Başkan D.Trump, ABD’nin nükleer silah kapasitesinde geride kaldığını, halbuki ülkesinin nükleer silah kapasitesinin genişletilmesi ve en tepede olunduğunun gösterilmesi gerektiğini açıkladı.
ABD ve Rusya arasındaki Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması Anlaşması-III, 2021’de sona eriyor.
Rusya, silahlanma yarışına neden olunmaması için her iki ülkenin de nükleer alanda üstünlük elde etme politikasını izlememesi gerekliliğinden;
Anlaşmanın geleceğiyle ilgili müzakerelerin en kısa zamanda başlamasını talep ediyor.
Son zamanda nükleer silahlarla ilgili tartışmaların, yeni stratejiler üretmenin ardı arkası kesilmiyor…
*
Başkan B.Obama döneminde, İran’ın nükleer programına ilişkin BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleriyle yaptığı anlaşma;
İran’a nükleer enerjiyi kullanma hakkı veriyor, kurulacak sıkı bir denetim mekanizmasıyla nükleer silah elde etmesi engelleniyordu.
Ancak ABD Kongresi’nde İsrail’in ivmelediği Cumhuriyetçi kesim, İran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan ama nükleer altyapısına dokunmayan anlaşma formülünden rahatsız oldu.
İsrail ise anlaşmayı tarihi bir hata olarak değerlendiriyor ve duruşunu; İran’ın tüm isteklerinin kabul edildiği bir anlaşmanın sadece İsrail ya da bölge açısından değil bütün dünya açısından çok tehlikeli olacağı noktasında kuruyordu…
*
İran ise 400 nükleer başlık ve bomba ile donatılmış İsrail’i, bölge ülkelerinin varlığını tehdit eden terörist bir ülke olarak tanımlıyordu.
Ama, Anlaşma ile Batı’nın ağır yaptırımlarının iptalinin ardından kendi doğal kaynaklarını kullanacağından, ekonomik olarak ayağa kalkacağından ve Ortadoğu’da etki gücünü arttıracak olmaktan sevinçteydi…
*
O gün bugün, İsrail; ekonomik yaptırımların sona ermesiyle, İran’ın askeri sanayisinde on yıl içinde önemli ölçüde büyüme sağlayacağı,
Seri üretime geçerek üreteceği silahları Hizbullah gibi destekçilerine aktaracağı,
Nükleer programına devam etmesiyle bölgedeki diğer Arap ülkelerinin de nükleer silahlanma yarışına gireceği düşüncesini hep sıcak tuttu…
Yanı başında Suriye İç Savaşı sürerken ve Siyasi Çözüm için taraflar görüşürken,
İsrail, HAMAS’la Gazze’de ya da İran’la doğrudan bir savaşa girebileceği ihtimaline karşı mütemadiyen hazırlıklar yaptı.
Savunma Kuvvetleri için mühimmat, yakıt ve gerekli kaynakların oluşturulması gibi hazırlıkların yanı sıra savaşa hazırlığa yönelik eğitim çalışmalarını da kapsayan “Gideon Planı” üzerinde mesai yapıyor.
Gideon planıyla zamanın boşa harcanmasından kurtuluyor, Ordu’da uzun vadeli bir değişimin yaşanması ve tehditlere karşı daha etkili olmanın alt yapısı oluşturuluyor.
*
Bu sırada, 16 Kasım 2016’da ABD Temsilciler Meclisi, 2 Aralık’ta ise Senato’da “İran Yaptırımlar Yasası”nın 10 yıl daha uzatılması kararı alınmıştır.
Karar, İran’ın petrol ve enerji endüstrisine kısıtlamaları ve yaptırımları içeriyor…
Ama İsrail, Rusya’nın İran ile ittifakı ve Suriye için bölgede bulunmasından rahatsızdır.
