İSRAİL

*  - Netanyahu Israel Flag
 
Pazar günü İsrail Başbakanı B.Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile Perşembe günü Moskova’da bir araya geleceğini,
Suriye’deki İran’ın nüfuzunun sınırlandırılması için baskı yapacağını,
Çünkü Suriye’de askeri varlık sürdüren İran’ın bu defa Golan Tepeleri’nde İsrail’e karşı bir ön açma girişiminde bulunduğunu,
Üstelik Esad güçleriyle birlikte savaşan Lübnanlı Hizbullah’a silah gönderdiği konusunu görüşeceğini açıkladı.
 
*
Ortadoğu’da farklı tarihler, dinler, etnik kimlikler, çok taraflı, ikili ekonomik ilişkiler ve karmaşık gerginlik katmanları mevcuttur.
Burada hiçbir şey bugüne kadar kalıcı olmamıştır.
Her gün durumlar değişiyor, şimdi İsrail- İran ilişkileri gelişen başka olaylarla birlikte yeni bir safhada bulunuyor.
Yakın bir zaman öncesinden gelerek durumun değerlendirilmesi gerekiyor.
 
*
İsrail Başbakan B.Netenyahu, “Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük.
Şimdilerde Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan ilişkileri geliştirmenin İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edeceğinden yanayız ve bu amaca yönelik çalışıyoruz ” ifadesiyle yeni stratejisini açıklamıştı.
 
*
Geçen hafta, İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, Washington Post’a konuştu.
M.Abbas liderliğinde Filistin Yönetimi’nin zayıflaması, HAMAS’ın İsrail ile görüşmeye yanaşmaması nedeniyle Filistinliler ile doğrudan irtibatın mümkün olmadığını,
İsrail’in Arap devletleri ile ilişki kurarak Filistinlilere baskı kurma arayışı içinde olduğunu ifade etti…
 
Katz, Filistin meselesinin çözümünde İsrail’in görünürde diplomatik ilişkisi bulunmayan bazı Arap ülkeleriyle perde arkasında yakın ilişkilerde olduğunu,
Başkan D.Trump ile birlikte bu ilişkilerin daha da arttığını, karşılıklı görüşme sürecinin hızlandığını belirtti. 
“Arap ülkeleri ile ilişkilerimiz güvenlik koordinasyonu seviyesinden ekonomik işbirliği seviyesine oradan da resmi düzeyde siyasi ilişkilere evrilecek” dedi…
 
ABD ve İsrail, “İsrail’in bölgedeki izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı fiilen beklemede kalıyor.
İsrail bu gidişatı tersine çevirecek adımlar atmalıdır” düşüncesiyle Arap Baharı sürecini kurgulamıştı.
Mümkün olduğunca askeri yöntemler kullanmaksızın, İsrail’in güvenliği ve petrol egemenliğine tehdit unsuru saydıkları farklı etnik,mezhepsel veya ideolojik gruplara karşı Orta Doğu’nun ortak vatan yapılması düşüncesini geliştirdiler.
 
*
Arap halklarını, ülkelerindeki ordu ve polis güçlerinin desteği ile otoriter yönetimlerinin toplumsal istikrarı sağlayamadıkları, ülke dinamiklerini tükettikleri ve Batı’ya dayanmak zorunda kaldıkları yönünde ajite ettiler.
Muhayyel “Arap İslam Birliği” ülkelerinde yeraltından gelişen ve İsrail’i bölgesinde izolasyonda tutan hareketleri,
Arap Baharı’yla önce yerüstüne çıkardılar,sonra İslamcı Cihad ideolojisi ve bu ideolojiyi savunan Müslüman Kardeşler Örgütü gibi radikal unsurların tasfiye edilmesini amaçladılar…
 
*
Bugün İslamcı Cihad örgütleri ve ideolojisi ile amansız mücadele sürüyor.
İslamcı Cihad’ın ideolojisinde “Ümmet” yani “Diğer yurttaşların karşısında Müslüman cemaati” düşüncesine de son vermek,
Müslüman Kardeşler Örgütü’nün ideolojisinin itibarını sarsmak için çeşitli hamlelerde bulundular.
 
*
Mesela, Mısır Cumhurbaşkanı M.Mursi bu yüzden bir askeri darbe ile düşürüldü.
Mesela, Fethullah Gülen cemaati bu yüzden tasfiye oluyor.
Mesela, İslamcılıkta en yüksek otorite olarak kabul edilen Kahire’de El Ehzer Üniversite’sinde,
Geçen hafta “Özgürlük ve Yurttaşlık-Farklılık ve Bütünleyicilik” başlıklı bir akademik toplantı düzenlendi.
Her dine mensup seçilmiş katılımcılarla;
“Zımnilik” hukusal kavramı ya da Hz.Muhammed döneminde eşit hukuksal haklara sahip olan gayrimüslümlerin zamanla İslam devletinin egemenliğini kabul etmesi şartında oluşan”Ayrımcılık” olgusunun terk edilmesine yönelik alt yapının oluşturulması amaçlandı.
 
*
Bu sırada İsrail’in Arap Dünyası ile geliştirdiği ilişkilerle; 
İsrail’in ivmesinde, Arap Ligi himayesinde NATO uzantısı ortak bir Arap Savunma Ordusu,
Terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon oluşturuldu.
 
Böylece İsrail’in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanmasının,
Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının,
Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açıldı.
Ortadoğu’daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtıldı.
Kurulan Sünni Arap Savunma Ordusu’nun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması planlandı.
 
