Şu sıralar referanduma yoğunlaştık… Referandumla yatıyor, referandumla kalkıyoruz…
Büyük tehlikeyi önlemeye çalışıyoruz…
“Başkanlık Sistemi”nin kara bulutlar gibi üstümüze çökmesini engellemeye çalışıyoruz…
Türkiye’mizin kazandığı çağdaş değerleri, Cumhuriyetimizi, ATA’mızı, yeryüzündeki saygınlığımızı yitirmemek için sabah akşam yollardayız…
Kapı kapı, meydan meydan, sokak sokak dolaşıyoruz…
Ülkemizin bölünmemesi, parçalanmaması, eyaletlere ayrılmaması için mücadele veriyoruz…
Çünkü başkanlıktan sonra sırada Federal bir İslam Cumhuriyetinin kurulması var…
Bu nedenle, dilimiz döndüğünce “Gerçekleri” anlatıyoruz… “Doğruları” yazıyoruz… Çocuklarımızın saf, temiz hayal dünyalarını, geleceğini karartmamak için elimizden gelen, gelmeyen tüm çabayı ortaya koyuyoruz…
Ama bütün bunları yaparken, Türkiye’nin kaderini belirleyecek bazı sorunları ve gelişmeleri de görmezden geliyor ya da göz ardı ediyoruz…
Bu sorunların başında, Türkiye’nin geleceğinde önemli, etkin bir rol oynayacak olan “Mülteci Sorunu” var…
Bu sorun, ileride, ülkemizi çağdaş ve uygar dünyadan koparacak, Cumhuriyet kültürümüzü yok edecek “Araplaşma”mızı sağlayacak bir “İlk Adım”dır…
Ülkemize giriş yapan mültecilerin sadece yüzde 10’u okuma yazma bilmektedir ve bu oran kadınlarda daha da aşağılara düşmektedir… Bu oran, Cumhuriyetimizin ilk kuruluş yıllarından bile daha azdır…
Bu durum, en çok da AKP’nin işine yaramaktadır… Onun oy deposunu daha da zenginleştirmektedir.
Şimdiden “EVET”çileri desteklemek için Suriyeliler sokaklara döküldü bile… Bunlardan birisi bu yolda ölümü bile göze aldığını, bağıra bağıra tüm dünyaya ilan etti… Bunu söyleyen, kendi vatanının savunması olunca tabanları yağlayıp kaçan bir mülteci…
Artık şu gerçeği herkes bilmektedir:
Ülkemize mülteci kabulü bir merhamet, bir misafirperverlik, bir yardımlaşma duygusundan kaynaklanmamaktadır… Bu girişim, Ortadoğu’nun bağnaz, dinci insanlarının yardım ve desteğinde, doğrudan, geleneksel Cumhuriyet rejiminin yozlaştırılıp zayıflatılmasına, sonradan da bütünüyle ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişimdir…
Yeni bir “Müslüman Kardeşler”, yani Siyasal İslam iktidarının hazırlıklarıdır…
Sinsi bir plandır…
Bu plan, yani mültecilerin Türk toplumuna katılması planı, aynı zamanda Başkanlık sisteminin güçlendirilmesine yönelik bir çalışmadır… İleride, bu topluluğa TC vatandaşlığı da verilerek yandaş oy deposunun büyümesi hedeflenmektedir…
Şu anda mültecilerin kayıtlı sayısı 3-4 milyon civarındadır. Gerçekte bu sayının 5 milyon olduğu söylenmektedir ve Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, 3 milyon kişilik yeni bir göç dalgasının İran’dan Türkiye’ye doğru hareketlenme içinde olduğu müjdesini (!!!) vermiştir…
Durumun ciddiyetini anlayabiliyor musunuz şimdi?
Onların gelecekte Türkiye’nin başına ne gibi dertler açacağını görebiliyor musunuz?
Zaten şu anda kentlerimiz, parklarda, spor salonlarında, terk edilmiş yıkık dökük binalarda yaşam mücadelesi veren Suriyeli göçmenlerle dolmuş durumda… Bu durum, en çok da turizm sektörünü etkilemektedir… Turizmciler çok perişan bir haldedir… Turizm çalışanları sefalet içindedir…
Suriyelilerin kaçak ve ucuz iş gücü olarak görülmesi ve pek çok sektörde sigortasız ve çalışma izni olmadan işe alınması nedeni ile son yıllarda, ülkemizde resmi rakamlara göre yüzde 12 olan işsizlik oranı hızla büyümektedir…
Ve mültecilere bu yoksul, gariban halkın bütçesinden, mutluluğundan çalınarak, trilyonlar harcanmıştır, harcanmaya da devam edilmektedir…
Sefil bir hayat süren bu göçmenler bir taraftan da hızla çoğalmaktadırlar… Onların Türkiye’ye kabulünden sonra geçen ilk 3 yıl içinde 100 bin bebek dünyaya geldi… Bu göç akını 2011 yılında başlamıştı… Şimdi yedinci yılını dolduruyor… Varın gerisini siz hesap edin…
Bir taraftan da Suriyeli kadınlar ve kızlar Türk erkekleri tarafından ikinci, üçüncü, dördüncü eş olarak para karşılığında satın alınmaktadırlar…
Şimdi 2017 senesindeyiz… O gün doğanlar bugün 7 yaşında, o yıllarda 13 yaşında olanlar bugün 20 yaşında…
Bunlar şu anda ne Türk, ne Suriyeli… Ne Türk, ne Suriye kültürüne sahip…
Savaştan, vatan savunmasından kaçan bu vatansızların kendilerine faydası yok, TC vatandaşı yapılması durumunda Türkiye’ye ne faydası olacak?
Ülkemizi gelecekte çok büyük tehlikeler beklemektedir… Göçmen sayısının hızla artması, bugün vatanımızı, altından kalkamayacağı, ağır bir yük altına sokmuştur… Zamanla kriz daha da büyüyecek, acil müdahalelerle yaşayan bir hasta görünümünde olan ekonomimiz bu artışı kaldıramayacaktır…
Bir zaman sonra da ülkemiz hak arayan, belki de toprak isteyen isyancı mültecilerin varlığına tanık olacaktır. Belki de yeni bir iç savaş ortamı oluşacak, ikinci bir PKK ile karşı karşıya kalacaktır…
Öyle görünüyor ki, PKK’lıların Türkiye’ye yaşattığı acı, keder, kan ve gözyaşı dolu yıllara rahmet okuyacağımız günler çok uzakta değildir… Tam da bu, emperyalistlerin arzuladığı bir ortamdır… Malum, kurt dumanlı havayı sever…
Başkanlık sistemine “HAYIR” demekle bu kanlı günlerin gelmesine de engel olacağımızı, bilmem, hatırlatmakta bir yarar var mıdır?
Ne dersiniz?
Bir yanıt yazın