1.. Armenianweekly.com, Amerikan Ermeni Misyoner Derneği (AMAA) nin 113 Suriyeli Ermeni’ yi Anavatanlarına naklettiğini bildiriyor. Haberin Özeti : “ 2015 Sonbaharında, Suriye’ ye yardım gayretlerinin bir parçası olarak, AMAA, Suriye’ deki savaştan mağdur olmuş gönüllü kişi ve ailelerden Ermenistan’ a gitmek isteyenler için “Suriye Hayat Hattı” programını tesis etti. Bu ailelerin çok az veya hiç parası yoktu. AMAA bunlara para ve malzeme yardımı yaparak kara yolundan Lübnan’ a, oradan da hava yoluyla Ermenistan’ a gitmelerini sağladı…. Bugüne kadar Erivan Hava alanına 113 Suriyeli Ermeni ulaştı. AMAA’ nın Suriye’ deki yardım gayretleri dört alana yönelik; * Yiyecek, su, ısınma ve diğer temel ihtiyaçlar,* Sıhhi yardım,* Eğitim yardımı,* Ermenistan’ da yeniden yerleşme…. AMAA’ nın Ermenistan’ daki yardım faaliyetleri de şunları kapsamaktadır; * Geçici barınak ve kiralama, *Sıhhi destek, *Yiyecek içecek, *Bebek maması,* Danışmanlık, *Girişim eğitimi ve iş bulma…”
2. Avim Bülteni’ nde Teoman Ertuğrul TULUN’ un “ NAİM BEY’İN GERÇEKLİĞİ ÜZERİNDEN TARİH’İ DEĞİŞTİRME ÇABALARI” başlıklı yazısının girişi şöyle : “ Taner Akçam, “Naim Efendi’nin Hayatı ve Talat Paşa Telgrafları, Krikor Gergoryan’ın Arşivi” isimli, İletişim Yayınları tarafından geçtiğimiz Ekim ayında yayımlanan kitabının Önsözünde, kaynağının 1913-1916 yıllarında Halep Sevkiyat Müdürlüğü’nde çalıştığını iddia ettiği Naim Efendi adlı bir Osmanlı memurunun Hatıratı ve bununla ilgili bazı belgeler olduğunu belirtmektedir. Akçam Önsözde Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından 1983 yılında yayımlanan “Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü” isimli kitaba atıf yapmakta ve bu kitabın yayımlanmasından sonra “Hatırat ve belgelerin” sahte olduğunun genel kabul gördüğünü ve konunun o günden beri kamuoyunda “Talat Paşa’ya ait sahte telgraflar” olarak bilindiğini ve anıldığını kaydetmektedir. Taner Akçam, kitabında temel olarak hedef aldığı Orel ve Yuca’nın kitabında, yazarların, Andonyan’ ın yayımladığı Hatırat ve içindeki telgraflara ilişkin görüşlerini aşağıda üç önemli teze dayandırdıklarını belirtmektedir; 1) Naim Efendi isimli bir Osmanlı memuru yoktur; 2) olmayan bir kişinin yazdığı bir Hatırat söz konusu olamaz, böyle bir Hatırat da yoktur; 3)Talat Paşa’ya ait olduğu söylenen belgeler tahrif edilmiş, sahte belgelerdir. Yazarlara göre, Hatırat ve belgeler, başta Andonyan olmak üzere Ermenilerce üretilmiştir.
Akçam bu iddiasını kitabın yayımlanmasıyla paralel olarak basına da bu doğrultuda açıklamıştır. Agos gazetesinde yayınlanan bir söyleşide, kitabın Önsözünde yer alan yukarıda söz konusu alıntıyı aynen tekrarlamış, Orel ve Yuca’nın ana tezlerini üç temele dayandırdığını vurgulamış, adı geçen yazarların “Naim Efendi adında bir Osmanlı memuru yoktur” dediklerini öne sürmüştür……”
3. Avim Bülteni’ nde “ AVİM ANALİSTİ HAZEL ÇAĞAN ELBİR, 29 ARALIK 2016’DA KANAL B’NİN GÜNCE PROGRAMINA KONUK OLDU” başlıklı haberde şu ifadeler yer almaktadır; “Hazel Çağan Elbir , 29 Aralık 2016’da Kanal B’nin Günce Programı’nda Duygu Çal’ın konuğu olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde 14 Aralık 2016’da şartlı tahliye kararıyla gündeme gelen Sasunyan ile ilgili gelişmeleri anlatan Elbir, konunun tarihsel gelişimine de değinmiştir. Amerikan Başkanları’nın ve Başkan adaylarının Ermeni meselesi ile ilgili tutumlarından da bahseden Elbir, seçilmiş Başkan Donald Trump’ın da Ermeni meselesi hakkındaki muhtemel tutumundan bahsetmiştir….” Programın tamamını KanalB’ nin aşağıdaki linkinden izlemek mümkün Videonun 18 dakikası bu görüşmeye ayrılmış. Sayın Elbir, Donald Trump’ın da Ermeni meselesi hakkında bugüne kadar herhangi bir açıklaması olmadığını, ancak, yakın çevresindeki üç kişiden etkilenebileceğini belirtmektedir. Bu kişilerden birisi Ermeni asıllı Nehidyan (!), diğerleri Steve Benin ve Mike Pence. Ermeni <sözde> soykırımı konusunda tutumları belli…
4. Avim Bülteni’ nde yer alan haberin başlığı : “ HİSTORİA 1923 DERGİSİNİN İKİNCİ SAYISI ÇIKTI” Haberde özetle şu hususlar yer alıyor : “ Altı ayda bir yayınlanan, kültür ve tarih konularında akademik makaleler, röportajlar ve köşe yazılarına yer veren Historia 1923 dergisinin çıkan ikinci sayısı için “Ermeni Sorunu – Tarihi Parlamentolar Mı Yazacak?” özel dosya konusu belirlenmiştir. Bu özel dosya çerçevesinde, derginin ikinci sayısına 1915 olayları ve bağlantılı tartışmalar konusunda çalışmalarıyla tanınan yazarlar da (Türkkaya Ataöv, Pulat Tacar, Doğru Perinçek, Mehmet Cengiz, Sina Akşin, Uluç Gürkan) katkıda bulunmuştur. BU sayıda AVİM Onursal Başkanı E. Büyükelçi Ömer Engin Lütem ve AVİM Başkanı E. Büyükelçi Alev Kılıç’ın da birer makalesi yeralmaktadır.
