Amerika’nın Esad’ı vurmasından sonra ortaya çıkan tablo şu:
Amerika, Esad’ın çocukları öldürmeye devam etmesi halinde yeniden vurmaktan geri adım atmayacağını söyledi.
Rusya ve İran ise ard arda yaptıkları açıklamalarda “Amerika yeniden vurursa bunu karşılıksız bırakmayacağız” dediler.
Karşılıklı tehditler var. Taraflarca adımlar atılırsa bunun sonu nereye dayanır şu anda tahmin etmek güç görünüyor.
Konunun bizi ilgilendiren yanları var.
Görebildiğimiz kadarı ile Irak ve Suriye bölünmeye gidiyor. Bölgede iki komşumuzun bölünmesi bizi yakından ilgilendiriyor. Böyle bir tablo karşısında Türkiye kendisini hiçbir zaman güvende göremez. Durumu bu açıdan değerlendirdiğimizde dengeli bir dış politika uygulamak ve özellikle de Amerika ile Rusya arasında sıkışıp kalmamak gerekiyor.
ABD’ye karşı Rusya ve İran, “Bir daha olursa karşılık veririz” derken gözler bu iki ülke ile Astana görüşmeleri sonucunda ateşkes izleme konusunda üçlü mekanizmada yer alan Türkiye’ye çevrilmiş oldu. Ankara’nın ABD’nin Suriye’yi vurmasına tam destek vermesi ve hatta yetersiz bulması, Rusya ve İran ile ilişkilerin gerilmesine neden oldu.
Halbuki, biz bölgedeki iki önemli güç Rusya ve İran’ı karşımıza doğrudan almamız gerekiyor. Dengeli politika izlemek istiyorsak, bu konuda atılan her adıma dikkat etmek gerekiyor.
Esad’ın vurulması bizi memnun etti ama, bunun getirisinin, götürüsün de iyi hesaplanması gerekiyor. Yapılan analizlerde füze saldırılarının bir şeyi değiştiremeyeceği yönünde yoğunlaşıyor. Nitekim, Türkiye’nin bundan memnuniyeti konusunda dış basında da bazı eleştiriler oldu. Reuters’te yer alan Türkiye ile ilgili yazıa göz atalım:
Reuters’de “Sert açıklamalara rağmen Türkiye ABD ve Rusya’nın arasında kaldı” başlıklı yazıda, Türkiye hükümetinin ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırılarının sürmesi gerektiğini söyleyerek, ABD’nin Suriye’de savaşma isteğini muhtemelen gözünde büyüttüğü ve Rusya ile hassas ilişkileri tehlikeye attığı belirtildi. Beşar Esad yönetiminin indirilmesini isteyen Türkiye’yi memnun ettiği kaydedilen yazıda, şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’nin Suriye politikası plansız. Ankara hem Esad’ın asıl destekçisi olan Moskova’yla, hem de Suriye lideriyle doğrudan karşı karşıya gelmeye isteksiz NATO müttefiki ABD ile daha güçlü ilişkiler kurmaya çalışıyor. ABD’nin 6 yıllık savaşta ilk defa Suriye hükümetini doğrudan hedef almasının, yıllardır Reuters’a konuşan düşünce kuruluşu Atlantic Council’dan Aaron Stein da, “ABD’nin saldırısı tek seferlikti ve sınırlıydı. ABD’nin taktik saldırısı stratejik değil ve bu, Türkiye’nin tek güçlü müttefiki olan ABD ile Rusya arasında sıkışmasına yol açıyor”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Şu anda biz Rusya, ABD arasında tercih yapma durumunda olan bir ülke değiliz. Biz ilişkilerimizi dengeli bir şekilde götürmek durumundayız. Bu son olayda ABD’nin rejime yönelik müdahalesini biz destekledik. Yani iki ülke arasında taraf tutma diye bir şey yok” diyor.
Rusya ile ilişkilerimiz düzeldi. Son zamanlarda ABD’nin Suriye’ye müdahalesi sonucunda Türkiye, Amerika’yı destekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bile yaptığı açıklamada “Bunu destekliyoruz ancak yeterli bulmuyoruz” açıklaması ile Amerika’nın yanında olduğumuzu ortaya koyduk.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bundan sonraki süreçteki gelişimi ne olur, etkilenme olur mu? Turizme yansıması nasıl olur?
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bu konudaki görüşleri de şöyle:
“Rusya ile ilişkiler çok iyiyken de Kırım, Ukrayna ve özellikle Esed konusunda hep farklı düşünüyoruz. Şu anda biz Rusya, ABD arasında tercih yapma durumunda olan bir ülke değiliz. Biz ilişkilerimizi dengeli bir şekilde götürmek durumundayız. Bu son olayda ABD’nin rejime yönelik müdahalesini biz destekledik. Yani iki ülke arasında taraf tutma diye bir şey yok. Diğer taraftan Rusya ile Astana sürecini, güven artırıcı tedbirler bakımından, ateşkesin tesis edilmesi bakımından da çabaları sürdürmek isteriz. Burada bir çelişki yok. Yani ilişkilerimizi de geliştirmek istiyoruz. Turizmi de etkileyecek bir durum yok”
Daha önce yazmıştık, bugün de yineleyelim:
Bizim için, güvenliğimiz için ne gerekiyorsa öyle adım atmamız gerekiyor. “Dengeli politika” derken bunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Rusya ve ABD’nin, Suriye’de YPG’yi birbirine kaptırmamak için rekabet ediyor. PKK’nın uzantısı YPG bizim için tehdit konusu ise bu konun nasıl çözüleceği konusunda irademizi ortaya koymamız gerekmiyor mu? Demek ki, iki süper güç çıkarları gereği terör örgütü YPG’yi kendi taraflarına çekip kullanmaktan geri adım atmıyor.
Çavuşoğlu’nun bu konudaki görüşlerine de göz atalım:
“Böyle rekabetlerin Suriye’de de bölgeye de bir faydası yok. Açık açık düşüncelerimizi söylüyoruz böyle bir rekabet var. Soruyoruz, ‘Niye destekliyorsunuz’ diye. ‘Ben bırakırsam diğerine gider.’ Diğeri de aynı şeyi söylüyor. Terör örgütü üzerinden iki süper gücün rekabet etmesi gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir acziyettir.”
Her şey açık biçimde ortada. Ne Amerika ne Rusya, ne de bir başka ülke bizim çıkarımız doğrultusunda yanımızda yer almıyor. Durum böyle olunca da biz de kendi çıkarlarımız doğrultusunda adımlarımızı atmak, dengeleri bunun üzerine kurmak ve bundan böyle daha dikkatli olmak durumundayız.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın