ABD’li gökbilimci ve astrobiyolog Carl Edward Sagan’ın (d. 9 Kasım 1934 – ö. 20 Aralık 1996) Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı kitabını, bilgi kirliğinin yayıldığı, hatta kasıtlı propaganda aracı olarak dünyanın her yerinde yoğun olarak kullanıldığı şu günlerde herkesin okumasını tavsiye ederiz.
Kitapta bir iddiayı inceleyip teyit ederken ne yapmamız gerektiği kadar, ne yapmamamız gerektiğine de değiniyor. Böylelikle Sagan’ın palavra tespit kiti günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız 20 adet argüman ve mantık safsatasını özetliyor:
Adam karalama (ad hominem):
Yapılan argümandaki hatalara değil, argümanı yapan kişiye saldırmak: Dr. Falanca vergi kaçırma suçundan hapis yatmıştı, o nedenle verdiği diyet önerisini ciddiye almamak gerekir.
Otorite safsatası (argument from authority):
Kişinin söylediklerinin geçerliliğine değil ünvanına bakıp söylediğini geçerli saymak : İsviçreli bilim insanları kireç çözücü kullanmanızı öneriyor.
İstenmeyen etki argümanı:
Yapılan argümanı kanıtlarla desteklendiği için değil, istenmeyen sonuçları engellemek için doğru kabul etmek: Karısını öldürdüğü iddia edilen sanığı suçlu bulmamız gerekir, aksi takdirde diğer erkekler de karılarını öldürmek için cesaret alırlar.
Cehalete başvurma (appeal to ignorance):
Ortaya sürülen argümanı, kanıtlarla desteklendiği için değil, aksini gösteren kanıt yokluğu nedeniyle doğru saymak: Elimizde dünyayı UFO’ların ziyaret ettiğine ilişkin hiç bir kanıt yok, demek ki evrende yalnızız.
Özel durum argümanı (special pleading):
Argümanı destekleyen delil yokluğunda, argümanı destekleyecek veri bulmaktansa veri yokluğuna bahane bulmak: Aslında telepatik güçlerim var, ama odada TV olduğundan kanıtlayamıyorum.
Varsayılan cevap argümanı (assuming the answer):
Argümanın destekleyen önermenin, argümanın neden doğru olması gerektiğini cevaplamaması: Suç oranını azaltmak için idam cezasını geri getirmeliyiz. (Oysa idam cezası gerçekten suç oranını azaltıyor mu bilmiyoruz.)
Gözlem iltiması (observational selection):
Argümanı güçlendiren örnekleri dikkate alırken, aksini gösterenleri yok varsaymak: Bizim şehrimizden nice önemli devlet adamı çıktı! (Seri katiller de çıktı ama onları boş verelim şimdilik!)
Küçük sayı istatistiği:
Argümanı destekleyen örneklerin sayısının çok az ve limitli olmasını dikkate almamak: Bu akşam rulette dört kez kazandım, demek ki şanslı günümdeyim.
İstatistik cehaleti:
İstatistiksel verilerin anlamını kavramamak: Yaptığımız ankete göre araba kullananların %65’i ortalamanın üzerinde iyi şoför.
Tutarsızlık:
Yapılan argümanın mantık kurgusunun, aynı kişinin diğer savunduğu şeylerle tutarsız olması: Modern tıbba güvenmiyorum homeopati tercih ediyorum, çünkü doktorlar para için çalışıyor. (Homeopatlar bedavaya mı çalışıyor?)
Buradan bu sonuç çıkmaz argümanı (non-sequitur):
Argümanı desteklemek adına verilen önermenin argümanın doğruluğu ile hiç bir ilgisi olmaması: Şu adam Bill Gates ile aynı üniversiteden mezun olmuş. Bill Gates dünyanın en zengin adamlarından biri olduğuna göre bu adam da çok zengin olmalı.
Ardışıklık safsatası (post hoc ergo propter hoc):
İki olayın birbirini takip etmesi nedeniyle ilkini ikincinin nedeni varsaymak: Kadınlara oy hakkı verilmeden önce nükleer silahlar yoktu.
Anlamsız soru safsatası:
Argümanı lehinde sonlandırmak için mantıklı bir şekilde cevaplanamayacak soru sormak: Yerinden kıpırdamayacak bir cisme, karşı durulamayacak bir güç uygulanırsa ne olur? (Oysa tanım itibariyle karşı durulamayan gücün karşında hiçbir şeyin duramaması, ya da hareket ettirilemeyen bir cismi hiçbir gücün hareket ettiremiyor olması gerekir.)
Sahte ikilem (false dichotomy):
Pek çok olasılık olan bir durumda sadece iki seçenek olduğunu ve bunlardan birini seçmek gerektiğini iddia etmek: Tabi, sen gene babanın tarafını tut, zaten annen hep haksızdır!
Kısa döneme karşı uzun dönem safsatası:
Sahte ikilem benzeri bir safsatadır, ama çok kullanıldığı için ayrıca bahsetmekte fayda var. Biri yakın, diğer uzak dönemde önemli olacak iki durumu sanki birinden birini seçmek zorundaymışçasına lanse etmek: Okul öncesi çocukların eğitimine para ayıramayız, çünkü acil olarak sokaklardaki suç oranını düşürmemiz lazım.
Kaygan zemin (slippery slope):
Küçük bir olayın çığ etkisi ile uzak gelecekte kaçınılmaz şekilde çok büyük ve önemli bir başka olaya neden olacağını var saymak: Kızınızı arkadaşları ile sinemaya gönderirseniz, yarın öbür gün kötü yola düşer.
Neden /sonuç ilişki karmaşası:
Tesadüfi olarak birlikte gözlenen olay ya da istatistiklerin, birbiriyle otomatikman neden sonuç ilişkisi içinde olduğunu varsaymak. Oysa iki değişkenin birbiri ile korelasyonu olması, her zaman neden sonuç ilişkisi olduğunu göstermez: Nicholas Cage’in başrol oynadığı film sayısı arttıkça yüzme havuzunda boğulan insan sayısı da artıyor. Demek ki Nicholas Cage filmleri boğulma nedeni!
Korkuluk argümanı (strawman):
Tartışan kişinin karşısındakinin argümanını saptırarak saldırmayı daha kolay haline getirmesi: ‘Eğitime daha çok yatırım yapmalıyız’ argümanına cevap olarak karşı tarafın ‘Askeri bütçemizi kısıp düşmanlara karşı savunmasız kalalım istiyorsun demek, sende de hiç memleket aşkı yok!’ demesi.
Bastırılmış kanıt / cımbızlama argümanı:
Argümanı savunan kişinin, karşı tarafın öne sürdüğü veri ve kanıtları görmezden gelmesi: Geçtiğimiz ay ortalama hava sıcaklıkları normalden düşük seyretti, demek ki küresel ısınma diye bir şey yok. (Ama son 100 yıldır ortalama sıcaklıklar sürekli artma halinde. Neden sadece geçen aya bakalım?)
Sinsilik argümanı (weasel words):
Bir argümanı savunurken, bilinen ve onu zayıflatacak şeyleri bilerek hasır altı etmek: Yeni koltuk serimiz mağazamızda, 150 TL’den başlayan fiyatlarla…. (150 TL olan koltuk tek bir model ve süper kalitesizken diğer koltukların fiyatı en az 900 TL olabilir.)
Bir yanıt yazın