Yıllarım gurbette geçti, 12 yaşımdan beri gurbetteyim, okul dolayısıyla o şehir bu şehir dolaştım. Doğduğum köy nahiye statüsündeydi, bir ilkokulu vardı çatısı akardı, sınıftaki sobayı yakmak için her öğrenci bir dal odun getirirdi. O yıllar yokluk yıllarıydı. Doğduğum yerde ilkokuldan başka okul olmayınca Kur’an Kursu’nda da çok başarılı olunca Kur’an kursu hocamın ısrarıyla başlayan okul serüveni devam etti ve üniversite diplomasi alana kadar gitti…
Orta kısmı İmam Hatip Lisesi’nde okudum, liseyi düz lisede, Üniversite sınavına girdiğimde tercihlerimi yaparken üzerimde baskı yoktu, kendim istediğim için okul değiştirdim, kendi isteğimle üniversite tercihlerimi yaptım. Okuyan araştıran biri oldum hep, softa yanlarımda olmadı, aykırı yanlarımda, ne yaptımsa kendi fikrimdi, Yıldız Sarayı’nda araştırmacı olarak ta çalıştım, medya sektöründe görsel basında muhabir olarak ta, üniveriteyi baba parasıyla okumadım, çalışarak okudum. Yanlış dahi olsa kendi fikrim olmasına dikkat ettim hep. İkna olmadan fikirlerim değişmedi, hatır için parti de tutmadım, fikir de savunmadım.
Çok okuyan biri sayılırım, okurken aykırı görüşleri okumaya, zıt yazarları okumaya gayret ettim ki görüşler arasında sentez yapıp kendi fikrimi bulabileyim.
Her kesimden arkadaşlarım oldu, sağcısı, solcusu, alevisi, sünnisi, Kürt’ü, Türk’ü vesaire… çalıştığım yerler de okuduğum kitaplar gibi zaman zaman birbirne zıt yerler oldu. Komando asteğmen olarak askerlik yapmama rağmen APO konusunda bile sayısız kitap okudum, Muluman doğduğum için müslüman değilim, inandığım için müslümanım, bilenler bilir İncil’i de okudum, Tevrat’ı da, dışarı ülkede yaşadığım için okumadım , İncil’i ilk okuduğumda İstanbuldaydım.
Yurtdışına çıktığımda ingilizce öğrenmek için okula gittim, bitirmesemde üniversiteye gittim, sonra gerek gördüm, fransızca dil eğitimi için gittim okula, herkes ne gerek var derken ben eğitimi, okumayı, öğrenmeyi, farklılıkları, hiç zarar olarak, ve zaman kaybı olarak görmedim. Ne kadar biliyorsan o kadar anlarsın, ne kadar anlarsan o kadar yaşarsın mantığını benimsedim. Değişik etnik kökenli insanlarla çalıştım, hiç kimseyle dininden, dilinden, ırkından, ya da renginden dolayı bir problemim olmadı. Değişmeyen fikirlerim de oldu elbet, Müslüman oluşum, Türk oluşum, Bayrağım, Vatan sevgim değişmedi hiç. BırakınTürkiye’ye ihanet etmeyi yaşadığım ve ikinci vatandaşlığım olan Kanada’ya bile ihanet etmek geçmedi aklımdan. Kanada kültürünü öğrenmek, adaptasyon sağlamak, o pencereden bakmak için de çabaladım, benimsediklerim de oldu, beğenmediklerim de…
Yanlış ta olsa benim fikirlerim di, eksik te olsa doğru olduğunu düşündüğüm için savundum, öğrendikçe fikirlerim değişti, gelişti, sabit fikirli olmadım, zaman zaman farklı görüşlerin doğrularını beğendiğim oldu, Kur’an’ı farklı bir açıdan okumaya, diğer dinlerle kıyas yapmaya, uygulamalarını gözlemlemeye özen gösterdim, anlatılan islami, öğretilen islami baz almadım ben…
uzun lafın kısası…
son altı ay içinde dört tane arkadaşım beni sosyal medya hesabından sildi. Bir tanesi tehdit etti adeta, kaç yıllık arkadaşım, beraber okula gittik, beraber çalıştık, görüşlerimden dolayı beni ve benim gibi düşünenleri günü geldiği zaman yargılayıp aşacağını ifade etti, sonra dayanamadı, face hesabından sildi, sol görüşlü bir arkadaşımdı, CHP’liydi, Trakya’liydi. Hangi görüşlerimden dolayı yaptı bunu, Ak-Parti’li olduğum için. Üstelik te ben öyle fanatik değilim, sadece doğruya doğru diyorum, benim doğru gördüğüme doğru diyorum yani.
Diğer arkadaşım Konya’liydi, beraber muhabirlik yaptık, beraber Amerika’ya gittik, beraber ingilizce okuluna gittik, paylaştığımız aşımız ekmeğimiz oldu, o da aynı, AK-Parti çizgisini savunduğum için beni sosyal medya hesabından sildi, üstelik benim inandığım değerlere her gün salya sümük küfrettiği halde ben ona tahammül ettim, o benim savunduğum fikre tahammül bile edemedi, yanlış anlamayın ben onun taparcasına savunduğu CHP ve fikirlerine de ne hakaret ettim ne de küfrettim…
Üçüncü arkadaşım Diyarbakır’li bir Zaza idi. Yurtdışında dil eğitimi aldı, medyada muhabirlik yaptığım yıllardan beri tanırım, fikirlerimiz aynı değildi elbet ama asgari müştereklerimiz vardı, ya da ben öyle olduğunu zannediyordum… En son bir haber paylaşmıştı ki, “Türkiye’nin Nato’dan atılacağını yazıyordu haberde” ve altına yazmıştı ki” ey Tayyip Türkiye Nato’dan atılınca nereye kaçacaksın, seni kim kurtaracak?”
Dayanamadım, sordum? ey arkadaşım …… sen hangi ülkenin vatandaşısın, bu nasıl bir kin, nasıl bir nefret!!! Türkiye yerlerde sürünse, öc mu alacaksınız?, bunları yazdığına inanamıyorum dedim, beni sildi… hikaye anlatmıyorum bunların hepsi gerçek, üstelik te ispatlı. CHP’liydi.
En son geçenlerde bir tanıdık yazmış. Sebep Sedat Peker ile çekilmiş bir resmimi paylaştım. Bu resmin altına yazmış ki…”Yollarımız ayrılıyor, yolun izin açık olsun, …..ve devamı var şu an hatırlayamadığım” benden büyük sevdiğimiz bir abimizdi… bu da CHP’li.
insan sormadan edemiyor, ne yolu ne ayrılması, ben hala Türk’üm, müslümanım, bayrağım aynı, vatan sevgim aynı, aynı Ayhanım, hatta daha tecrübeli, daha yaşlı, daha çok okumuş, yurtdışı deneyimleri olan biriyim. Eskisine göre daha piştim yani…
Peki nedir farklı olan, AK Parti’li olmam, o görüşlere yakın durmam, farklı olan bu sadece. Ama eskiden Ak-Parti yoktu ki, ekonomik krizleri, siyasi çalkantıları çok iyi hatırlıyorum, çöplerin sokaklarda iki hafta kaldırılmadığı yıllarda üniverite öğrencisiydim, sular kesilir gelmezdi bir kaç gün, öğrencilik yıllarımdı, Haliç civarında yaşayan öğrenci arkadaşarım vardı, ziyaretlerine gittiğimizde balkona çıkamazdık, les gibi kokardı Haliç. Trafik daha dün gibi aklımda, bir bacak dışarıda seyahat edenler, hastahanede kanlı koridirlarda yürüyenler, faili meçhuller, faizler, işsizlik hepsi dün gibi aklımda. Hasıl-ı kelam yollarımız ayrılmış, sebep? Ben Ak-Partili biriyle poz verdim diye, yada onun bakışıyla bir mafya babasıyla poz verdim diye.
Bu pozdan dolayı başka bir CHP’li bayan arkadaş mesaj atmış ben seni severdim ama gözümde eksiye düştün diyor!!!
Siz APO ile resim çektirenlerin arkasından giderken ben size tahammül ediyorum ama, ve hatta resim çektirenler bir yana terörün elebaşısı APO’ya özgürlük pankartını bile açarken… Can Dündar gibi bir alçağın peşinden giderken kendinizde hak görüyorsunuz öylemi, bırakın onu artık ihaneti tescillenmiş Feto alçağının peşinden giderken kendinizde bunu hak olarak görüyorsunuz öylemi? Siz İsmet İnönü gibi bir despotu savunurken bunu kendinizde hak olarak görüyorsunuz, ve hatta, ne kadar sol örgüt varsa, ne kadar aykırı varsa, ne kadar Türkiye düşmanı varsa hepsinin peşinden ip gibi dizilip giderken kendinizde hak olarak görüyorsunuz öylemi? Siz Almanya ile, Farnsa ile, Hollanda ile aynı türküyü söylerken hoş, siz yollardaki kaldırım taşlarını yıkıp parçalarken direnme hakkınız, PKK cenazesine giderken, taziye hakkınız, arkasını YPG’ye verenleri savunurken hak ve özgürlük, ben AK Parti çizgisinde söylemde bulununca olmaz öylemi???
Ben okuyan bir adamım, gözlerim var görüyorum, kıyas yapıyorum, kimseye taptığım yok, mürid değilim, sokma akılla yaşamıyorum, başkaları anlattığı için savunmuyorum, hatır için savunmuyorum savunduğum fikirleri, inandığım için savunuyorum. Velev ki yanlış dahi olsa, hazmedemediğiniz nedir Allah aşkına. Nerde sizin fikir özgürlüğünüz, düşünce özgürlüğü dediğiniz sizin gibi düşünenler için mi?
Siz, Kılıçtaroğlu gibi bir çapsız’ın peşinden gidip te kendini yol yordam bilir mi sanırsınız? Peşinden gittiğiniz adam ın bir fikri yok, dünyadan haberi yok, liderlik vasfı yok, hitabeti yok, hakkıyla geldiği bir makamı yok, en az 7 seçim kaybetmiş bir adamı mı savunup beni eleştiriyorsunuz!!! El alem ile bir olmuş kendi evinize taş atıyorsunuz, tahammülsüzsünüz, eleştiri değil sizinki, küfür siyaseti, hazımsızlık…
Gün geçtikçe yok oluyorsunuz, çünkü savunduğunuz bir fikir yok, Atatürk’ü kullanarak bu kadar geldiniz ama yol bitti, yeni fikirler geliştirmeniz lazım, yeni şeyler üretmeniz lazım, silerek, yök sayarak, söverek varabileceğiniz bir yer yok. Varın silin beni, ayırın yollarınızı, gün geçtikçe azalıyorsunuz ve azaldıkça bağırıyorsunuz. Tarih çığırtkanlıklarla dolu, cazgırlıklarla dolu, hezeyanlarla dolu, ancak tarihe yön verenler hiç bir zaman eleştirenler ve sövenler olmadı, yapanlar oldu. Unutmayın “Yapan güçlüdür” Bu sözün sahibini bile bilmezsiniz eminim!
Ayhan Kılıç
ayhankilic@turkishnews.com
İstanbul