Tarım sektöründe de küçüldük…

NECDET BULUZ

Tarım sektörümüz de sıkıntıda. 2915 yılında % 9,1 büyüyen sektörün, 2016 yılının Ocak-Eylül döneminde % 6,2 küçüldüğü görülüyor. Konuya dikkat çeken Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Gelen Başkanı Şemsi Bayraktar, “Tarımdaki küçülme, üretimdeki düşüşünden kaynaklanmadı. Tahıl hariç, hem bitkisel üretim de hem hayvansal üretimdeki artış devam etti. Küçülmenin nedeni üretici fiyatlarının düşmesidir” diyor.
Peki, küçülmenin kaynağı nedir? Bunu da Bayraktar şu sözleri ile açıklıyor:

“Burada dikkat çekici olan küçülmenin kaynağıdır. Tarımdaki küçülmenin temel nedeni, ihracatta yaşanan tıkanmalar ve çoğunlukla ihracattan kaynaklı iç piyasada görülen arz-talep dengesizliğinin üretici ürün fiyatlarını düşürmesi olarak görünüyor.
Üretici fiyatları düşünce, toplam tarımsal hasıla da reel olarak azaldı. Küçülme, tarımdaki üretim düşüşünden kaynaklanmadı. Tahıl hariç, hem bitkisel üretim de hem hayvansal üretimdeki artış devam etti. Yaş çay dahil 113,7 milyon ton olan toplam bitkisel üretim miktarı, 2016 yılında yüzde 1,8 artarak 115,8 milyon tona çıktı. Üretim, 2016 yılında, tahılda yüzde 8,7 azalırken, meyvelerde yüzde 6,8, sebzelerde yüzde 2,4, tahıl hariç diğer bitkisel ürünlerde yüzde 13,1 arttı. 2016 yılında, 2015 yılına göre, tahıl ve diğer bitkisel ürünlerin üretim miktarı 65,1 milyon tondan 65,2 milyon tona yükseldi. Bu grup içinde yer alan tahıl üretimi ise 38,6 milyon tondan 35,3 milyon tona geriledi. Tahıl, meyve, sebze dışındaki diğer bitkisel ürünlerde üretim, 26,4 milyon tondan 29,9 milyon tona çıktı. Meyve üretimi 17,8 milyon tondan 19 milyon tona, sebze üretimi 29,6 milyon tondan 30,3 milyon tona yükseldi. Sebze üretimi ilk kez 30 milyon tonu geçti; hem sebzede hem de meyve üretiminde rekor kırıldı. TÜİK’in verilerine göre, ülkemizde, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı 2016 yılında, 2015 yılına göre artmıştır. 2015’de 14 milyon 128 bin olan büyükbaş hayvan sayısı, 2016’da ise 14 milyon 324 bin başa çıkmıştır. Yine 2015 yılında 41 milyon 924 bin olan küçükbaş hayvan sayısı 2016’da 44 milyon 34 bin başa yükselmiştir. Hayvancılıkta da üretim artışı özellikle süt, kırmızı et ve yumurtada sürdü. Sanayiye aktarılan süt miktarı 2016 yılı Ocak-Ekim döneminde 7,5 milyon tondan 7,8 milyon tona çıktı. Aynı dönemde yumurta üretimi 13,9 milyar adetten 14,9 milyar adede yükseldi. Yine 2016 Ocak-Ekim döneminde, tavuk eti üretimi 1 milyon 598 bin tondan 1 milyon 567 bin tona indi. 2016 Ocak-Eylül döneminde kırmızı et üretimi ise 853 bin tondan 902 bin tona yükseldi. Görüldüğü gibi miktar olarak üretimde bir gerileme olmadı. Buna karşın, üretici fiyatlarındaki düşüş nedeniyle tarımın milli gelire katkısında azalma ve tarımda bir küçülme yaşandı. Nitekim genel tüketici enflasyonunun 2016 Kasım ayı itibarıyla yıllık yüzde 7, Aralık ayı itibarıyla yıllık yüzde 8,53 olduğu bir ortamda tarımda üretici enflasyonu sıfırın altına indi. Tarımda üretici fiyatları, 2016 Kasım ayında yüzde 1,85, Kasım ayı itibarıyla yıllık bazda yüzde 0,82 geriledi. Bu durum doğrudan tarımdaki hâsılaya da yansıdı.”

Tarım ürünlerinde kamuoyundan en fazla tepkiyi, üretici-market fiyat farklarındaki dengesizliklerin çektiğini biliyoruz. Üretim yerinde 1 TL.’ye satılan bir ürün Pazar tezgâhlarında, marketlerde 5-7 TL. Fiyatla satılıyor.

Üretici “Kar edemiyoruz” diyor. Tüketici “Satın aldığımız mallar pahalı” diye yakınıyor. Aradaki farkın aracıların cebine girdiği ve bunun önlenebilmesi için de tedbirlerin alınması gerektiği vurgulanıyor.

