Korku bacayı sardı.
“HAYIR” oylarının çokluğu birilerini telaşa düşürdü…
Hayırcılar korkutuluyor, darp ediliyor, gözaltına alınıyor ama onlar yine de sokağa çıkıyorlar, direnişlerini sürdürüyorlar…
Bu nedenle “Evetçi”lerin dillerinden “İç Savaş” hiç düşmüyor… “Hayır” oyu kullanacak kişileri açık açık tehdit ediyorlar… Bir zamanlar el ele, gönül gönüle oldukları PKK ve FETÖ’cü gruplarla birlikte hareket etmekle ve teröristlikle suçluyorlar onları …
Bir savcı çıkıyor, Twitter hesabından, “Sandıkta hayır diyecek olanlar PKK ile aynı muameleyi göze alıyorlar demektir. Küsmece yok” mesajını yayınlıyor ve şimdilik hiçbir yaptırımla karşılaşmıyor…
Bu çıkışı savcılar seyrediyor, yargıçlar seyrediyor, iktidar seyrediyor, en önemlisi HSYK seyrediyor…
Büyük bir ayrıştırma var bugün ülkemizde… “HAYIR”cılarla “Evet”çileri karşı karşıya getirmeye, “PKK, FETÖ yanlısı, AKP yanlısı” diyerek toplumu düşman kamplara bölmeye çalışıyorlar…
Bu durum, referandum seçimlerinin çok sorunlu geçeceğini gösteriyor…
Çünkü halkımız “HAYIR”dan yana… İktidarın ve yandaşların tedirginliği de buradan kaynaklanıyor zaten… RTE ilk mitingini Kahramanmaraş’ta yaptı ve çok güvendiği bu kentte 7-8 bin kişiyi zor topladı… Onun bir bölümü de otobüslerle taşınan Suriyeli mültecilerdi…
Oysa AKP, son seçimlerde Kahramanmaraş’ta yüzde 70’lere yakın oy almıştı…
Şimdi buradan hareket ederek, “Referandumda atılan yanlış adımlar”dan birincisine değineceğim…
Bugün ülkemizde referanduma katılmama, seçimleri protesto etme yanlılarının bulunduğunu da görmekteyiz…
Demokrasi ve özgürlük cephesinden bazı kimseler, referandumda “HAYIR” oyu kullanmanın bir işe yaramayacağını, iktidarın sonucu yine dilediği gibi değiştireceğini ileri sürüyorlar ve toplumu karamsar bir ortama sürüklüyorlar…
Bu seçeneğin referanduma “Evet” demekle hiçbir farkı yoktur bence ve AKP’ye tam destek olmaktır… İktidar, şu anda “Hayır” eğilimi gösteren MHP’lileri ve bazı AKP’lileri çekimser kalmaya yönlendirmek için uğraşmaktadır…
Oysa bugünkü ortamda, geçen yılların aksine öyle bir ruh hali var ki, tüm tehditler, tüm baskılar ve “Terör suçlamaları” geri tepmekte ve “HAYIR” oylarının artmasına neden olmaktadır… Bunu iktidar da görmekte ve yanlış üstüne yanlış yapmaktadır…
Bu nedenle savcılar bile tehditler savurarak suç işlemektedir… Ağzı olan konuşmaktadır…
Referandum çalışmalarında ikinci yanlış adım, bu türden sert, şiddet eğilimi gösteren propaganda biçimine aynı yöntemlerle yanıt verme eğilimidir…
Aslında AKP’nin bu propaganda biçimi ayrıştırıcı, bölücü, itici bir propaganda biçimidir ve bundan mümkün olduğu kadar kaçınmak gerekir…
Demokrasi ve özgürlük cephesi bu kargaşa ve telaş ortamından yararlanmasını bilmelidir… Onların aksine ayrıştırıcı, kavgacı, gürültücü ortamdan çıkmalı, sakin, soğukkanlı, birleştirici bir seçim stratejisi izlemelidir…
Bu konuda Şili Referandumunu örnek verebiliriz…
Bilindiği gibi diktatör Pinochet 15 yıllık iktidarı döneminde halkına kan içirmiş, suçsuz – günahsız insanların canını almış, birçoğunu da zindanlarda çürütmüş ve işkence çarkından geçirmişti…
Son zamanlarda muhalefet güçlenmeye başlayınca, yurtseverler, tüm dünyaya Pinochet iktidarı için bir referandum çağrısı yaptı.
İktidar, tüm ülkelerin gözünde kendisini meşrulaştırmak amacıyla bu çağrıya olumlu yanıt verdi ve referandum çalışmalarını başlattı… O, seçim sandığına müdahalelerle sonucun yine lehine döneceğini hesap ediyordu…
Bir kısım muhalif çevreler ise bunun aksini düşünüyordu…
Yeni bir seçim yöntemi ve sandıkların iyi denetlenmesi yoluyla başarıya ulaşılacağını savunuyorlardı. Nitekim referandum sonucunda dedikleri gibi, sandıklardan “HAYIR” oyu çıktı… Kazandılar…
Peki, nasıl oldu bu?
Şili muhalefeti kavga, ayrıştırma yerine birleştirme, barış, komşuluk, dostluk, gelecek temalarını ön plana çıkarmıştı çünkü…
Vee UMUDU kendilerine rehber edinmişlerdi… İnsanların yüreğindeki “gelecek güzel günler” beklentisini ön plana çıkarmışlardı…
Şarkılarla, türkülerle, kardeşlik, zafer marşlarıyla kötülüğü, düşmanlığı, kavgayı altettiler…
Bir diktatörün sonunu getirdiler…
BİZ DE:
Şehitlerin olmadığı, kavgasız, ayrımsız, tüm insanların kardeşçe yaşadığı, Alevi – Sünni, Kürt – Türk zıtlaşmasının yapılmadığı bir ortamın yaratılacağını durmadan vurgulayalım…
TEMAMIZ İSE:
DOSTLUK, KARDEŞLİK…
UMUT – HAYAL – VATAN olsun…
Haydi dostlar…