*
Üstelik İsrail, ülke güvenliği için bölgedeki Rusya ile stratejik bir ittifak dizayn etti.
Rusya’nın Suriye’deki etkisini ve ittifakın içeriğini İran’a karşı kullanmanın yolunu oluşturmayı öngördü.
Aslında İsrail, Rusya’nın İran ile ittifakını ve Suriye için bölgede bulunmasını güvenliğine aykırı bulmaktadır.
Çünkü Rusya’nın İran’a desteğinin sürdüğü bu sırada bir sebep durumunda,
İran’ın jeopolitik olarak oyun değiştirebilmesini sağlamak üzere ona bir nükleer cephanelik kurdurabileceğine inanıyor.
Böyleyse İran’ın birkaç hafta içinde nükleer bombalar üretebileceği ve birkaç kısa yılda ölümcül bir nükleer dünya gücü haline gelebileceğini düşünüyor.
 
*
Bu yüzden 16 Kasım 2016’da ABD Temsilciler Meclisi, 2 Aralık’ta ise Senato; “İran Yaptırımlar Yasası”nın 10 yıl daha uzatılması kararı aldı.
İran ise bu kararı 400 nükleer başlık ve bomba ile donatılmış İsrail’i bölge ülkelerinin varlığını tehdit eden bir terörist ülke olarak tanımlayarak karşıladı…
Nitekim, BM Güvenlik Konseyi’nin, 20 Temmuz 2015’te kabul edilen 2231 sayılı kararla İran’a, nükleer başlık taşıyabilecek balistik füze konusunda hiçbir faaliyette bulunmaması ve füze denemesi yapmaması yönünde yasak getirmiş olmasına rağmen,
İran, Şubat’ta nükleer başlık taşıma kapasitesi olmadığını iddia ettiği bir balistik füze denemesi yaptı.
ABD Başkanı D.Trump’ın İran’a karşı tüm seçeneklerin masada olduğu ve nükleer anlaşmayı revize etmeye ya da kaldırmaya hazır olduğunu söylemesiyle de yeni bir gündem oluştu.
 
*
Bu sırada İsrail; Rusya ile İran’ın Suriye’nin bölünmesi üzerine bir anlaşma içinde olduğunu,
Bölünmenin İran’ın bölünen parçayı kontrol altına alacağı süreye kadar devam edeceği,
Sonra Rusya’nın, Sünnilerini parçalayarak Suriye’de kazandığı parçayı da İran’a vereceğini öne sürdü.
İstihbarat servislerinin de Rusya’nın İran’a uranyum cevheri gönderdiğini tesbit ettiğini,
Bu sevkiyatla, İran’ın isterse birkaç hafta içinde nükleer bombalar üretebileceğini iddia etti.
 
*
Rusya, Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini alarak hidrokarbon piyasalarında liderliğini sürdürebilmek amacı yönündeki iddiasını sürdürmektedir.
Ama İran’ın nükleer silahlar ürettiğini ispatlayacak hiçbir kanıtın olmadığını,
Ancak başka herhangi bir ülke gibi İran’ın da askeri bir bileşen geliştirmek için gerekli bilimsel, teknik ve teknolojik kapasiteye sahip olduğunu,
Rusya’nın sadece İran’ı değil Kuzey Kore’yle de komşu ülke olarak belli koşullar altında herşeyi hattâ varsayımsal durumları da dikkate almayı amaçladığının savunusundadır. 
 
*
Sonuçta İsrail, Askeri Doktrini’ne;
Çevresinde güvenli bir bölgenin oluşturulması,
İran’dan gelecek uzak mesafeli füzelerin bertaraf edilmesi için İran sınırları berisinde koruma daireleri oluşturulmasına işlerlik kazandırmaya çalışıyor.
Basbakan Netenyahu, Suriye iç savaşının İsrail’in komşu ülkedeki gücünü arttırmasıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı konusundaki endişeyle Moskova’ya gitmenin hazırlığındadır..
 
*

Türkiye’de Erdoğan hükümeti ise Kürt güçlerinin koridor oluşturmasını engellemek,
Cerablus ve El Bab bölgesinde güvenlikli bölge inşa etmek ve sınır bölgelerinden Kürtleri geri itmek için Menbic ve Rakka’ya gitmeyi hedefliyor.

Aslında ABD ve Rusya o bölgede, İsrail’e İran’da gelecek uzak mesafeli füzelerini bertaraf etme bölgesi  ya da bu amaçla Suriye konfederal sisteminde otonom özellikli bir Kürt özerk bölgesi kurmayı planlıyor.
 

Ama Erdoğan’ın çağdaş demokrasi ile bir ilgisi olmayan İslamcı ideolojisine dayanan bir garip haklılık iddiası,
Müslüman Kardeşler Örgütünden devraldığı İslamcı Cihad İdeolojisi ile Suriye’de Osmanlı döneminden kaldığına inandığı mirası İslam Ümmeti’ne geçirmek önyargısıyla,
Menbiç ve Rakka yolu kendine kapanınca da, denetimindeki Özgür Suriye Ordusuna bağlı terör çetelerini Kürt güçleri üzerine salıyor…
 
*

Ama çoğunluğun R.T.Erdoğan’a “Bak burası Türkiye’mizin sınırı, burası da anavatanımızın toprakları” anlamında “Hayır”diyeceği gün yaklaşıyor…
Çünkü,bir Alman gazetesinin attığı manşet gibi “Türkiye, Erdoğan’dan çok çok daha fazlası”dır.

 
7.3.2017

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir