Bu yıl 11.si yapıldı, yani hali hazırda yapılmakta, yarın 2 Nisan 2017 Pazar itibariyle üçüncü ve son günü. Daha öncekilere ben katılmadım, ilk defa katılıyorum yani, dolayısı ile daha öncekiler hakkında bir gözlemim yok. Peki bu giresun Günleri’nde neler mi gözlemledim? anlatayım;
Öncelikle yıllar yılı görmediğim arkadaşlarımı gördüm, kimisi çocukluk arkadaşım, kimisi okul arkadaşım, kimisi köylüm, komşum, hepsini olmasa da bir çoğunu gördüm, konuştum, sohbet ettim. Böyle bir festival olmasa bu kadar arkadaşımı bir arada görmem imkansız bir kere, diğer yandan unutulmaya yüz tutmuş, geleneklerimizi, adetlerimizi bir kez daha hatırladık, hafızamızı tazeledik, iyi oldu elbet.
Bir taraftan geleneksel müzikler, ve adetlerimizi tazelerken diğer taraftan yöresel yemekleri tatma fırsatı bulabileceğimizi umarken, yanıldık. Zira iş ticarete dönmüş festivalde…
Bir kere en başta inanılmaz bir fiyat uygulaması var, üstelik bu pahalılık bir yana, hafızamızda kalan lezzetler, ve yöresel yemekler bulmak ne mümkün!
İlçemiz Güce açısından bakınca durum şöyle; Kaymakam Mustafa Köleoğlu Beyefendiyi tanıdım, çok memnun oldum, mütevazı, inançlı, azimli halktan biri, Hatay doğumlu olan kaymakamımız Güce ve değerlerini benimsemiş ve halkla bütünleşmiş biri, kibirden eser yok üslubunda. Hakeza İlit imamı Ümit Hocayı tanıdım. Lakabı ya da Nam-ı diğer Haşlamacı imam.
Nasıl olmuş bu anlatayım. Ümit hoca görev yaptığı camide sabah namazı buluşmaları tertib edip namazdan sonra da kendi elleriyle pişirdiği haşlama yemeğini ikram etmesiyle dünyanın öbür ucuna duyurmuş sesini, iyi yapmış, hem bir aktivite olmuş hem de ibadet. Geçen Cuma namazında cemaati azarlayan da imam, haşlama pişirip cemaate ikram eden Ümit Hoca’da imam. Varın aradaki 9 farkı siz bulun…
Güce ilçe Belediye Başkanımız Aytekin Gecgel ve ilçe Başkanımız Ahmet Bal, her zamanki gibi bizden biriydi, mütevazı, ve halktan, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz di onlar, zaten yöre halkı onları biliyor. Festivalde arı gibi çalışan Kadir Kara kardeşimiz de genç bir kardeşimiz ve özverili çalıştı, hanım kardeşlerimiz hakeza. Giresun Belediye Başkanı kerim Aksu beyefendiyi ilk defa gördüm, halk adamıydı, içimizden biriydi, samimiydi.
Bu festivallerin buralara gelmesinde emeği olan, katedilen yolda alınteri bulunan, taa muhabirlik yıllarımdan tanıdığım, Halil Kütük bey, tarlaya ekmiş soğan, bitmemiş yemiş Turan. Binayı kurmuş içinde yer vermemişler. İnsan biraz ahd-e vefa eder, insan biraz emek sahibine değer verir. O yokmuş gibi bu tarladan ekip biçersen, ve tepeden bakar yanındakilere cazgırlık yaptırırsan, don da yama gibi sırıtır hiç kusura bakma sayın vekil kardeşim!!! Siyasiler hiç bırakamadı bu halkın sahibi gibi davranmayı, kardeşim vekalet ne demek?, ben yokken yerime bak diyor vatandaş, bağda bahçede isim gücüm var ben sana vekalet veriyorum git Ankara’ya benim adıma meclis çalışmalarına katıl diyor vatandaş, hepsi bu yahu.
Sanki bu Giresun Günleri Festivali biraz politik olmuş, ticari olmuş…
Apolitik bir yapıda kalırsa daha kültürel bir yaklaşım olur kanaatindeyim. 16. sıradan milletvekili olmuş Milletvekilinin o üst perdeden bakışına hiç gerek yoktu diye düşünüyorum, festival alanında yürüken adamlarının yolu açın diye cazgır gibi bağırması traji komikti elbet, lakin, o na müsade eden Milletin Vekilinin Milletin efendisi gibi davranması sadece komikti, birileri bu milletvekili arkadaşa anlatmalı bence o vekil, asil değil…
Aşina olduğumuz hareketler bunlar yabancı değiliz elbet.
Yerel televizyon muhabirlerinin uluslararası bir Televizyon kanalının muhabiri gibi davranması da vahim di aslında, dil bilmeyen, bu işin eğitimini almamış, diksiyonu olmayan bu çömezlere birileri milyonlarca insandan sadece biri olduğunu hatırlatsın isterdim.
Halk yararına ve kültürel bir festival düzenleniyorsa bu festivalin, ticari olmasına, ve politik olmasına asla müsade edilmemelidir diye düşünüyorum. Her ilçenin festival çadırında canla başla çalışan gönüllüler vardı, bu işin asıl kahramanları onlardı diye düşünüyorum.
Sahne, kemençe ve horon olmazsa olmazlarıydı Giresun Günleri’nin, anlamlıydı, politik içerikli yürüyüş ve basmakalıp yaklaşımlara kıyasla daha neşeliydi yöresel ezgiler ve oyunlar.
Hava biraz soğuktu, daha geç tarihlerde olsaydı iyi olurdu sanki. Festival alanından ınternet ortamına aktarılan bir kare bile gurbetteki vatandaşın özlemini giderdi, video ve resimlerle de olsa Sıla-i Rahim yaşadılar.
Ayhan Kılıç
İstanbul
Bir yanıt yazın