Hepimiz İslam Milletindeniz…

Sayın Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz 3 Şubat 2017 günü, toplu açılış merasimi için gittiği Mersin Şehir Meydanı'nda yapmış olduğu konuşmada dedi ki: "Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Abaza'sı, Boşnak'ı, Arnavut'u (diyerek), bizi böldüler, parçaladılar... Böyle bir ayrımcılık bizde olamaz. Bunların hepsi birer yorumdur. Biz İslam milletindeniz ve bizim kaynağımız, menşeimiz Hazreti Adem ile Havva'dır. Oradan geliyoruz."(1)  - tevhid

Sayın Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz 3 Şubat 2017 günü, toplu açılış merasimi için gittiği Mersin Şehir Meydanı’nda yapmış olduğu konuşmada dedi ki: “Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü, Abaza’sı, Boşnak’ı, Arnavut’u (diyerek), bizi böldüler, parçaladılar… Böyle bir ayrımcılık bizde olamaz. Bunların hepsi birer yorumdur. Biz İslam milletindeniz ve bizim kaynağımız, menşeimiz Hazreti Adem ile Havva’dır. Oradan geliyoruz.”(1) 

Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, Hz. Peygamber’in, bir rivayete göre 06.03.632 günü Arafat Meydanı’nda yapmış olduğu ve “Vedâ hutbesi” olarak meşhur edilen konuşmaya dayandırdığı açıktır. O konuşmasında konu ile ilgili olarak şöyle demiştir Hz. Peygamber: “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler…Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.(2) 

Sık sık Cumhurbaşkanı’nın neden “Türk Milleti” değil de sürekli “milletimiz” ve “benim milletim” dediği eleştirilir durur bu ülkede. Dolayısıyla; Cumhurbaşkanı, bir anlamda Mersin’de yapmış olduğu konuşma ile bu yöndeki tenkitlere de cevap vererek “Milletimiz” ve “benim milletim” den kastının ne olduğunu açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır. Cumhurbaşkanına göre; milletten maksat bütün Müslümanlardır. Bugün sayıları yaklaşık 1.6 milyara ulaşan bütün dünya Müslümanları. Yani Ümmet-i Muhammed.

Demek oluyor ki; Cumhurbaşkanı “Millet” kavramını, kutsal kitabımız Kur’an’da geçtiği şekliyle, yani aynı dine mensup insanların tamamı olarak algılamaktadır. Tıpkı “Milleti İbrahîma hanîfa” örneğinde olduğu gibi. Bu anlamda hepimizin, yani halen yeryüzünde yaşayan ve sayılarının 1.6 milyar civarında olduğu söylenen Müslümanların, aynı millete, yani ümmete mensup olduğu tartışmasızdır! Bu anlamda sizler gibi elbette ben de İslam Milletindenim.

Bu durumda akıllara şöyle bir soru gelebilir: Madem Cumhurbaşkanı’nın milletten kastı ümmettir; şu halde Cumhurbaşkanı “Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan” derken, acaba bütün İslam ümmetinin tek bayrak altında ve tek devlet olarak birleşmesini, İslam ülkeleri arasındaki sınırların kaldırılarak, İslam dünyasının tek vatan olarak birleşmesini mi kastetmektedir? Böyle bir şey mümkün müdür? Bilmem. Ancak Hz. Peygamber ve ondan sonraki birkaç yüzyıl dışında (Asrı Saadet, Emeviler ve Abbasilerin ilk dönemleri dışında) böyle bir devlet, böyle bir millet, böyle bir vatan ve böyle bir bayrak hiç olmamıştır yeryüzünde.

Ancak ülküler yine de güzeldir. Birileri, Türk Dünyası’nın “TURAN” adı altında birleşebileceğine inanıyorsa, birilerinin de bütün İslam Dünyası’nın tek devlet ve tek bayrak altında birleşeceğine inanması veya en azından hayal etmesi, son derece doğaldır. Kim kimin hayaline sınır ve hudut çizebilir ki bu dünyada…

Kur’an’da Millet Kavramı

Kur’an’da “Millet” kavramı, “Din” ve aynı dine mensup insanlar, yani “Ümmet” anlamında kullanılmıştır ve teolojinin konusudur. Kur’an’da sosyolojik anlamdaki “Millet” yani Türkçe “Ulus”, İngilizce-Fransızca-Almanca “Nation” ve Latince “Gentem” yerine ise “Kabile” ve “Kavim” kavramları kullanılmıştır. Ulus anlamındaki “Millet”, 1789 Fransız İhtilali ile önem kazanan bir kavram olup, sosyolojinin konusunu teşkil eder. Bu sebeple Sayın Cumhurbaşkanı’nın Mersin konuşması örneğinde olduğu gibi, eğer biri size derse ki; “Ben İslam milletindenim”, biliniz ki o kişi “Ben Müslüman’ım” veya “Ben İslam ümmetindenim” demektedir. Bu durumda ben de dahil olmak üzere, dini kimliğini “Müslüman” olarak tanımlayan herkesin İslam Milleti’nden olduğu ortaya çıkar ki; bu anlamda Cumhurbaşkanı’nın millet tanımı isabetlidir ve doğrudur. Zira o, milleti sosyolojik bir kavram olarak değil dini bir terim olarak ele almaktadır.

Râgıp El-İsfahani, “Müfredât-Kur’an Kavramları Sözlüğü” isimli ünlü eserinde “Millet” kavramı hakkında şu bilgileri vermektedir: “Millet sözcüğü, din sözcüğü gibidir; ‘Yüce Allah’ın kendi ahdine, emânına ve himâyesine ulaşmaları için, peygamberlerinin diliyle kullarına teşrî buyurduğu şeyin adıdır’. Millet sözcüğüyle din sözcüğü arasındaki farka gelince, millet sözcüğü yalnızca kendisine isnât edilen nebiye izafetle kullanılır. Örneğin; ‘…Hanif olarak İbrahim milletine tabi olun'(Âl-i İmrân/95)”(3).

Anlaşılacağı gibi; İsfahanlı Ragıb da “Millet” kelimesinin dini bir kavram olduğunu, din kavramından farkının ise belli bir peygamberin getirdiği dine mensup insanları kastettiğini, yani kısaca “Ümmet” anlamına geldiğini söylemektedir.

Kur’an’da “Ulus-Nation-Gentem” anlamındaki “Millet” yerine ise “Kabile” ve “Kavim” kavramları kullanılmıştır ki; bu, tıpkı her şey gibi Allah’ın dilemesiyle olmuştur, Allah’ın adlandırmasıdır, Allah’ın birer ayetidir. Dolayısıyla; kavim ve kabileler, yani milletler, tıpkı Allah’ın yarattığı diğer her şey gibi saygıya ve hürmete değer olgu ve gerçekliklerdir(4). Bu sebeple, hiç kimse, diğer bir kimseyi başka kavim ve kabileye mensup olduğu için kınayamaz, hakir göremez, aşağılayamaz ve bir insanı mensubu bulunduğu kavimden sıyırıp, başka bir kavme mensup olmaya zorlayamaz. Yani asimilasyona tabi tutamaz. Hiç kimse de, üstünlük taslamadıkları ve bunu bir baskı aracı olarak kullanmadıkları sürece, diğer insanları kendi kavimlerini, yani milletlerini sevmekten alıkoyamaz ve milletini sevdiği için hiç kimse hiç kimseyi suçlayamaz.

Çünkü Hz. Peygamber’e sordular: “Ey Allah’ın Rasulü; kişinin soyunu, sülâlesini (kavmini, ulusunu) sevmesi asabiyet (kavmiyetçilik, ırkçılık) sayılır mı? Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: Hayır. Lâkin kişinin kavmine zulümde yardımcı olması asabiyettir/kavmiyetçiliktir.”(5)

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… 

______________

1-http://www.hurriyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-sordu-evet-mi-hayir-mi-40355080

2-http://www.enfal.de/veda.htm

3-Râgıb El-İsfahani, Müfredât, kur’an Kavramları Sözlüğü, 1. Baskı, Çev. Yusuf Türker, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007, s,1388.

4-Kavim için bkz., Kur’an-ı Kerim; 4/90, 7/58-61, 10/71, 11/25 ve devam eden ayetler; Kabile için Bkz. Kur’anı- Kerim, 49/13

5-Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949.

Sayın Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz 3 Şubat 2017 günü, toplu açılış merasimi için gittiği Mersin Şehir Meydanı'nda yapmış olduğu konuşmada dedi ki: "Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Abaza'sı, Boşnak'ı, Arnavut'u (diyerek), bizi böldüler, parçaladılar... Böyle bir ayrımcılık bizde olamaz. Bunların hepsi birer yorumdur. Biz İslam milletindeniz ve bizim kaynağımız, menşeimiz Hazreti Adem ile Havva'dır. Oradan geliyoruz."(1)  - tevhid

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir