Amerika’nın yeni Başkanı Donald Trump, gerek ülkesinde, gerekse dünyada eleştirilmeye devam ediliyor. Yeni Başkan, ilginç bir yapıya sahip ve ani verdiği kararlarla etrafını da şaşırtıyor. En büyük özelliği de verdiği karardan sonra arkasına bakmıyor ve bu kararın sonuçlarının ne olacağının bile hesaplarını yapmıyor.
Amerika’da her alanda eleştirilerin hedefi olan Trump, aynı zamanda müttefiklerine karşı davranışlarıyla da şaşkınlık yaratıyor. Danışmanlarının uyarılarına bile dikkat etmeyen Trump’un bu davranışlarının gelecekte Amerika’nın dış politikasında sıkıntılar yaşayabileceğinin de bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Trump’un bu tutumu, karşıtlarının tepkilerine de neden olmaya başladı.
Beyaz Saray medyası ile kavgalı duruma düştü.
New York Times’tan BBC’ ye kadar birçok saygın medya kuruluşunun muhabirlerinin Beyaz Saray’daki basın toplantısına alınmaması ABD’deki ifade özgürlüğüne karşı girişilen baskıcı bir hareket olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Trump, beğenmediği birçok basın mensubunun soru sormasına da izin vermiyor, tersliyor.
Trump’ın yönetim anlayışı ve mizacı, ifade özgürlüğünü, eleştirileri kabul etmeye pek uygun değil. Sızdırılan bir haberi veya eleştirel bir yorumu esas alıp gazetecileri yalancı veya namussuz olarak nitelendirmekten çekinmiyor. Bu kavga öyle bir hal aldı ki artık en ciddi medya organları, onun tarafından itibarsızlaştırılıyor ve hatta saf dışı edilmek isteniyor. Bu da kamuoyundaki rahatsızlıkları daha da artırıyor.
1924’ten beri devam eden bir geleneği bozarak Beyaz Saray Muhabirleri Derneği’nin galasına katılmayı reddederek bir ilke imza atan Trump, bununla da sınırlı kalmayıp, dış basınla da Beyaz Sray arasında sınırlar koymaya hazırlanıyor.
Yeni Başkanının imzaladığı kararnamelerde bile danışmalarına danışmadığı, konulardan uzak kaldığı, bu nedenle de hemen her kesimden eleştirilerle karşı karşıya kaldığını da görüyoruz.
Müslüman ülkelere karşı koyduğu vize yasağı, mülteci akını önlemek için aldığı kararlar, Meksika ile olan gerginlik bazı AB ülkelerini de kapsayarak yayılıyor.
Amerika’daki yargı sistemi Başkanı frenlemeye yönelik bazı önlemler almaya başladıysa da Trump’un bunu da dinlememesi toplum içinde de endişeler yaratmaya başlamış bulunuyor.
Son yapılan kamuoyu araştırmalarında Trump’a olan Amerika’daki halk desteğinin % 43’den, % 37’ye düştüğünü gösteriyor. Analistler, bu desteğin daha da düşebileceğine dikkat çekiyor. Amerikan halkının yeni Başkana olan güvenlerinde giderek azalma olduğunun altını çiziyorlar.
Trump, aynı zamanda ülkesindeki sanat, tiyatro ve sinema dünyasını da karşısına aldı.
Son yapılan Oskar ödüllerinin dağıtım törenine katılan sanatçılar giysilerine Trump’u protesto eden objeler kullandı. Trump’a olan güvensizliği ve öfkelerini ortaya koymaya çalıştılar.
Öyle görünüyor ki, Trump ile ilgili sıkıntılar içte ve dışta genişleyerek sürecek.
Bu noktada bizi de ilgilendiren konu hiç kuşkusuz Trump’un Türkiye-Amerikan ilişkilerine yönelik atacağı adımlar olacaktır.
Şu ana kadar Trump ve yeni yönetim ile sorunlar yaşanmıyor gibi görünüyorsa da, ileriye dönük ve bizim çıkarlarımız doğrultusunda atılmış her hangi bir olumlu adımın olmadığını da görmekteyiz. Beklentilerimiz var ama, bu beklentilerimiz ne kadar devam edebilir bu da tartışılması gereken bir başka konu olarak önümüzde duruyor.
Sağı solu belli olmayan, ani kararlar veren, arkasına dönüp bakmayan bir Başkan’ın Türkiye’ye bakış açısını değerlendirirken “Trump’a güvenebilir miyiz?” sorusunu sormadan edemiyoruz.
Her ne kadar şu an bu soruya nasıl yanıt vermemiz tartışılabilir. Ancak, bugüne kadar ortaya çıkanları değerlendirdiğimizde Trump ile bizim de sıkıntılar yaşayabileceğimiz görülebilir. Bu nedenle gerek ikili ilişkilerimizde, gerekse bölgesel sorunlarda tüm bu olasılılıkları göz önünde bulundurup, her şeye hazırlıklı olmamız atılacak en doğru adım olmalıdır.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın