Bölgemizde kriz üzerine kriz yaşanıyor. Almanya ve Hollanda ile olan ilişkilerimizin gerginleştiği ve referanduma gittiğimiz şu günlerde Suriye ve Irak’taki gelişmeler de bizi adeta “tehdit eder” konumuna getirdi.
Terör örgütü PKK ve IŞİD’a karşı verdiğimiz mücadeledeki başarılarımızı, PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye karşı da vermeye başladık. Ancak, Amerika ve Rusya’nın korumasındaki PYD’ye karşı şu ana kadar etkili bir hareket içine giremedik.
Türkiye’nin güvenliği açısından PYD ve onun silahlı gücü YPG’nin Menbiç ve bölgeden uzaklaşması ve tehdit unsuru olmaktan çıkarılması gerekiyor. Türkiye de bu konuda son derece kararlı adımlar atıyor.
Ancak son gelişmeler baş ağrıtacak noktalara uzanacak gibi görünüyor.
Terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD, ABD ve Rusya’dan aldığı destekle çok küstahça adımlar atmaya başladı. Son olarak Münbiç Yasama ve Yürütme Konseyleri’ni ilçede toplayan PYD sivil yönetim kurduğunu resmen ilan etti.
Günlük hizmetleri sağlamak amacıyla kurulduğu öne sürülen sözde yönetim bünyesinde 13 farklı komite oluşturuldu. PYD’ye bağlı kaynaklardan yapılan açıklamaya göre, bu komiteler sağlık, eğitim, güvenlik, savunma gibi hizmetler üstlenecek. Açıklamada ayrıca 132 kişiden oluştuğu söylenen “Yasama Konseyi”nin eş başkanlarının da seçildiği belirtildi.
Aslına bakılacak olursa bu gelişmelerin ayak seslerini daha önce duymuştuk. PYD Münbiç’te daha önce Yasama ve Yürütme komiteleri ilan etmişti. Bu komiteler en son 20 Şubat’ta Münbiç’te toplanmış, yeni yönetimin ilan edilmesiyle bu iki yapı konsey halini almış ve başkanları da seçilmişti.
Gelen bilgilere göre Münbiç Yasama Konseyi ve Sivil Yönetim, yeni Yürütme Konseyini ve onun altındaki 13 komiteyi onayladı. 13 komitenin görevleri ise; Dışişleri, İçişleri, Sağlık, Savunma, Kadın, Kültür, Belediyeler, Sosyal işleri ve çalışma, Maliye, Ekonomi, Gençlik, Eğitim, Şehitler komiteleri şeklinde açıklandı.
Şimdi işin ilginç tarafı, bu gelişmeler karşısında Amerika ve Rusya’nın sessizliğidir. Zaten, daha önce PYD’yi silahlandıran, koruyan ve kollayan dış güçler adeta bölgedeki bu gelişmelere kuçak açıyorlar. Bizim de en sıkıntılı durumlarımızı gözetleterek yeni adımları atıyorlar.
Münbiç’teki gelişmeler ilk olarak, Suriye-Türkiye sınırındaki Kobani (Ayn el-Arab) ilçesindeki PYD sorumlusu Ewwas Eli’nin, Rus haber ajanslarına yaptığı açıklamayla ortaya çıkmıştı. Eli, Münbiç’te örgütün “özerk yönetim” kuracağını açıklamış, Türkiye’nin El Bâb’dan sonraki hedefin Münbiç olduğu yönündeki açıklamalarından sonra ABD, bölgeye askeri güçlerini artırmıştı Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı Münbiç Askeri Konseyi de, Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında savaşan Özgür suriye Ordusu (ÖSO) ile cephe hatlarını Suriye ordusuna teslim edeceğini söylemişti.
PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin silahlı kanadı olan YPG’ye verilen destek Türkiye’nin tepkisine sebep olunca ABD, bu desteği 2015 Ekim ayından itibaren yeni bir yapı oluşturarak devam ettirmeye başladı.
Bu tarihte sınırlı sayıda Arap, Süryani ve Türkmen gücü de YPG’ye katarak Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) oluşturdu. SDG’nin omurgasını ve komutasını yine YPG oluşturuyor. SDG güçleri Türkiye’nin “kırmızı çizgi” olarak ilan ettiği Fırat’ın batısına ABD’nin verdiği destekle geçti.
Türkiye’nin itirazlarına karşı ABD, SDG’nin Münbiç’i ele geçirdikten sonra oradan çekileceği yönünde söz vermişti. SDG Münbiç’i Ağustos 2016’da ele geçirdi. Ancak Washington’un verdiği çekilme sözü tutulmadı.
Gelişmeler hiç kuşkusuz sıkıntı yaratacaktır.
Menbiç’le Hatay’ın bitişiğindeki PYD’nin Azez kantonunun güneyden bağlantıyla birleşmesi ve Güney sınırımızın boydan boya PYD koridoru haline gelmesi endişe verici bir durumu ortaya koymuyor mu? Bu durum sıkıntımızı artırmaz mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin bölgedeki konumunu değerlendirirken “Bu terör örgütünün sözde bölgedeki bağımsızlık hareketi hikayedir” şeklinde yorumladı. Gelişmeleri bir yerde ciddiye almadıklarına vurgu yaptı.
PYD’nin Amerika ve Rusya’dan destek aldığını, Suriye’deki rejim ile de işbirliği içinde olduğunu düşündüğümüzde bu gelişmelerin ciddiye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yaptığımız tüm çabalara ve verilen sözlere rağmen PYD’nin halen Münbiç’te olması, yer edinmesi ve bizim için tehdit unsuru olmaya devam etmesi ciddiye alınması gereken bir konu değil midir?
Kaldık ki bizim “kırmızı çizgimiz” olan değerlendirdiğimiz Fırat’ın Batı’sından halen çekilmemekte direnen PYD’nin burada dış güçlerce de korunma altına alınmış olması endişelerimizi artıran nedendir.
Dikkat edilecek olursa “PYD Menbiç’ten çekilmezse vurmakta kararlıyız” demiştik. Ancak, bölgedeki dengelerin değişmesi ile ortaya çıkan tabloda bu adımı atamadık. Amerika ve Rusya’nın oyunları ile karşılaştık. Resmen bu iki süper güç “Saldırırsanız karşınızda bizi bulursunuz” anlamında mesajlar vermeye başladı.
YPG hem Menbiç’teki askeri varlığını daha da takviye alarak sürdürüyor, hem de “Burayı da özerk kanton ilan edeceğim” gibi adeta meydan okurcasına bir açıklama yapmak küstahlığını gösterebiliyor.
Arkasında güç olmasa bunu yapabilir mi?
Özetleyecek olursak, PYD kullanılarak bölgede dış güçlerin oynamakta kararlı oldukları oyunları şu anda sadece izlemek durumundayız. Biz daha önce “Menbiç Türkiye’nin beka sorunudur” demiyor muyduk?
O zaman izleyici durumundan çıkmalıyız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz