KIBRIS’A BAHAR GELMİŞ !
Hüseyin MÜMTAZ
Duydum ki Kıbrıs’a yine bahar gelmiş; dereler tepeler çiçeğe, geceler turunç kokusuna durmuş.
Tanıdıklara selâm yollayıp, eşe dosta hoş vakitler dileme niyetiyle oturduk bilgisayarın başına; yazıya başlamadan da son haberlere bir göz atalım dedik.
!!!
Yapmaz olaydık, iki elimiz böğrümüzde kaldı.
“Ajda” ile başlayalım.
Beni neredeyse çaydan da vaz geçirecek; o, kimin, nasıl bir entelektüel! yaklaşımla “uygun gördüğü” malûm çay bardağından değil, “orijinalinden” bahsedeceğim.
Tam 53 yıl olmuş. 1964’de Erzincan’da liseyi okurken, turneye geldiği şehir sinemasında tanımıştım Ajda’yı, güzel kızdı, 20’li yaşlarının başında olmalıydı.
İşte o Ajda geçen hafta, Başbakan’ı bir bakan eşliğinde ziyaret ederek yakasına nazar boncuğu takmış, “vatandaşlık” alacakmış.
Fotoğraf, kliplerindeki gibi neredeyse 100 metreden çekilmişti, altta isim yazmasa tanıyamayacaktım.
Ada’da doğan, 30 yıldır oturan, çalışan, evlenip çoluk çocuğa karışan kimseler “bir türlü” alamazken; Ajda bu yıla kadar Kıbrıs için ne yapmış, parmağını oynatmış mı da vatandaş olacaktı?
Ve işte bu bahar gününde başımı döndüren, midemi bulandıran gazete diğer haberleri, “hiç yorumsuz”;
- “Nijerya’nın Ankara Büyükelçisi’nin kulakları çınlasın…
Kendisi geçtiğimiz aylarda bizzat buraya gelerek bazı üniversiteleri ziyaret etmiş ve bunların hepsinde de okul yöneticilerini uyarmıştı! ‘Okula kayıt yaptırıp da devam etmeyenleri sınır dışı edin’ diye…
Düşünün bir kere bir ülkenin Ankara Büyükelçisi kendi ülke insanının durumunu çok iyi bildiği için başka bir ülkeye uyarıda bulunuyor…
Ne diyor! İpin ucunu bir kere kaçırırsanız tepenize çıkarlar… Uyuşturucu işi artık onlardan sorulur… Fuhuş sektörünü ele geçirirler… Ülkenin en büyük ve güçlü çetelerini onlar oluşturur ve kirli bütün işlerin arkasında artık onlar olur!
…
Dün gazetelerde vardı… 93 bin öğrencimiz vardı ama bunların 20 bini okula bile gitmiyor! Kaldı mı şimdi elimizde 73 bin öğrenci…
…
Irkçı değiliz, insan haklarına saygılıyız, evrense değerlere de bağlıyız…
Ama çeşitli üniversitelerde kayıt yaptırıp da okula gitmeyen 20 bin öğrenci varsa bunların da birçoğu potansiyel suçlu demektir…
Son aylarda polis bültenlerindeki uyuşturucu haberlerine bakın! Birçoğunun ardında bu öğrenciler var… Bıçaklama, yaralama ve cinayetlere bakın! Yine bu öğrenciler başı çekiyor… Neredeyse bütün sokaklarda bunlar var! İnsanlar yanlarından geçmeye bile korkmaya başladılar…”
- “Girne bölgesinin gözde okullarından 23 Nisan İlkokulu’nda mesai saatleri dışında yaşanan olaylar, okul yönetimi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı bezdirdi.
Okul saatlerinin ardından okul bahçesine giren ve yaşları 14 ile 17 arasında değişen gençlerin okul bahçesinde içki içtiğini, uyuşturucu kullandığını, cinsel ilişkiye girdiğini, duvarlara yazı yazdığını, ateş yaktığını ve maddi hasarda bulunduğunu iddia eden okul Müdürü Osman Fırat, ‘Sabah geldiğimiz zaman okul bahçesinde kıyafetler, iç çamaşırları, içki şişeleri, uyuşturucu madde kalıntılıları, prezervatifler ve duvar yazıları bulmaktan bıktık. Bu okulda 6-11 yaş arası küçük çocuklar eğitim görüyor ve bu rezalete maruz bırakılıyorlar’ diyerek, yaşanan bu soruna çözüm bulamadıklarını ifade etti.
