Şeriatçı ile Cumhuriyetçi arasındaki kavgada Cumhuriyetin yanındaysan,
Atatürk ile Vahdettin seçiminde Atatürk’ün yanındaysan,
Kubilay ile Derviş Mehmet arasındaki mücadelede Kubilay’ın yanındaysan,
Yalan ile gerçek arasındaki kavgada gerçeğin yanındaysan,
Vatan ile vatansız arasındaki savaşta vatanın yanındaysan,
Cehalet ile bilim arasındaki kavgada bilimim yanındaysan,
Demokrasi ile kölelik düzeni seçiminde demokrasinin yanındaysan,
Kısaca aydınlıkla karanlığın mücadelesinde aydınlığın yanındaysan
REFERANDUMDA “HAYIR” DİYECEKSİN…
Peki, “EVET” dersen ne olur?
Tüm okullar imam hatip olur…
Herkesin başında türban, takke, üzerinde çarşaf olur…
Türkiye, Malezya, Arabistan, Katar, Afganistan olur…
Hukuk guguk olur…
Parlamento, bakan, başbakan, milletvekili toz olur…
Ülke eyalet eyalet ayrılır, Federatif İslam Cumhuriyeti olur…
Devletin adı Cumhuriyet kalsa da başında padişah olur…
Başkan, alikıran, baş kesen olur…
BU SAVAŞ, BİR VAR OLMA YA DA YOK OLMA SAVAŞIDIR…
Bu savaşı kazanmak içim tüm gücümüzle, hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmadan mücadele vermeliyiz…
Vereceğiz…
Halkın yanında, Atatürk Cumhuriyetinin, demokratik rejimin yanında olmalıyız…
Olacağız…
Namık Kemaller gibi “Ne mümkün zulüm ve baskı ile özgürlüğü ortadan kaldırmak” diye haykırarak mücadele vermeliyiz…
Verececeğiz…
Bu mücadelede tüm üniversite akademisyenlerini, hukukçuları, sendikacıları, vatanını seven tüm yurtseverleri de yanımızda görmek istiyoruz…
Ve asla sol gösterip sağ vurmamalıyız…
“Erdoğan’ı tercih edersin, beni tercih edersin, Erdoğan terörle mücadele ediyor” gerekçesine sığınarak, onun laiklik, Atatürkçü Cumhuriyet düşmanı yanını gözlerden gizlememeliyiz…
Ve “İzmir’in dağlarında yeniden çiçeklerin açacağına,
Altın güneşin orada yine sırmalar saçacağına” tüm yüreğimizle inanarak,
“Motorları maviliklere süreceğimiz” günlerin de çok uzak olmadığını tüm benliğimizde duyarak yürümeliyiz…
Yürüyeceğiz…
Yürüyeceğiz aydınlığa…
Yürüyeceğiz kara cehaletin üzerine…