İsrail hükümeti ülke güvenliği için bölgedeki Rusya ile stratejik bir ittifak dizayn etmiş, Rusya’nın Suriye’deki etkisini ve ittifakın içeriğini İran’a karşı kullanmanın yolunu oluşturmayı öngörmüştür…
Ama Rusya’nın İran’a desteğinin sürdüğü şu sırada ve bir mücbir sebep durumunda;
İran’ın birkaç hafta içinde nükleer bombalar üretebileceği ve birkaç kısa yılda ölümcül bir nükleer dünya gücü haline gelebileceği düşüncesiyle de hâlâ endişelidir.
*
İsrail’i endişelendiren şey; Son olarak Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki uygulamalarıyla Avrupa Barışı’nı ihlal etmekle suçlanan Rusya’nın;
1939’da Almanya’nın Sovyetler Birliği ile imzaladığı “Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Anlaşması”nda gösterdiği tutumuyla, tarihten gelen güvenilmez bir ülke olduğuyla sıfatlanan iddiasıdır.
*
Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Anlaşması; Hitler ve Stalin’in ortaklaşa saldırarak Avrupa’yı birlikte işgal etmeye yönelikti..
Almanya, doğu sınırını sağlamlaştırmak üzere Polonya’yı işgal edecek ama aslında olası bir Sovyet müdahalesini engelleyecek,
Buna mukabil Sovyetler Birliği’de Almanya’nın Çekoslavakya’yı işgali üzerine batı sınırını garanti altına alacaktı.
*
Nitekim Almanya, Sovyetler Birliğinden satın aldığı petrol, diğer hayati ve gerekli doğal kaynaklar sayesinde Polonya’yı istila etti.
Hitler, Sovyet petrolü ve kaynaklarıyla İngiltere’ye karşı savaş çabalarını yoğunlaştırıyor, Sovyetler Birliği de, İngiltere ve Fransa’nın Almanya’ya savaş açmasını inşa ediyordu.
Stalin’in lojistiği 1941’de II. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’ni açan Barbarossa Harekâtı’na kadar devam etti.
İşler terse dönmüşi İngiltere bu harekâtla Sovyetler Birliği’ne karşı savaş açmıştu ve o sırada Almanya’nın hiç petrolü yoktu…
*
Bu tarihi olay, İsrail’in bugüne ait kurduğu stratejisinin dayandığı yaklaşımı gösteriyor.
O günlerde Stalin Hitler’e iki hediye vermiştir; Polonya ve petrol.
Bugün Rusya; İran’a iki hediye vermektedir: Suriye ve uranyum…
İstihbarat birimleri,Rusya’nın İran’a 130 ton uranyum cevheri gönderdiğini tesbit etmiştir.
Bu sevkiyat, uranyum zenginleştirme sürecinin ve nükleer silah tasarımının verimliliğine bağlı olarak,
10’dan fazla basit silah tipi nükleer bomba için yeterli olacaktır.
*
İsrail, tıpkı 1939’a benzer bir senaryo olduğunu, Rusya ile İran’ın, Suriye’ye saldırmak ve bölmek için anlaştıklarını iddia ediyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, İran’ın Suriye’nin bölünmesine razı olacağı düşüncesini almıştır.
Buna göre bölünme: İran’ın bölünen parçayı kontrol altına alacağı süreye kadar devam edecektir.
Ardından Rusya: Suriye Sünnilerini parçalayarak Suriye’de tuttuğu parçayı da İran’a verecektir.
Böylece, İran dünya petrol arzının yüzde 50’sinin ve zengin nükleer kapasitenin sahibi olacak ve İran Suriye’si Arap dünyasının merkez üssü olacaktır.
*
Şimdi Devlet Başkanı V.Putin, İran’ın jeopolitik olarak oyun değiştirebilmesini sağlamak üzere ona bir nükleer cephanelik kuruyor.
ABD ve İsrail ise silahlanma yarışında devam ediyor…
*
Türkiye’nin yanı başında bu gelişmeler yaşanırken, Sözcü Gazetesi’den Saygı Öztürk, El Bab operasyonuyla ilgili olarak,
“Türk askerinin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor” diyor.
Hayret,bu ne büyük gamsızlıktır, ne büyük bencillik !
“Hayır Efendim,hayır”…
26.2.2017