From: Cüneyt Şaşmaz
Sent: Monday, January 23, 2017
Subject: GÖKOVA!
O güzelim Gökova son günlerini yaşıyor.
O muhteşem koyların bazıları imara açılıyor, belediyeye bağlanan fotoğraf güzelliğinde köylerin yolları genişleyecek diye ormanlar kesiliyor.
Gözümüz gibi koruyorduk Gökova’yı.
Özel çevre Koruma bölgesinin içine almıştık yöreyi.
Mümkün olduğu ölçüde güvenliğini sağlamıştık koyların ve ormanların..
Ama 30 yıl sonra, doğal güzelliklerin adeta idam fermanı çıktı.
Rahmetli Sadun Boro, bu muhteşem güzelliklere kıyılmaması için yıllarca yalvardı.
Ben "Özel Çevre"yi hayata geçirebilmek için yıllarımı harcadım.
Kanun kuvvetinde kararname, koruma alanlarının tespiti, teşkilatın göreve başlaması filan derken koskoca 30 yılı tamamladım.
Türkiye’de "Çevre İzcileri"ni kurdum, okul ve Üniversitelerde hayata geçirdim.
Gökova ve Bolu Aladağ’da kamplarını açtım.
Burada binlerce genç eğitildi, yetişti, çevre jandarması haline getirdik çocuklarımızı.
İstedim ki, Türkiye’nin muhteşem doğasını, doğal güzelliklerini ve ülkemizin bu milli değerlerini gençlerimize emanet ederek sürekli kontrol ve korumasını sağlayalım.
Bu çalışmalarda dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın emek ve teşvikleri çok büyüktür.
Onun sayesinde çevre izcileri projemi, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuelar çok beğenerek bütün dünyaya örnek model olarak gösterdi.
Kendimden bahsetmeyi sevmem.
Yapabildiklerimi de anlatmaktan pek hoşlanmam.
Türk’ün aklı, gözüdür; yapılanı görür diye düşünürüm.
Ama üzerinden 30 yıl geçtiği için Cumhurbaşkanlığı’na yaptığım Okluk’taki minik kulübe ve mütevazi yazlık hakkında sizlere bilgi vermeliyim.
Ölüm var kalım var.
Gökova ölüyor, bari biz ölmeden hikayesini nakledeyim…
Rahmetli Özal; Başbakanlığı döneminde otellere gider, denize girer, halkla iç içe yaşamaya özen gösterirdi.
Cumhurbaşkanı olunca, hem yabancı konuklarını ağırlasın hem tatilini geçirsin hem de doğal güzelliklerin içinde stresini atsın istedim.
Böylece hem bu bölgeleri daha iyi korur, turizm bölgelerimizin sorunlarını yaşarken daha kolay çözeriz diye düşündüm.
Turizm ve Çevre Başdanışmanı sıfatıyla bu düşüncemi rahmetli Özal’a anlattım, Cumhurbaşkanlığı için mütevazi bir yazlık yapmak istediğimi söyledim.
Çok memnun oldu; "Ama paramız yok, nasıl yaparız bunu?!" diye sordu.
Araştırma yapacağımı ve sonucu da kendisine ileteceğimi bildirdim.
Kafamdaki proje için birkaç yeri inceledim.
En uygunu, Marmaris’in Karacasöğüt Köyü’ndeki Okluk civarıydı.
Burada İstatistik Enstitüsü‘nün bir kamp yeri, içinde de iki odalı bir bekçi kulübesi vardı.
Bu kulübeyi biraz onarır, çatısını elden geçirir, boyasını tamamlar, bahçesini de basit bir şekilde yapardım.
Cumhurbaşkanları halka örnek olmalıydı.
Koskoca Amerika’nın Başkanı, Camp David’de mütevazi ve küçücük bir evde geçiriyordu tatilini.
Biz de öyle yapmalı ve bunu model almalıydık.
Bu bölgeyi seçmemin bir başka nedeni, orada evim olduğu için hem Karacasöğüt ve Marmaris’i iyi tanımam hem de tam karşıda Gökova Termik Santrali‘nin doğaya verebileceği zararı rahmetli Özal’ın yakından görüp, santralin çalışmasını durdurması arzumdandı.
Nitekim sonuçta da öyle oldu ama Özal’ın vefatından sonra yeni yönetim santrali tekrar devreye soktu.
Seçtiğim yeri rahmetli Özal’a anlattım.
Yıllar önce de oraya tekne ile gitmiş ve de birlikte gezmiştik.
