SON DAKİKA

Başkan D.Trump, Ortadoğu’daki durumla ilgili kapsamlı bir inceleme yaptırıyor.
İncelemenin ana başlığını, 1962’den beri Londra ve Washington hesabına Dünya İslam Birliği’nin yönettiği ve İslamcı Cihad ideolojisi üzerinde;
Bugün R.T.Erdoğan liderliğinde Müslüman Kardeşler Örgütü ve Nakşibendi tarikatının lağvedilerek faaliyetlerini sonlandırmak konusu oluşturuyor.

*

Bu başlık; Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nde bu konu etrafında Londra ve Washington arasındaki ittifakın bozulması,
Suudi Arabistan ve Türkiye’deki İslamcı kesimlerin  o yıllardan beri Londra ve Washington hesabına geliştirdikleri bu siyasetlerinin lağvedilmesi,
Sudan,Tunus,Yemen ve Libya’nın geleceğinin belirlenmesi konularını kapsıyor…

*

İncelemenin alt başlıklarını da,
ABD’nin Ortadoğu güvenliğine uzun vadeli taahhütten nasıl vazgeçebileceği,
İŞİD terör örgütünün nasıl mutlak yenilgiye uğratılacağı,
Türkler ve Kürtler arasındaki ilişkilerin nasıl istikrarlı hale getirileceği,
İran ve vekil güçlerinin Suriye ve Irak’tan nasıl çıkarılacağı,
Sürdürülebilir güvenli ve istikrarlı bir durumun nasıl sağlanacağı konuları oluşturuyor…

*

Ancak Başkan D.Trump’ın, 22 Mart’ta (bugün) açıklayacağını ilan ettiği ” İslamcı Cihad İdeolojisi ve IŞİD’le Mücadele Planı” hâlâ hazırlanmamıştır.
Gecikmenin ABD’de Başkan D.Trump’a muhalefet eden Demokrat kesimlerden mi ya da Türkiye’de 16 Nisan referandumunun neticesinin bekleniyor olmasından mı kaynaklandığı bilinmiyor…
Sadece cihatçılığın ortadan kaldırılması konusunda kesin mutabakat vardır.
Beklenilen bu mutabakatın yol açacağı sorunların politik çizgisi ve saha seçenekleridir.

*
Halbuki, Ortadoğu’nun aktörler saha faaliyetlerine hızla devam ediyor.
Türkiye hedeflerini defalarca dile getirmiştir; sınırları boyunca PKK/PYD tarafından kontrol edilen bir varlığı önlemek kararlılığındadır.
Ama İran, Sünni Araplar ve Kürtler de Türkiye’nin sınırları boyunca uzanan bu bölgenin kontrolünde kararlıdır…
Bu noktada bir “altın kural” işliyor: Bölgenin yerli sakinlerine güvenmenin yararına öncelik veriliyor…

*
Nitekim,Şam hükümeti ile ilişkili, birleşik Suriye’nin kuzeyinde Sünni Araplar ile Kürtlere bir koridor oluşturuluyor.
İşte Rusya, Kürt güçleri ile Türkiye kontrolündeki Özgür Suriye Ordusu’nun karşı karşıya geldiği bölgeye girmiş,
Afrin’de olası bir Türk-Kürt çatışmasını engellemek ve koridoru tamamlamak üzere “Ateşkesi İzleme Merkezi” kurmuştur…

*
İsrail güvenliği bakımından Suriye’de İran ve vekil güçlerinin bulunmasını bir tehdit olarak algılıyor.
Üstelik bu durumun Ortadoğu’da mezhep çatışmalarını tetiklenmesinden ve Sünni Arapların başka bir İŞİD oluşturmasından endişe ediliyor.
O yüzden Sünni Arapların, Müslüman Kardeşler Örgütü ideolojisine duyduğu ilginin de kökten kurutulması,
İran ve vekil güçlerinin bölgeden çıkmasının talebindedir.

*

İsrail Başbakanı B.Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile yaptığı Moskova görüşmesinde;
“İran’ın Suriye’de askeri altyapıya sahip bir askeri kuvvet ve deniz üssü inşa etmeye çalıştığını,
Bunun İsrail’in ulusal güvenliğine ciddi sonuçlar doğuracağını, bu duruma şiddetle karşılık vereceğini” iletmiş ve desteklenmiştir.

