NECDET BULUZ
Son Reina saldırısı şu gerçeği bir kez daha ortaya koydu:
Türkiye, her alanda saldırı altında. Çeşitli terör örgütü gruplarını kullanan iç ve dış düşmanlar, ülkemizi bölmek, parçalamak, kin ve nefret tohumları ekmek, kardeşi kardeşe düşman etmek, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışması çıkarmak ve bizi içten çökertebilmek için her türlü tezgâhı kuruyorlar.
Biz, bu tuzağa düşmemeliyiz.
Bunun için terörle ilgili olarak baştan bu yana yazıp söylediklerimizi yinelemek istiyoruz. Bugün, birlik olma zamanıdır. Her zamankinden çok daha birliğe, bütünlüğe ve dayanışmaya ihtiyacımız var.
Yıllardır terörle içeride ve dışarıda mücadele ediyoruz. Yüzlerce şehit verdik. Kana doymayan düşmanlar, ülkemiz üzerindeki oyunları teröristleri kullanarak sürdürüyorlar. Reina’daki kanlı saldırı, bu terör olaylarının içinde bulunduğumuz 2017 yılında da devam edeceğini gösteriyor.
Konu birlik ve bütünlükten açılmışken, özellikle sosyal medyadaki paylaşımlardan da söz edelim. Ortaya atılmak istenilen nefret ve kin kusan paylaşımlarım tam bir sorumsuzluk örneği olduğunun altını çizmek istiyoruz. Toplumda ayrımcılığı kışkırtan, kardeş kavgasını körüklemeye çalışılan bu paylaşımların ülkemize ve birlik bütünlüğümüze son derece zarar verdiğini belirtelim.
Nitekim Başbakan Yıldırım son yaptığı açıklamada bu konuyu gündeme getirdi ve sosyal medyayı da sorumlu davranmaya çağıran bir açıklama yaptı. Aynı görüşleri paylaştığımızı vurgulayalım:
“Sosyal medya üzerinden yapılan kışkırtıcı paylaşımlar kardeşliğimize zarar veriyor. Sosyal medya kullanan kardeşlerimize uyarım var. Sosyal medya, sorumsuz medya değildir. Burada yapacağınız suç nitelikli paylaşımlar başınıza bela olabilir ki olmaya başlamıştır. Kin ve nefret söylemi, teröre övgü gibi faaliyetler hukuk devletinde suçtur, cezai karşılığı vardır. Bu paylaşımları yapanlar için hukuki işlemler başlatılmıştır. Vatandaşlarımızın suç niteliğinde paylaşımlar yapmamasını özellikle rica ediyorum. Milletimizin sağduyusuna ve bin yıllık müktesabatı bizim en büyük hazinemizdir. Teröre karşı dimdik birlikte karşı çıkacağız. Bu alçakların hedefine ulaşmasına katiyen müsaade etmeyeceğiz. İstanbul’da gerçekleştirilen terör saldırısı, seçilen mekân ve zaman dikkate alındığında ne amaçlandığı açıktır. Kışkırtmaya yönelik bir süreç başlatılmaya çalışılıyor. Biliyoruz ki bu kirli tuzaklar toplumun sağduyusunu hedef alıyor. Caniler ve onları azmettirenler toplumsal barışımızı bozmaya çalışıyor. Onlar biliyor ki Ortaköy’de cami, kilise, havra hep yan yanaydı. Biz bir arada yaşamayı bin yıllardır tecrübe ediyoruz. 7’den 70’e uyanık olma mecburiyetindeyiz.”
İşin en sıkıntılı tarafı, terörle mücadelede Türkiye’nin yalnız bırakılmış olmasıdır. Bırakınız bu mücadelede yanımızda olmayı, tam aksine, beklentilerimiz olanların teröre açıktan ya da gizliden destek vermeleridir. Bütün hedef Türkiye’nin içten çökertilmesidir. Yapılan kanlı saldırıların amacı da budur.
Başbakan Yıldırım, terörle mücadele konusunda yaptığı açıklamaya bu noktalara da değiniyor ve şunları söylüyor:
“Uluslararası toplumdan tek bir beklentimiz var, terör işinde ikircikli davranışları bir tarafa bırakalım, hakkaniyetli olalım. Türkiye bugün PKK’nın yanı sıra DAEŞ, FETÖ, DHKP-C gibi örgütle mücadele ediyor. Bunun sebebi emperyal hayallerin ülkemizin civarındaki komşularımızı üzerindeki hesaplarıdır. Suriye’de, Irak’ta son 5-6 yıl içerisinde yaşanan istikrarsızlık, otorite boşluğu, terör örgütleri için mükemmel ortam oluşturmuştur. En büyük zararı gören Türkiye olmuştur. Terörle mücadeleyi yaparken sadece yurtiçinde bu mücadeleyi yapmamız mümkün değil. Hatay’da, Kilis’te masum insanlar ölürken ‘Niye mücadele etmiyorsunuz’ diyenler, terör örgütlerini inlerinde yok ederken ‘Orada ne işiniz var’ diyorlar. Türkiye terörü kendi topraklarında değil, nerede insanlarımıza zarar veriyorsa orada yok etme kudretine sahiptir, Fırat Kalkanı ile de bunu gerçekleştirmektedir. “
İktidar ve muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, terör karşısındaki ortak tavırlarının son derece önemli olduğunu söylemeliyiz. Böylesine yoğun bir terör tehdidi altına alınan ülkemizde teröre karşı tam bir dayanışma örneğinin sergilenmekte olduğunu da görüyoruz.
İşin en endişe verici tarafı da iç ve dış düşmanların Türkiye’de bir mezhep çatışmasını ateşleyip, toplumu birbirine düşürme tuzağı içine girmiş olmalarıdır. Şimdi de muhalefet parti liderlerine karşı suikast girişimleri ile ortalığı daha da karıştıracak oyunları sergilemeye çalışıyorlar.
İşte bu konuda sosyal medyada da bu tuzağa alet olanların ve adeta iç ve dış düşmanların ekmeğine yağ sürenlerin olduğunu da görüyoruz.
Yazımızın başında da değindiğimiz gibi, sosyal medya da bir sorumluluk taşıyor. Bu sorumluluk bilinci içinde hareket edilmesi gerekmektedir. Terörü öven, mezhep çatışmasını körükleyen yazılar ve paylaşımlar karşısında sessiz kalınabilir mi? Bu konuda sosyal medyanın mercek altına alınması ve suç işleyenlerin de tespit edilmesini destekliyoruz.
Birlik ve bütünlüğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bizi özellikle içten yıkmak isteyen güçlere destek veren, nereden gelirse gelsin, kin ve düşmanlığa iten, kardeş kavgasını körükleyen, mezhep çatışması için çaba gösterenle de ayrıca ayırım yapılmaksızın mücadele edilmelidir.
Yinelemekte yarar görüyoruz:
Bugün, her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik zamanıdır.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın