Paris’teki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Nezdindeki Türkiye Büyükelçiliğinde 5 yıl görev yaptığım Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Kuruluşu OECD, 12 Aralık’ta, dünyada son 20 yılda değişen refah ve buna bağlı oluşan göç hareketlerini inceleyen çok önemli bir rapor yayınlamıştır. Küresel Kalkınma Hakkında Perspektifler 2017-Değişen Dünyada Uluslararası Göç (Perspectives on Global Developments 2017) başlıklı raporda, refahın gelişmiş ülkelerden gelişme yolunda olan ülkelere doğru kayma trendinin son yıllarda yavaşlamaya başlasa da devam ettiği belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’da bu rapor için “ OECD Türkiye’nin de içinde yer aldığı 8 devletin orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğini açıkladı” diyerek, Türkiye’nin orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğini ifade etmiştir. Bir yanlış değerlendirmeye yol açmamak için Sayın Cumhurbaşkanının demecini açıklamak istiyorum.
Rapor’da Türkiye, 2015’in orta gelirli 7 ülkesi ile birlikte (Çin, Kolombiya, Kosta Rika, Endonezya, Kazakistan, Meksika, Güney Afrika) yüksek ve sürdürülebilir büyüyen ülkeler sınıfında yer almıştır. (Turkey, as high and sustained growth countries, which were not classified as high income in 1995 but have since experienced a high, sustained growth trend, s.104) Diğer bir deyişle Türkiye, milli gelir ile kişi başına düşen gelir esas alındığında 2015 yılı verilerine göre orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçmemiştir. Türkiye’nin milli geliri eski seriye göre 719, yeni seriye göre 861 milyar dolar, kişi başına düşen geliri ise eski seriye göre 9.2855, yeni seriye göre 11.014 dolardır.
OECD’nin raporunda ele alınan 4 farklı 2030 senaryosundan birine göre Türkiye 8 ülke ile birlikte 2030’da yüksek gelirli ülke olacaktır. Rapor’da, “Servette değişkenlik, gelişme yolunda olan ülkelerde kişi başına geliri iyileştirdi. Kolombiya, Peru, Tayland ve Türkiye gibi ülkeler OECD ülkeleriyle gelir uçurumlarını 1990-2014 döneminde yüzde 10 indirdiler ancak bu ülkelerde gelir yine de OECD ortalamasının yüzde 40 altında” denilmiştir.
Dünya Bankası’na göre yüksek gelirli ülkelerde büyüme 2015’de yüzde 1.6 olmuştur. 2016 da ise yüzde 2.1 oranında olacağı tahmin edilmektedir (Growth estimates in high-income economies increased to 1.6 percent in 2015 and 2.1 percent in 2016) Uzun dönemdeki büyüme hızları bakımından ülkeler 3 gruba ayrılmaktadır: Yüksek ve sürdürülebilir gelirli ülkeleri kapsayan grupta 59 ülke vardır. Bu ülkeler en az 6 yılda yüzde 3.5 büyüme gerçekleştiren ülkeler olup, son 6 yıllık büyüme oranı ortalaması önceki 6 yıldaki ortalamasının en az 2 puan üzerinde olmalıdır.
Rapor’ da Türkiye, 59 ülkenin bulunduğu Yüksek ve Sürdürülebilir Büyüyen ülkeler arasında gösterilmiştir. Rapor’da yer alan 2030 yılına ilişkin 4 senaryonun ikincisinde Türkiye’nin de içinde bulunduğu yüksek ve sürdürülebilir büyüyen ülkelerin başarılı olacağı varsayılmıştır. Bu kapsamda 2015 yılında düşük gelirden orta gelirli ülkeler kategorisine çıkmayı başaran ülkelerin bazıları 2030 yılında yüksek gelirli ülkeler arasına girebilecektir. 2030 yılında bu ülkeler arasında Türkiye de bulunmaktadır. Rapor’ da bu ülkelerin 2030 yılındaki muhtemel performansları için “Hedeflerin tümü tam başarılamasa da geçen 15 yılda dev ilerlemeler gerçekleştirildi. Ülkeler arasında kişi başına gelirin eşitlenmesine yönelik ilerleme önemli ölçüde gerçekleşti” tespiti yapılmıştır.
Türkiye’nin, 2015’in orta gelirli 7 ülkesi ile birlikte yüksek ve sürdürülebilir büyüyen ülkeler sınıfına yükselmesi önemli bir başarıdır. Fakat yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçilebilmesi için büyüme hızının en az yüzde 5’ler seviyesinde istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi gerekir. OECD’nin Türkiye ekonomisi açısından bu önemli tespitini kamuoyu keşke Türk basınının İngilizce yayın yapan bir gazetesinden değil de, OECD Büyükelçimizin açıklamasından öğrenseydi. Çünkü, OECD nezdindeki büyükelçimiz Dr. Erdem Başçı, eski Merkez Bankası Başkanıdır.
Yazıları posta kutunda oku