Taşnak Kalıntısı mı Kılıç Artığı mı?
Alaeddin Yalçınkaya
Hiç alakası yok iken Ermeni kökenli milletvekili soykırımı iddialarını mecliste gündeme getirmiş ve ülkemizde Ermeni nüfus oranları ile ilgili gerçek dışı rakamlar zikretmiştir. Osmanlı’da İstatistik Umum İdaresi’nce yapılan nüfus sayımları, bu sayımlarda Ermeni nüfusu ve oranı, ayrıca 1863 Nizamnamesi çerçevesinde Ermeni Patrikhanesi tarafından yapılan sayımların sonuçları bugün herkesin ulaşabileceği yerlerdedir. Sonuncusu 1914’de İstatistik Umum İdaresi’nce yapılan dört nüfus sayımında da rakamlar birbirine yakındır. 1897-1903 yılları arasında bu kuruluşun Umum Müdürü Mığırdıç Sınabyan adlı Ermeni vatandaşımızdır. Ve 1897’deki Ermeni nüfusu 1.42 milyondur. 1906 sayımında ise toplam nüfus 20.6 milyon olup bunun 1.2 milyonu, yani %5.26 Ermenidir. 1914’de gelindiğinde Balkan savaşlarında, toprakla beraber önemli nüfus kaybı yaşanmıştır ki bu bölgede Ermeni nüfusu pek yoktur. Dolayısıyya 1914’de toplam 13.390 milyon nüfusun 1.173’ü Ermeni olup yüzde 8.76’ya tekâbül etmektedir.
Aynı milletvekili soykırım saçmalamalarına başka ilavelerde bulunmuş ve bu ülkede Süryani, Yahudi, Rum soykırımı olduğunu iddia ederek soykırımcı cepheyi genişletmek istemiştir. Örneğin 1906 seçimlerine göre nüfusun %13.7’si Rum, %1.24’ü Yahudidir. Bunun bilincinde olan milletvekili, soykırım laflarına mübadeleyi de katmıştır. Yani Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesini “soykırımvari” bir uygulama olarak gösterme cehalet/ihanetini ortaya koymuştur. Öncelikle Türkiye ile Yunansitan arasındaki nüfus mübadelesi Uluslararası Hukuk çerçevesinde geçerli bir sözleşyemeye dayanan uygulamadır. Dahası ise Yunanistan’daki Müslümanların Türkiye’ye Türkiye’deki Rumların Yunanistan’a mübadele edilmesini ısrarla isteyen ise Yunanistan’dır, Venizelos’tur. Nihai hedefi Yunanistan’ı Rumlaştırmaktır. Tıpkı Doğu Anadolu’daki Ermenileri, Ermenistan’da toplamak isteyen Rus politikası gibi. Böylece Çarlık yönetimi yaklaşık bir asırlık süre içinde İran’dan ve Anadolu’dan getirttiği Ermenilerle Revan Türk Hanlığı’nı Ermenistan haline getirmiştir. Bu transferde büyük dalga ise 1917 sonrasında Van, Bitlis bölgesinden yollara düşen (kovulan veya gönderilen değil) Ermeniler oluşturmaktadır ki bunun miktarı Rus Hariciye Vekili Çiçerin’e göre 300.000 civarındadır. 197.000’e yakını ise yollarda açlıktan, soğuktan ölmüştür.
Bütün bu olayları, rakamları konuyla ilgilenen herkes gibi Ermeni kökenli milletvekili de bilmektedir. Berlin Kongresi’nden itibaren bazen Rusya’nın, bazen İngiltere’nin, zaman zaman da Fransa ve ABD’nin kışkırtmalarıyla Erivan’dan Mersin’e Ermenistan kurma hayaline kapılarak Taşnak ve Hınçak çeteleri halinde örgütlenen Ermeniler bölgede yaşayan Müslümanlara karşı adı konmamış olsa dahi tam anlamıyla soykırım yaşattılar. Ancak bu kan denizinde kendileri de boğuldular. Asırlardır yaşadıkları Anadolu’da bugün binde bir seviyesine düştüler. Milletvekilinin de telaffuz ettiği bu yüzdeler doğrudur. Ancak Buradaki Ermeni yüzdesinin azalması ile Osmanlı hükümeti politikaları (daha sonra TC) arasında illiyet rabıtası (nedensellik ilişkisi) yoktur. Ermenilerin çeteleşmesinde ve katliama girişmesinde, bir dönem İttihat ve Terakki ile Sultan II. Abdülhamid’e olan düşmanlıkta buluşmalarının payı vardır. Ki Osmanlıyı tarihe gömen bu fırkanın kuruluşundan itibaren beyin takımında önde gelen Ermeniler bulunmaktadır.
