephesini önde görüyor. Sonar Enstitüsü, yüzde 51’in mümkün olduğu görüşünde fakat yüzde 1,7’lik hata oranında her şey farklı görünebilir. Anlaşılan o ki birçok şey seçime katılmayanların mobilize edilip edilemeyeceğine bağlıdır. Bu kişilerin yüzde 75’inin anayasa değişikliğine karşı olduğu ancak oylarının –gelecekte başbakan olmadan ve büyük ölçüde meclis tarafından kontrol edilmeden ülkeyi yönetmek isteyen bir adam için veya ona karşı- etkisiz kalacağını düşündükleri belirtiliyor.
–AKP’nin Önde Gelen İsimlerinde Sessizlik–
Sonar Enstitüsü ocak ayındaki bir anketten sonra bu halk oylamasındaki en büyük riskin aslında AKP olduğuna inanıyor. Sonar, muhafazakâr-dindar iktidar partisinin daimi seçmenleri arasında Erdoğan’ın başkanlık hükümdarlığının karşıtlarının yüzde 35 civarında olduğunu tahmin ediyor. AKP’li bakanların Avrupa’da yasaklanan seçim çalışmaları ve bilhassa Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın gece saatlerinde Hollanda’dan sınır dışı edilmesi insanların fikrini Erdoğan’ın lehine değiştirmiş olabilir. Ancak AKP’nin önde gelen isimlerinin açıkça sessiz kalması ise hala devam ediyor.
Bu bağlamda Erdoğan’ın selefi ve uzun yıllar siyasetteki yol arkadaşı olan Abdullah Gül, referandum kampanyası boyunca hiç ortalıkta görünmedi ve memleketi Kayseri’deki büyük bir mitingde hükümet lideri Binali Yıldırım’ın yanında görüntülenmek istemedi. AKP’nin internet sayfasında bulunan parti kurucuları listesinden Gül çoktan silindi bile. Geçimli ve uzlaşı arayışındaki Gül’ün de tıpkı eski Meclis Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gibi hayır cephesinde yer aldığı var sayılıyor. Uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına 2014’te geçmesinden sonra ilk Başbakan olan Ahmet Davutoğlu da bu seçim kampanyasında parmağını kıpırdatmadı.
–Partinin Bölünme Senaryosu–
Gül ve Arınç’tan farklı olarak Davutoğlu’nun Meclis’teki AKP Grubu içerisinde kayda değer bir taraftarı yoktur. Fakat Davutoğlu da örneğin referandumdaki bir yenilginin ardından AKP’nin bölünmesi halinde kurulacak yeni bir İslamî partinin potansiyel destekçisi olarak kabul ediliyor.
Erdoğan’ın eski yol arkadaşları, Cumhurbaşkanı’nın gösteriş tutkusunu ve giderek artan güç yoğunlaştırmasını endişeyle gözlemliyor. Kürtlerle barış müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanması, AB ile ihtilaf rotası ve devlet içerisinde vaiz Gülen’in hareketinin sözde taraftarlarına karşı temizlik dalgaları da buna ekleniyor. Erdoğan’ın politika tarzına ilişkin ahlaki veya dini gerekçelere dayanan itirazlar devlet lideri seçilmesinden bu yana yükseliyor. Günümüzde Ali Bayramoğlu veya Levent Gültekin gibi anayasa değişikliğine karşı olan entelektüel İslamcılar, AKP’nin ideallerine sırt çevrilmesini eleştiriyor. Küçük Saadet Partisi, Erdoğan’ın ülkeyi tek başına yönetmesine karşı olduğunu duyurdu. “Hak ve Adalet Platformu” internette ve Türkiye’nin büyük şehirlerindeki muhafazakâr semtlerde çalışmalar yapıyor. Bu platform, yoldan geçen kişilere Peygamberin daima despotlara karşı olduğunu anlatıyor. (VİBM/KÖY)
Bir yanıt yazın