Cuma namazındaydım, yani her cuma olduğu gibi, istisnalar hariç tabi.
Hangi camii olduğunun önemi yok, İmamın adı neydi? Onun da önemi yok aslında.
Neyin önemi var diyorsunuz, anlıyorum. İmamın dediklerinin önemi var elbette.
İmam ne dedi?
Erken gittim camiye, İmam geldi, boğazını temizledi, mikrofona üfledi ve başladı vaaz etmeye. Bu arada namaz vakti yaklaştıkça camiye gelenler artmaya başladı. İmam Namaz kılarken nelere dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatıyordu, sanki geçen hafta da aynı konudan bahsetmiş ve ben çok sıkılmıştım, Bu hafta kaldığı yerden devam etti;
Namaz kılarken gözünü kapatmayacaksın dedi imam, oysa gözü kapatmak duyguya daha yoğun konsantre olmak demektir, şarkıcılar, saz üstadları, kemancılar gözünü kapatır şarkıyı içten okurken.
Ekledi imam, sağına soluna da bakmayacaksın, ileri de bakmayacaksın.
Nereye bakacağız?
Önüne bakacaksın dedi imam
O ara namaza durmuş birkaç kişiye ilişti gözüm. Baktım, her namaz kılanın gözü başka bir açıyla başka başka yönlere bakıyor. İmam ne diyor adamlar ne yapıyor.
Dedi ki imam rüküya eğilince üç kere “Subhanerabbiyelaziim” diyeceksiniz, söylerken yutmayacaksınız, bunu söylemek için gerekli zamanı ayıracaksınız.
Ne demekti anlamı söylemedi imam, Allahtan İphone’um var google var. Açtım baktım anlamı ne diye.
“büyük olan Rabbim, her türlü kusurdan uzak” demekmiş. İmam için rüku haraketini yaparken beli düz tutmak bunun anlamını bilmekten daha mühim olmalı ki üstüne basa basa, beli düz tutun dedi imam.
Secde hakeza, kolları yatırmayın dedi de “Subhanerabbiyel ala” ne demek söylemedi.
O ara camiye gelen sayısı artınca, geleneksel halimiz, insanlar biriri arasında konuşmaya basladi, imam uyardı, “ Kendi aranızda konuşmayın sayın cemaat, iki sohbet bir arada olmaz, sohbet camide değil, çay ocağında yapılır”Uğultu kesildi camide.
İmam devam etti;
“Namaz kılarken dışarıdan birisi gelse selam verse, sözlü olarak selami alırsanız namaz bozulur, yok sözlü değil de, elle selami alırsanız namaz bozulmaz ama mekruh olur”
Yani ben namaza durdum diyelim dışarıdan biri girdi camiye , selamün aleykum millet dedi, ben aleyküm selam diyemem, dersem namaz bozulur, yok el kaldırarak selamı alırsam namaz bozulmaz ama mekruhtur.
Yani imam diyorki; sığır olmayın, imam efendi sığırlara zaten namaz farz değil, ne diye kelimeleri heba ediyorsun!!!
Derken camiye gelenler artıkça imamın uyarısını duymamış olanlar haliyle kendi arasında konuşmaya başladı.
İmam bastı fırçayı, “kendi aramızda konuşmayalım cemaat! Sesimi duymayan varmı, dedi ve estağfurullah yav” diye ekledi.
Millet sıkılmış olmalı, ben sıkıldım çünkü.
Derken ezan vakti geldi ve müezzin güzel bir ezan okudu ki, güzel sesi vardı müezzininn, Allah için.
Derken imam çıktı hutbeye, derken namaza durduk. O da ne, imamda bir ses var, rezalet, makam, rezalet.
Bağıran imam meğer bir tek bağırmayı biliyormuş. Kardeşim boş boş konuşacağına, cemaate bağıracağına, biraz kıraat, biraz tecvid öğrenseydinya!!!
Madem öğrenmedin, seni kim imam yaptı da bu işkenceye maruz kaldık, camii o biçim, müezzin o biçim, ses, kıraat güzel, imam okumaya başladı konuya odaklanmak ne mümkün!!!
İmam Hatip mezunlarını üniversite kazanamayınca imam yaparsan olacağı bu, Ya bağıracak, ya böğürecek!!!
Af buyurun, imamlık mesleği bir şey olamazsam imam olurum durumundan çıkarılmalıdır, neden mi? Çünkü yaptığı işi bilen, üslup bilen, adab bilen, makam ve tecvid bilen çok az imama rastladım.
Ayhan Kılıç
İstanbul
Bir yanıt yazın