Konuyla ilgili, Kıbrıs Postası’na açıklamalarda bulunan Eğitim Bakanı Özdemir Berova da ‘Bazı okullarımızda ciddi anlamda vandalizm konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Bunların önüne geçip okullarımızı koruma altına almak için geceleri güvenlik görevlisi görevlendirmemiz ve bu konuda tedbir almamız kaçınılmazdı’ dedi”.
- “Aralarında Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu Başkanı’nın oğlunun da bulunduğu 4 kişi uyuşturucu ile yakalandı.
Polis Basın Subaylığı’ndan gelen habere göre dün saat 23.30 sıralarında, Lefkoşa’da Lokmacı Kara Giriş Kapısı’ndan KKTC’ye giriş yapan 4 kişi tasarruflarında yaklaşık 28 gram ağırlığında hintkeneviri türü uyuşturucu olduğuna inanılan madde bulunarak emare olarak alındı.
Sınırda gözaltına alınan 4 kişi bu sabah mahkemeye çıkarıldı”.
4.”Öyle. Kıbrıs muhteşem bir yer… Tabii bazı bürokratik sorunlar var. Hamama giren terler, su ıslatır… Her işte sorunlar çıkabilir. Engelleri aşıyoruz. Size enteresan bir şey söyleyeyim. Dünyanın her ülkesinde rüşvet var ama Kıbrıs’ta rüşvet yok. İnanamazsınız. Poliste; trafikte, adliyede, bürokraside, kim olursanız olun bir milim bir şey yapamazsınız. Bir tek ‘adam kayırma’ var. Rüşvet olmaması büyük nimet… 6 otelimiz var. 7’ncisi de inşaat halinde… Casino’dan ilave gelir olmasa bu oteller yapılamaz. Türkiye’de kumarhaneler kapatıldı. Islah etmek varken, kapatmak niye? Bu sistemi, denetimli uygulayan kazanç sağlar”.
5.”Ülkemizin kanayan yaralarından biri olarak gösterilen ancak herhangi bir önlem alınamayan gece kulüpleri, her dönem gündemdeki yerini koruyor. Ülkemizde 35 gece kulübü ve daha küçük ölçekte aynı hizmetin verildiği 2 pub var… Söz konusu 37 işletmede 334 konsomatris çalışıyor.
Gece kulüpleri, herkesin karşı çıktığı ancak kimsenin bir şey yapmadığı bir sektör… Fuhşun yasak olduğu ülkemizde, gece kulüplerindeki kadınların cinsel yolla geçen bulaşıcı hastalıklara karşı haftada iki kez sağlık kontrolünden geçmesi, aslında ‘fuhuşun- kadın ticaretinin’ devlet tarafından da kabul edildiğini kanıtlıyor… Gece kulüplerine tepkiler ise göstermelikten öteye gidemiyor.
KKTC, gece kulüpleri nedeniyle ABD’nin her yıl hazırladığı ‘İnsan Ticareti Raporu’nda defalarca yer aldı. Uluslararası alanda Kuzey Kıbrıs’ın olumsuz anılmasına neden olan gece kulüpleri, ülkemizde çiftlerin ayrılıkları, ailelerin dağılmasında büyük rol oynuyor. Gece kulüplerinde çalışan kadınlar her ne kadar da sağlık kontrolünden geçiyorsa bile bulaşıcı cinsel hastalıkların bulaşmasına neden oluyor.
KKTC’de ülke ekonomisi can çekişirken, gece kulüpleri ekonomik krizden etkilenmedi. Gece kulüplerine olan aşırı ilgi bu sektörün büyümesine neden oldu.
KKTC’de 2016 yılında 334 konsomatris çalışırken, devletin kasasına da bir yılda yaklaşık 22 milyon TL’lik bir kaynak akacak. Devlet ve gece kulübü sahipleri krize rağmen sektörden önemli kazançlar elde edecek”.
Kıbrıs’a bahar gelmiş diye oturduk…
Şansımıza esrar, eroin, kumar, gece kulüpleri, Nijeryalı 20.000 suç makinası çıktı…
Canım sıkıldı. İçim acıdı.
Kıbrıs ne zaman bu hâle geldi, getirdik?
Kim suçlu, kim güçlü?
Hata kimde, günahkâr kim?
Aborjinler, Eskimolar, Kızılderililer?
Yoksa Rumlar mı!!!?
Çiçekler…
ve renkler…
ve kokular anlamını yitirdi.
Bilgisayarı kapattım. 6 Nisan 2017
Bir yanıt yazın