O’nu bir gün elinde boya fırçası, bir köy okulunu boyamak için giderken görebilirsiniz, otuzdan fazla okulda gönüllü olarak faaliyette bulunmuş, bazen ayakkabı dağıtmış çocuklara, bazen kalem defter. Üzerine hiç te vazife değilken üstelik, bir eğitimci değil o, bir öğretmen değil, Giresun Belediyesi’nde çalışıyor.
Mustafa Onur Ustaoğlu’ndan bahsediyorum; Empati yapmış…Okul öğrencilerinin yırtık ayakkabılarını dert edinmiş kendine, boyasız duvarları dert edinmiş, tahtasız okul kalmasın diye, bir gönüllü grup kurmuş düşmüş yollara, köy köy dolaşmışlar. Çok konuşup az iş yapanlara inat, o iş yapmış konuşmamış, onun sesi olmak için yazıyorum bu satırları da aslında, bir eli gariban çocukların başını okşarken, diğer eli, gitar çalmış,Türkü mırıldanmış dudakları, müzisyen bir yanı da var hani.
Hele bir yanı var ki çok önemli; üstelik bu günlerde öyle de ihtiyacımız varki böyle düşünen, böyle bakabilen insanlara, aynı görüşlerden değiliz aslında, aynı partiden değiliz yada, aynı hayat felsefesinde de değiliz, ille de tanımla ikinizi deseler, o biraz sol görüşlü ben az biraz sağ taraftayım. Lakin ortak tabanımız var.
O’nu farklı kılan yanı şu:, altını çizerek söylemek isterim, ”tahammül”
Kimsenin kimseye tahammül göstermediği, kimsenin kimseyi dinlememdiği ve birbirine saygı duymadığı günümüzde, o dinliyor karşısındakini, katılmasa da saygı duyuyor, insanların okumadan herşeyi bildiği günümüzde, O okuyor, araştırıyor, anlamaya çalışıyor, reddetmiyor, farklı düşünenlerin bile bir ortak tabanda buluşabileceğini biliyor. Bu çok önemli bir özellik aslında.
Mustafa Onur Ustaoğlu, genç bir yazar, şair, bir entellektüel, okuyan, yazan, araştıran biri. Sıradışı,
O’nu sıradışı kılan, ve aslında bir anlamda önemli kılan, konuştuklarından çok yaptıkları.
Herkes kitap yazar, acaba kaç kişi kitabının gelirlerini ”Hasta çocuk evleri Derneği”ne bağışlar? Koca koca yazarların, kocaman gazetecilerin ekranlarda ahkam kestiklerini izliyoruz her gün. Binlerce dolar maaş alanları izliyoruz , yardımdan toplumsal bilinçten bahsediyorlar, oysa istisnalar hariç hepsi terane. Mustafa kardeşim kendi gibi bir avuç gönüllü bulmuş, az veren candan verir hesabı, emeklerini koymuşlar ortaya, harçlıklarını koymuşlar ve bulundukları bölgede sosyal farkındalık oluşturmuşlar. . Hiçbiri zengin değil, Mustafa kardeşim de öyle. Zengin değil yani, gerçi zenginlik para ise eğer zengin değil hiçbiri, ama kocaman yürekli insanlar, sosyal sorumluluğun farkındalar, empati yapabiliyorlar. Ve… işte bu kitabın gelirlerini İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği’ne bağışlamış Mustafa kardeşim.
Kendi yaşıtlarından çoğu, ilkokul diplomasiyla kocaman koltukları işgal ederken, o, iki okul mezunu, şair, yazar, yabancı dil bilen yüksek lisans yapmış ve doktora yapan biri olarak, ve de entellektüel biri olarak, Belediyede muhtarlık işleri şefliği yapıyor.
Ama onun örnek alınması gereken yani yukarıda da bahsettiğim gibi, tahammül yani. Kitabını okuyunca göreceksiniz, kaybolan değerlerimizi hatırlatıyor, birbirimizi ne kadar az dinlediğimizi, ne kadar da az anladığımızı anlatıyor, sabırsız, kaba saba bir toplum haline nasıl geldiğimzi, araba almanın kitap satın almaktan daha fiyakalı hale geldiğini hatırlatıyor, az bilenlerin konuşup, çok bilenlerin konuşmaya fırsat bulamadığını anlatıyor.
Bilgi pahalı bir iş, oysa bizde çok ucuz, her geçen gün daha da yozlaşıyoruz, daha az biliyoruz Ve her geçen gün, tahammülümüz azalıyor birbirimize, dinlemiyoruz birbirimizi, dedikoducuyuz biraz, az buçuk fesatiz, kibirliyiz, evrensel değerlere yabancıyız, en önemlisi eleştirel düşünemiyoruz.
İşte Mustafa Onur Ustaoğlu onun için önemli, benim gibi düşünmese de önemli, azimli olduğu için önemli, empati yaptığı için, kendini başkasının yerine koyabildiği için, entellektüel düşündüğü, yaşadığı kabin dışına çıkma çabası olduğu için önemli, öğrenme hevesi olduğu için, yazdığı için, ürettiği için önemli, sosyal konuları üzerine vazife aldığı için önemli. Banane deyip geçse, maaşımı alırım işime bakarım dese, köpüklü kahvemi höpürdetirim üzerime vazife olmayan işlere karışmam dese, bu saatten sonra okuyup alım mı olacağım dese, köy okulu yerine tatil beldelerini gezse, kitap okumak yerine kahvede iskambil oynasa elbette kaybedecek bir şeyi yok. Lakin o farkındalık oluşturma yolunu seçip kitap yazmış, gelirini de hasta çocuklara bağışlamış, saatlerce konuşsam. Konuşmaktan zevk aldığım, öğrendiğim, bir kardeşimiz, Allah yolunu açık etsin kardeşim. Anlamak isteyenler için bilmem anlatabildim mi?
Ayhan Kılıç
ayhankilic@turkishnews.com
İstanbul
Bir yanıt yazın