Şimdiye dek yapılan oylamalardan, “Anayasa düzenlemesi”nin meclisten geçeceği anlaşılıyor…
Bu nedenle Atatürkçü ve devrimci çevrelerde bir karamsarlık, bir bitkinlik, bir umutsuzluk…
Sormayın gitsin…
“Ya bu başkanlık sistemi gelirse ne yaparız. Her şey tek kişiye bağlanacak. Ne parlamento kalacak, ne yasa, ne yargı kurumları… Tüm kararlar, bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak sözcüklerle belirlenecek… “
“Öldük, bittik…”
Bu iş bu kadar basit değil yoldaşlar.
Kimse yüce Türk milletini bu kadar kolay teslim alamaz…
Her zaman yineliyorum. Her zaman söylüyorum. Yine söyleyeceğim.
Bu millet dört devrim yapmış ve Yedi Düveli dize getirerek, “Ulusal Kurtuluş Savaşları dönemini başlatmış” bir millettir.
Bu millet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi, dünyanın sevip saydığı, lider bildiği bir ulu devlet adamı yetiştirmiş bir millettir…
Bu millet Deniz Gezmişlerin, Pir Sultanların, Hasan Tahsinlerin milletidir…
Bu millet, “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış” diyen “Çılgın Türk”lerin diyarıdır…
Bu ülke ne bir Arabistan, ne Katar ne de Afganistan’dır…
Her kim ki bu ülkenin başına kendisini ölene dek “Başkan” yapmak istiyorsa, her kim ki bu ülkeye şeriat düzenini getirmek istiyorsa yanılır…
Hem de çok yanılır…
Bu ülke ne Sultan Hamitler, ne Damat Feritler, ne Menderesler ne Evrenler gördü de yılmadı…
Anayasa değişikliği meclisten geçse ne olacak?
Daha bunun referandum süresi var…
Yapılan ciddi anketlerde halkın büyük çoğunluğu “Başkanlık Sistemi”ne “HAYIR” diyor… Yeter ki sandıkları iyi denetleyelim… Hileye, hurdaya, hırsızlıklara meydan vermeyelim…
Yeter ki muhalefet partileri görevini iyi yapsın…
Zaten ne geldiyse başımıza bu “Koltuk Değneği Muhalefetten, bu Soros Muhalefeti”nden gelmedi mi? Devlet Bahçeli öne atılmasaydı, başkanlık için anayasa değiştirmeye kim cesaret edebilirdi?
Paniğe, bozguna, telaşa kapılmaya hiç gerek yok. Böyle bir sonuç dünyanın sonu demek değildir.
Referandumdan “EVET” oyu çıksa dahi Türk Milletinin mücadelesi asla durmayacaktır…
Daha yapacak çok işimiz var…
Elbette, Atatürkçüler, devrimciler, demokratlar bu rejim değişikliği ile çok önemli mevziler yitirmiş olacaklardır. Artık ABD emperyalizmi ve ılımlı İslam ülkemizde daha özgür ve daha cesur adımlar atabilecek, dilediği gibi at koşturacaktır.
Hepsinden önemlisi AKP, “Halk beni destekledi, bundan sonra ben dilediğimi yaparım. Anayasanın değiştirilemez maddelerini de değiştiririm, Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılâplarını da kaldırırım, kimse bana karışamaz…” diyecektir.
Diyecektir demesine de bizim de ona yanıtımız şu olacaktır:
Türkiye yedi düvele karşı kanla, canla, başla gerçekleştirilen bir mücadelenin sonucunda, şanlı bir “Kurtuluş Savaşı” ile kurulmuş, yüce bir ulustur. 1923 Cumhuriyet devriminin ürünüdür. Tarihi kökleri olan yedi bin yıllık bir devlettir.
Kimse bu vatanı sokakta bulmamıştır ve göz göre göre de onun parçalanmasına göz yummayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti kanla, canla kurulmuştur, sandıktan ya da piyangodan çıkmamıştır… Onun için canla başla korumasını da bilir.
Yurtseverlerin direnişi karşısında zalimler mutlaka kaybedecektir. Zulüm mutlaka yok olacaktır. Ortaçağ karanlığı, yerini tan vaktine bırakacak, tüm ulus özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşacaktır.
Bu arada Emperyalizmin ve ortaklarının önünde secdeye yatan çıkarcılar için de bir çift sözümüz var:
Tarih boyunca haklı, doğru olan kazanmıştır hep. Karanlığın temsilcileri, tüm çabalarına karşın tarih çarkına geriye çevirememişlerdir. Ülkemizde de bu gelenek bozulmayacaktır. Sömürüye, haksızlığa, baskıya direnen emekçiler mutlaka kazanacaktır. VE BİR GÜN MUTLAKA ihanetlerin hesabı sorulacaktır.
Direnmek yaşamak; boyun eğmek, ölüm demektir.
Asıl mücadele bundan sonra başlıyor…