Tehdit, şantaj, korkutma, küfür gırla gidiyor…
Kimisi pompalı tüfek gösteriyor…
Kimisi tabanca gösteriyor… Sıkıyor… Tak tak tak…
Savcılar, YSK, emniyet müdürleri seyrediyor… Gözaltına alınsalar bile, bir süre sonra yukarıdan gelen emirlerle serbest bırakılıyorlar… Bu saldırılardan keyif alanlar da var… AKP mutlu…
Peki, kim bu adam? Kim bu adamlar? Hemen söyleyelim:
Sinop AKP İl Yönetim Kurulu üyesi Musa Yıldırım… Üstelik bir de görüntüyü videoya almışlar. Bir arkadaşı kendisine şöyle soruyor: “Musa abi, güçlü Türkiye’ye hayır diyenlere ne yapacağız?”
O da arkadaşının bu sorusuna boş bir alanda, tabancasıyla yere doğru bir kaç kez ateş ederek yanıt veriyor…
Kimisi de objektiflerin karşısına geçiyor, “15 Temmuzda nasıl sokaklara çıktıysak, yine onları sokaklarda bekliyor olacağız…” diyor…
Kimleri “Bekliyor olacaklar?” Elbette referandumda “HAYIR” diyecekleri…
Kimisi Twitter hesabından tehditler savuruyor: “Hayır diyenlere: Türkiye’de 7 Haziran (seçimleri) sonrasındaki kaos ve istikrarsızlığı mumla ararsınız…” diyor.
Peki, bunu söyleyen kim? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, Sinan Oğan’a yapılan saldırı karşısında şu yorumu yapıyor:
“Neresini değerlendireyim, bir kişi kürsüyü deviriyor, kimseye bir şey olmuyor. Ülkücü bir işi yarım bırakmaz…”
Nitekim bu sözden sonra ülkücü “İşi yarım bırakmıyor…”
Mersin’in Silifke İlçesi’ne “HAYIR” kampanyası için gelen Gaziantep Bağımsız Milletvekili Ümit Özdağ ve MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun konuşma yapacağı salon, ülkücü oldukları öne sürülen kişiler tarafından saldırıya uğruyor…
“Bu hareketin lideri Bahçeli’dir” diyen grup, salondaki sandalye ve masaları devirirken milletvekilleri Özdağ ve Halaçoğlu, güvenlik önlemi için salondan dışarı çıkarılıyorlar.
Bunun yanında, bir de Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz, Rize’de yaptığı konuşmada, MHP’deki muhalifleri tehdit ederek, “Arı kovanına çomak sokmasınlar. Kendilerine pahalıya mal olur” diyor. Çünkü daha önce bir araya gelen Ülkü Ocakları eski başkanları yaptıkları ortak açıklamada, 16 Nisan referandumunda “HAYIR” oyu vereceklerini açıklamışlardı.
Kısa bir zaman dilimi içerisinde karşılaştık bütün bu olaylarla … Bakalım, referandum günü yaklaştıkça daha nelere tanık olacağız…
Şunu burada hemen belirtelim: Böyle bir seçim dönemi ne Demirel, ne Ecevit, ne Çiller ne de Özal zamanında yaşandı…
Günümüzde, konuşma, düşüncesini söyleme hakkı insanların elinden alınmış durumda…
Başkanlık sistemine “HAYIR” diyenlere salon vermiyorlar, elektriklerini kesiyorlar, söz hakkı tanımıyorlar… Düşüncelerini açıklamalarına izin vermiyorlar, ondan sonra da düşünce özgürlüğünden dem vurup, Almanya’yı eleştiriyorlar, onu faşistlikle, Nazi olmakla suçluyorlar…
Bu herifler dayamışlar sırtlarını bir iktidara ağızlarına geleni söylüyorlar… Yani Ağzı olan konuşuyor… Kendilerine yandaş olmayanlara basıyorlar tehdidi, küfrü…
İnanın bunlar, referandumdan “Hayır” çıkıp da arkalarına aldıkları iktidar güç yitirmeye başlayınca, sudan çıkmış balığa dönecekler… Şaşıracaklar…
Şu sıralar, anayasa değişikliğine “Evet” diyenlerin tümü de öfkeli, burunlarından soluyorlar… Çatacak, kavga edecek adam arıyorlar… Aba altından sopa gösteriyorlar… Çünkü bu kez durum farklı… Anketlerde seçim sonuçları aleyhlerine çıkıyor…
AKP sayesinde kısa zamanda mal mülk sahibi olan başka bir grup ise elde ettikleri imkânları, nemaları, gelirleri, en önemlisi, gücü ve saldırı özgürlüğünü, kabadayılığı kaybetmek istemiyor…
Her türlü pisliği yapıyorlar; çalıyorlar, çırpıyorlar, yolsuzluklara adları karışıyor, ama onlara karışan yok… Millete sövüp sayıyorlar, dümdüz gidiyorlar, sorup, soruşturan yok…
Kim soruşturacak ki?
Yargıyı ele geçirmişler… Medyayı ele geçirmişler…
Karışan görüşen savcıları ya başka yerlere sürüyorlar, ya da açığa alıyorlar… Savcı Doğan Öz gibi yiğit TC savcıları da çıkmıyor artık… Onlar masal oldu, tarih oldu çünkü…
Şimdi, bu yaşadıklarımız, referandumda “EVET” çıkarsa, yaşayacaklarımızın sadece bir özeti, bir yansımasıdır… Bugün bunları yapan adam, yarın tüm devleti ele geçirince neler yapmaz… Bir düşünün hele…
Sizin anlayacağınız daha turpun büyüğü heybede duruyor…
Yüz yıldan bu yana Atatürk’e ve Cumhuriyete kin ve düşmanlık besleyen imamlar, anayasanın 18 maddesini değiştirip, ülkeye eyalet sistemini getirmek istiyorlar… “Eyalet Sistemi” aynı zamanda PKK’nın da tercih ettiği bir sistem… Yani seçimden sonra Federal İslam Cumhuriyeti sırada bekliyor…
Bunu ben söylemiyorum. Bunu Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi söylüyor, “Eyalet sistemine geçilmeli, Kürtlere özerklik verilmeli…” diyor…
Ve onlar Yeni bir Osmanlı düzeninin hayali ile yanıp tutuşuyorlar… RTE ile Abdülhamit’in resimlerini duvarlara yan yana asıyorlar… Bu girişimle aynı zamanda, gelecekte, nasıl bir devlet biçimi düşlediklerini de açığa vuruyorlar…
İşte Türkiye’nin içine düştüğü bugünkü “Manzara-i Umumiye” bu…