Daha 1923’de Ohannes Kaçuznuni oyuna getirildik, isyan ettik, katlettik, bittik şeklinde özetlenen konuşmasında Osmanlının ne kadar müsamahakar ve ne kadar haklı olduğunu her vesileyle söylemiştir. Ancak yüz sene sonra halen birçok Ermeni bunu hazmedememektedir. O gün bir takım emperyalist güçlerin oyununa gelerek bu coğrafyada tükenmiş olan Taşnak artıkları (kılıç artıkları değil) bugün de benzer güçlerin kuklası durumundaki terör örgütleri üzerinden katliama devam etmektedir. Halen ülke içinde ve sınır ötesi terör gruplarında Ermeni militanlar kan dökmeye devam etmektedir.
Ermenistan devletinin kendisi, Azerbaycan’ın beşte birindeki işgalini sürdürerek terör politikası uygulamaktadır. Bunun sonucunda izole olmuş, ekonomik imkânları sıfırlanmış bir Ermenistan görmekteyiz ki ülke adeta yok olmaktadır. Gittikçe yaşlılar cumhuriyeti haline gelen, gençlerin iş bulmak için Moskova’ya veya Avrupa’ya gitmek zorunda oldukları, birçoğunun bir daha dönmediği bu ülkenin nüfusu 1992’de 3.600’den bugün 2.990 bine düşmüştür. Yani çeyrek asırda yaklaşık %17 azalmıştır. Üstelik bu ülke Sovyet cumhuriyetleri içinde en saf ırk (% 100’e yakın Ermeni) olanı durumundaydı. Dağlık Karabağ savaşı döneminde başta Azerbaycan olmak üzere komşu ülkelerden Ermeni göçü olmuştur, göç vermemiştir (çalışmak için gidenler hariç).
Osmanlı döneminde emperyalist oyuna gelen Ermeniler çok şey kaybettiler. Bugün de terör örgütleri üzerinden katliama alkış tutan, fırsat buldukça destek veren Ermenilerin kayıp süreci devam etmektedir. Suriye, Irak savaşları ile Türkiye’deki şehir savaşları üzerinden hedef bölgenin nüfusunu bitirmek ve “Büyük Ermenistan”a zemin hazırlamak hayali halen devam etmektedir. Bu hayali besleyen Emperyalist güçler her zaman olmuştur, olacaktır. Ancak birilerinin emperyal politikalarına fuzuli alet olup yok olmaktansa aklı başında her Ermeni yurttaşın ve Ermenistan vatandaşının barış ve güven içinde huzurlu ve müreffeh bir geleceğe yürümesinin çok daha kolay olduğunu bilmesi gerekir. En azından yok olma sürecinin durması için yapılacak başka birşey yoktur.
NOT: “14 Ocak 2017 MHP’li Yusuf HALAÇOĞLU’nun HDP’li PAYLAN’ın soykırım iddiasına cevabı” adresinden Osmanlı Arşivleri eski genel müdürü ve TTK eski başkanı Halaçoğlu’nun açıklamasını lütfen dinleyelim. Yılların birikimi birkaç dakikada özetlenir. Paylan gibilerinin dedelerinin kılıç artığı olmayıp New York ve Baltimore limanlarından ABD’ye giriş kayıtlarına ulaşabileceğini hatırlattı.
öncevatan, 17.01.2016
Bir yanıt yazın