Her ne kadar yetkililer “Bunun önüne geçeceğiz” diyorlarsa da yıllardır soruna çözüm bulunmadığını görmekteyiz.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar bu konuya da değiniyor ve “Üretici-market fiyat farkı kapatılamadı, zincir kırılamadı”diyor. Bu konudaki görüşlerini de şu şekilde yansıtıyor:

“Çiftçimizin ürettiği ürünlerin yarıdan fazlasının fiyatı son bir yılda azaldı. Üreticimizin bin bir emekle ürettiği ürünlerin, genel tüketici enflasyonundan az artması, hatta bir önceki seneye göre gerilemesi, çiftçimizi olağanüstü zor durumda bırakmaktadır. Ayrıca üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkı bir türlü kapatılamamaktadır. Aradaki zincir bir türlü kırılamamıştır. En son 2016 yılı Aralık ayında, üretici ve market arasındaki fiyat farkı, kuru kayısıda yüzde 398, portakalda yüzde 357, elmada yüzde 304, kuru soğanda yüzde 262, sütte yüzde 243, marulda yüzde 242, kuru üzümde yüzde 240, kuru incirde yüzde 219, mandalinada yüzde 212 ve maydanozda yüzde 209 oldu. Aralık ayında kuru kayısı 5 kat, portakal 4,6 kat, elma 4 kat, kuru soğan 3,6 kat, süt, marul ve kuru üzüm 3,4 kat, kuru incir 3,2 kat, mandalina ve maydanoz ise 3,1 kat fazlaya tüketiciye satıldı. Bugün üreticide 6 lira olan kuru kayısı markette 29 lira 90 kuruş, 52 kuruş olan portakal 2 lira 35 kuruş, 67 kuruş olan elma 2 lira 70 kuruş, 33 kuruş olan kuru soğan 1 lira 18 kuruş, 1 lira 4 kuruş olan süt 3 lira 57 kuruş, 76 kuruş olan marul 2 lira 60 kuruş, 3 lira 70 kuruş olan kuru üzüm 12 lira 58 kuruş, 6 lira 50 kuruş olan kuru incir 20 lira 72 kuruş, 72 kuruş olan mandalina 2 lira 23 kuruş, 33 kuruş olan maydanoz 1 lira 2 kuruştur. Bunun uzun süre devam etmesi halinde çiftçimizin üretimden kopmasına neden olacağı açıktır. Çiftçi de istikrarlı bir gelir elde etmeli, tüketici de makul fiyatlarla ürün tüketebilmelidir. Görünen o ki 2016 yılında da tüketicimiz, üretici fiyatlarının çok üzerinde bir bedelle ürün alabilmiş, istediği miktarda ürün tüketememiştir. Mevcut durumdan hem çiftçimiz hem de tüketicimiz mağdur olmuş, aracılar kazanmıştır. Bu düzen değişmelidir. Bu çerçevede Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’nin yapacağı çalışmaları önemsiyoruz. Bu komite etkin olarak çalışırsa, tarladan markete olan zincir kırılır, hem üreticinin hem de tüketicinin mağduriyeti önlenir.”

Gerek üreticiler, gerekse tüketiciler sorunlarına kesin çözüm bekliyor. BU nedenle içinde bulunduğumuz 2017 yılında beklenti içindeler. Neler bekleniyor? Bunu da Bayraktar’dan dinleyelim:

“Ekonomik örgütlenme güçlü olmayınca tarımda üretim planlaması yapılamamakta, pazarlama sorunları çözülememekte, üretici fiyatlarında fiyat ve dolayısıyla üreticide gelir istikrarı sağlanamamaktadır. Bu örgütler, gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi planlı ve talebe uygun üretim yapılmasını sağlamalı, soğuk hava zinciriyle ürünü korumalı, lisanslı depolarda ürünü depolamalı, piyasa ihtiyacına göre ürün sunmalı, böylece aşırı fiyat dalgalanmalarının ve talebin üzerinde üretim yapılmasının önüne geçmelidir. Bütün bunlar yapılamadığı için, çiftçimiz ekeceği ürün hakkında doğru karar verememektedir. Bir sene bir ürün para edince o ürüne yönelen çiftçimiz, talebin üzerinde üretim nedeniyle fiyatlar düşünce o üründen kaçmakta, başka ürüne yönelmektedir. Çiftçimizin üretimden kaçtığı üründe üretim azalınca bu kez fiyatlar yükselmektedir. Bu kısır döngüyü çiftçimiz kıramamaktadır. Ayrıca, örgütlenme yetersizliği nedeniyle, üretici ile tüketici arasında, tarla ile market arasında büyük fiyat farklılıkları oluşmakta, belirttiğimiz gibi tarladan markete ürün fiyatları 5-6 kata kadar artmaktadır.

[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz

NECDET BULUZ - food saglik beslenme