Oraları çok sevdiğini biliyordum yani…
Kafamdaki projeyi özetledim, yeri İstatistik’ten Maliye Bakanlığı’na, oradan da Cumhurbaşkanlığı’na devrettireceğimi, İstatistik Enstitüsü’ne de Mersin’de bir kamp yeri verdireceğimi söyledim.
Gözlerinin içi güldü; "İşin çoğunu halletmişsin. Peki binayı nasıl yapacaksın, parayı nereden bulacaksın?! Aman başımız derde girmesin, siyasete malzeme olmayalım" dedi.
Merak etmemesini söyledim, hemen kolları sıvayarak işe başladım.
Önce, Turizm Bakanlığı’ndan iki mimarı alarak Karacasöğüt’e götürdüm.
Doğayı ve binayı bozmadan, tek bir dal kesmeden çok mütevazi ve masrafsız bir yazlık projesi çizmelerini istedim.
Bu basit projeyi, dostum olan Vakıflar Bankası Genel Müdürü İsmet Alver’e götürdüm ve bana yardımcı olup olamayacağını sordum.
Çok duygulandı ve "Cumhurbaşkanımıza böyle küçük değil, daha yakışır bir yazlık yapmak bizim için şereftir" dedi.
Kesinlikle büyük olmaması gerektiğini söyledim ve projeye sadık kalmasını istedim.
Reklam fonundan çok küçük ve önemsiz bir harcamayla projeyi iki ay içinde teslim edeceğini bildirince, ben de Alver’e; "Bitir, o zaman tesisin kapısındaki Cumhurbaşkanlığı forsunun yanına senin Vakıflar Bankası’nın bayrağını da koyarım" dedim.
Nitekim de öyle yaptım ve bankanın bayrağı orada uzun zaman dalgalandı.
O mütevazi binada rahmetli Özal 3 yaz geçirdi, çok sayıda yabancı devlet adamını burada ağırladı.
Motorlarla koyları gezdirip, doğayı koruma kararlarımızı onlara anlattı.
Aslında bu konu, böylesine özetle geçiştirilemez.
Ama şimdilik bilgi olsun diye bu kadarını yazıyorum.
Onu da yeri geldiği için yazıyorum.
Bugün bu mütevazi bina yıkıldı, çevresindeki ormanların ağaçları traşlanacak, köy yolları iyice açılacak.
Ve duyduğuma göre, Özal döneminde onarttığım küçük kulübenin yerine büyük bina veya binalar yapılacak.
Duyduğuma göre diyorum, çünkü ne yapılacağına dair kimse bilgi vermiyor, bürokratlar korkup konuşmuyor.
Eğer duyduklarım doğruysa, Karacasöğüt ve civarındaki köylerle, Löngöz ve Yediadalar’a kadar giden koylar imara açılıyormuş.
Nitekim, buralara gidecek yolların çevresindeki kesilecek ağaçlar, Orman Teşkilatı’nca işaretlenmiş bile…
Rahmetli Özal da Cumhurbaşkanıydı, Recep Tayyip de Cumhurbaşkanı.
Birinin mütevaziliğini ve doğa severliğini alkışlıyoruz, diğerinin arzu ve kararlarına üzülüyoruz.
Okluk’taki mütevazi yazlığı rahmetli Demirel de büyütmek istemişti.
Gittim, kendisine anlattım ve ikna ettim.
Ama mevcut Cumhurbaşkanı’na anlatmak, o doğayı korumanın elzem olduğunu belirtmek, yapılaşmanın sadece yat turizmine değil, doğal zenginliklerimize de büyük zararlar vereceğini izah etmek; ne yazık ki, mümkün değil.
Keşke mümkün olsaydı ve keşke Recep Tayyip’i de Özal ve Demirel gibi alkışlayabilseydik..
Her 17 Nisan’da rahmetli Özal’ın mevlidini okutuyoruz.
Gönül ister ki, bundan böyle Gökova’nın, Allah’ın bize verdiği o muhteşem güzelliklerin, doğal değerlerin ve nimetlerin de mevlidini okutmayalım.
(Can Pulak)
—
"Adliyemizin emin olduğumuz yüksek iktidarı sayesindedir ki; Cumhuriyet, mukadder tekamülü takip edebilecek ve her türlü şekil ve kılıktaki tecavüzlere karşı vatandaşın hukukunu ve memleketin nizamını masun tutabilecektir."
Mustafa Kemal Atatürk
—
”Muhterem Milletim’e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler…”
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
—
"Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır.
Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir. Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır."
Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930/Kırklareli