*
İsrail; İran’ın Suriye’deki iç savaşı kendi lehine kullanmakta olduğu iddiasındadır.
İran’ın, Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü’nün, Hizbullah’ın ve HAMAS’ın endişe verici boyutta güç kazandığını düşünüyor.
İran ve Hizbullah ise İsrail’e karşı mücadelede Lübnan’ı ikinci bir cepheye dönüştürmekte kararlı görünüyor.
Diğer taraftan da Golan tepelerinde füze ve uçak saldırıları yapabilecek bir üçüncü cephe kurma hazırlığını sürdürüyorlar.

*
Nitekim İsrail, sadece Golan Tepeleri’nde kurulmak istenen cepheyi önlemek için değil,
Hizbullah ve İran’ın Suriye’nin tümünü yeni bir operasyon merkezi haline getirmesini önlemek,
İran’ın stratejik silahlarının Suriye üzerinden Hizbullah’a aktarılmasının önüne geçmek,
İran ve Hizbullah’ın, Rusya’nın varlığından istifadeyle Suriye’nin füze ve uçaksavar aygıtlarıyla başka operasyon üsleri kurmasını engellemek,
İsrail’in, Suriye’de Rus kuvvetlerine çok yakın konuşlu olmalarına rağmen İran vekil güçlerine saldırma yeteneğinde olduğunu göstermek üzere;
Ama Esad rejimini baltalamaya çalışmadığına ilişkin bir açıklama ile Hizbullah güçlerine bir hava saldırısında bulunuyor…
İsrail,bugüne kadar sürdürdüğü psikolojik savaşı Gazze’de ve Lübnan’da doğrudan savaşa dökmenin adımlarını atıyor.
Bunu Mart 2016’da Körfez İşbirliği Konseyi’nin Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak tanımlamasıyla meşru bir hak olarak kabul ediyor.

*

Diğer bir önemli gelişme, 3 Mart’ta Libya’da Tobruk merkezli Parlamento ve Ulusal Ordu’nun lideri General Khalifa Haftar’ın,
Trablus merkezli Ulusal Mutabakat hükümetinin Bingazi Savunma Tugayları’ndan ülkenin doğusunda Ras Lanuf ve Es Sider’deki büyük petrol limanlarının kontrolünü ele geçirmesidir.
General Haftar’ın istikrarlı bir ilerleme kaydedebilmesi ve Trablusgarp’taki radikalleri izole etmesi için desteğe ihtiyacı vardır.
Ve Rusya; Khalifa Haftar’ı desteklemek ve Libya’daki rolünü derinleştirmek üzere Mısır-Libya sınırında Sidi Barrani’ye özel operasyon üssü kurmuş bulunuyor.

*
Libya; İSİD’in ve diğer radikal grupların Avrupa’ya yayılmasında çok önemli bir merkezdir.
Ama Cumhurbaşkanı Albay Muammer Kaddafi düşürüldüğünden beri ülkede bir türlü istikrar sağlanamıyor.
Çünkü Libya, kabilelerle merkezi hükümet arasında kurulan bir koalisyondur.
Albay Kaddafi’nin kendi kabilesi Al Gaddadfa ve müttefiki kabilelerin bugün yeniden bir araya getirilmesinin biricik yoluysa;

*
Rusya ve Khalifa Haftar ile ilişkileri iyi olan Kaddafi’nin oğlu Saif Al Kaddafi’den geçiyor.
Saif, 2011’den beri tutukludur, Temmuz 2015’te ölüme mahkum edilmiştir ve Uluslararası Adalet Mahkemesi tarafından aranıyor.
İşte şimdi, Libya’da İŞİD’i ve diğer radikal örgütler ile Trablusgarp’taki radikalleri yenmek üzere;
Saif, babasından aldığı el ile sadece kendisi dinleyen kabilelerin, Haftar ile ulusal bir koalisyon oluşturması için siyasetin arka kapısından girmeye,
Rusya ise Akdeniz enerji denkleminde yer almaya hazırlanıyor…

*

28 Şubat’ta Başkan D.Trump’ın, Pentagon’dan dünyanın dört bir yanında İslamcı terör ideolojisini ve İŞİD terör örgütünü yenmek üzere hazırlamasını istediği plan henüz ortada değildir.
Ama D.Trump’ın teröre karşı beraber savaşacakları yeni koalisyon ortakları listesinin başında görmek istediği Rusya işbaşındadır.

*
Elbette, Barış’ında bedeli vardır.
Ama ne güzel! Türkiye’nin de dünya barışına katkısı için “Hayır Efendi, Hayır!” demenin günü yaklaşıyor…

23 .3.2017

* - fig 25 02 2018 08 14 49

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir