Arif Altunbaş
Yüzyılın hesaplaşması
Batının Türkiye’ye arada sırada diş gösterip hırlamasının arka planında küçük, gündelik hesaplar, çıkarlar ve problemler yok. Tam yüzyıllık kesintisiz süregelen bir mücadele ve haplaşma hırsı var.
Haçlı seferlerinden, Viyana kuşatmasına kadar içine sindiremediği yenilgilerinin, Tanzimatla başlayan batılılaşma ve 1. Dünya savaşından sonra parçalayıp böldüğü ama yutamadığı Osmanlı ile bitmemiş bir hesabı, kapanmayan ve bir türlü de kapanmayacak bir hesap defteri var aramızda.
Ne zaman ayağa kalkmak istesek, ne zaman kendimize gelmeye çalışsak, ne zaman kendimiz olmak için bir adım ileriye at/ıl/sak sırtımızda batının paslanmış hançerini, önümüzde Haçlıların ürettiği engelleri gördüğümüz bundan.
Batı uygarlığının güçlenmesi ve zenginlemesi Kolonyalizm ve sömürgeciliğin başlangıcıyla başlar. Kolonyalizm ve sömürgecilik lafta ve kağıt üzerinde bitmiş gibi görünse de bugün bütün ihtişamıyla yine devam ediyor.
Yirminci Asırdan sonra dünya uluslarının bilişim teknolojilerini yaygın olarak kullanmasıyla milletlerin uyanışı da aynı tarihlere rastlar. Bu hızlı gelişmeden en çok zarar göre Kolonyalist ve sömürgeci ülkeler olmuştur.
Artık hiçbir ulus kendi yer altı ve yerüstü zenginliklerini yabancılara peşgeh çekmek istemiyor. Süper güçler sömürülerini sürdürebilmek için ya o ülkelerde savaş çıkartıyorlar veya o ülkeleri bir şekilde politik, ekonomik veya fiili işgal ederek çıkarlarını garanti altına alıyorlar. Ortadoğudaki vesayet savaşlarının altında yatan en büyük neden de bu.
Batılılar Ortadoğuda çıkardıkları vesayet savaşlarıyla bölgeyi ve coğrafyamızı kontrol altında tutmayı düşünüyorlar. Milletler uyandıkça, kendine geldikçe, kimlik ve kişiliklerine sahip çıktıkça artık sahte kahramanlar ve yerli münafıklar eskisi gibi fazla prim yapmıyor.
Bu yüzden Arap baharıyla birlikte batılıların Truva atları sahte kahramanların ve milli münafıkların pabuçları dama atıldı. Şimdi hizaya getiremedikleri Müslüman liderleri (Mursi ve Erdoğan gibi) askeri darbelerle dize getirmeye çalışıyorlar.
15 Temmuz darbesinin arkasında başta ABD olmak üzere AB’ ın lokomatif gücü Almanya’nın olduğu şüphe götürmez bir gerçek olduğu kendi ifade ve reflekleriyle ortaya çıktı. Almanya istihbaratının (BND’ nin) başkanı 15 Temmuz darbesini FETÖ yapmamıştır. Onlar masumdur’’ demekle darbeyi biz yaptık ama onları kullandık demek istiyor. Avrupa ve Amerika’nın FETÖ’ yü sahiplenmelerinin de altında bu gerçek yatıyor.
Dünyanın neresinde bir devletin istihbarat başkanı dost ve müttefiği olduğu bir ülkede yapılan kanlı bir askeri darbeyi savunabilir? Bu darbeyi yapanları masum görebilir? Bunun başka bir örneği yoktur dünyada.
Alman istihbaratı İttihatçı ahmaklarla bir olarak Abdulhamit Hanı tahttan indirmiş ve 11 yıl gibi kısa bir zamanda koskoca bir cihan devletini parçalayıp yıktılar..
Cumhuriyetin kuruluşundan ve 2. Dünya savaşından sonra da aynı istihbarat örgütünün Türk istihbaratı içinde büyük bir ağırlı vardı. Bu ülkede herkes CİA’ ya, KGB’ ye, MOSAT’ a, M16’ ya küfür ve hakaret eder de neden birçok insan BND’ nin ne olduğunu ve ülkemizde ne iş yaptığını, ne haltlar karıştırdığını bilmez acaba?
Sahi Türkiyedeki alman vakıfları ve onların uzantıları ne iş yaparlar bir bilen var mı? Hangi illegal ve misyonerlik teşkilatlarına yardım ve yataklık yaparlar? Ve dahası…
7 Şubat 2012 tarihinde FETÖ istihbarat MİT’in başkanlığını ele geçiremeyince hükümetle arasındaki köprüleri bunun için atmamış mıydı? Gezi kalkışması, 17-25 Aralık operasyonu, 15 Temmuz darbesi kimlerin eseriydi ve desteği ile yapılmıştı hatırlayalım.
Bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye Tayyip Erdoğan’ın liderliği için mücadele vermiyor sadece. Tayyip Erdoğan ile birlikte batılı sırtlanlara, çakallara, tilkilere ve domuzlara karşı 100 yılın hesaplaşmasını yapıyor.
Biz batılılarla aramızda sürmekte olan bu 100 yıllık hesabın defterini dürmek için EVET diyoruz. Hala bizi anlamayan bulanık zihinler, gerçeği görmemekte direnen gözler kör olsun!