5. Agos Gazetesinde yer alan habere göre, Türkiye Barolar Birliği (TBB) saldırıyı övenler ve yılbaşı kutlamalarını hedef gösterenler hakkında suç duyurusu yapıldı. Suç duyurusunda, ayrıca yılbaşı kutlamalarını yasaklayan Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürünün de ‘Görevini kötüye kullanma’ suçundan soruşturulması istendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, söz konusu paylaşımların, ‘Suçu ve suçluyu övme ve kişinin hatırasına hakaret suçu’ kapsamında soruşturulması ve kamu davası açılması talep edildi.
6. Agos Gazetesinde, Baskın Oran’ ın “Savaş ortamında Yeni Türkiye’ye devam! R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 58” başlıklı yazısı yer alıyor. Yazı şöyle başlıyor ve Erdoğan’ ın sözde ağzından devam ediyor: “ Vatana millete hayırlı olsun, Bismillahımızı çekip tanklarımızla Cerablus’a girmiş bulunuyoruz! Amerikalılar durumu müzakere etmekteyken, biz girince haberleri olmuş. Bu tarihsiz millet eğer azıcık tarih okumuş olsaydı bilirdi ki bugün, 24 Ağustos, Yavuz Sultan Selim’in Suriye’deki 1516 Mercidabık zaferinin 500. Yıldönümüdür! Amerikalılar biz buraya DAEŞ’i kovalamaya geldik diye umuyorlar. DAEŞ falan yok ki burda yav! Nerden duydularsa, komutanları Cerablus’tan çekip gitmiş, askerleri de arazi olmuş. Yok burada DAEŞ falan! Adımızın duyulması yetti!……”
7. Agos Gazetesinde Karin Karakaşlı’ nın yazısının başlığı : “ Galata Kulesi, Vedat Türkali, Sami Hazinses, Nubar Terziyan ve bizim tımarhane” Yazıda özetle şu hususlara değiniliyor: “Az sayıda insan vardır, ağaç gibi yaslandığınız. Yaşlarından bağımsız olarak onların hep yanınızda kalacağını varsayarsınız. Daha doğrusu, bu inanca ihtiyaç duyarsınız…… Bir süre önce de Sami Hazinses’e veda vaktiydi. Baba Mıgırdiç ve ana Enna’nın oğlu, Diyarbekirli Samuel Uluçyan’a, başka bir deyişle. Gâvur Mahallesi’nde, ……mucize eseri sağ kalmış bir babanın oğlu olarak başlayan bir hayattı onunki. Bir Gül’e olan onulmaz aşkını şarkılara işleyen, hüzünlü bir sesti. Kimse Ermeniliğinden bahsetmedi….. Nubar Terziyan ise, isminin açıklığıyla Ermeni’ydi ama haddini bilmeliydi. Yeşilçam filmlerinin unutulmaz oyuncusu Nubar Terziyan mahallenin manavı, kasabı, sütçüsü; ‘jönün’ babası, amcası, en yakın dostu, ama oyuncuların hep en tontonu oldu da, oğlu gibi sevdiği Ayhan Işık’ın 1979’da beyin kanaması sonucu aniden genç yaşta ölümü üzerine verdiği ilanla öğrendi bir kez daha sınırları. İlanda aynen şunu yazmıştı: “Oğlum Ayhan, Dünya fanidir ölüm herkese nasip ama sen ölmedin, zira geride bıraktığın bizlerin ve milyonların kalbinde yaşıyorsun… Ne mutlu sana… Çok kısa oldu senin için hayat… Ruhuna Fatiha, nur içinde yat… Amcan Nubar Terziyan”…. Ve bir gün sonra Ayhan Işık’ın ailesi gazeteye şu cevabi ilanı verdi: “Önemli bir düzeltme: Amcan Nubar Terziyan imzasıyla çıkan ilanla sevgili varlığımız Ayhan Işık’ın hiçbir ilişkisi yoktur……Nubar Terziyan’ın hayat hikâyesini paylaştığı ve Can Öktemer’in de yazısında alıntıladığı şu cümle aslında çok şeyin ifadesidir: “Doğduğum memlekette kendimi sizlere sevdirdim, paradan ziyade sempatinizi kazandım.” Bir memleket ki, ben orada doğduğum, orayı toprağım bildiğim halde ‘siz’ diye hitap etmek zorunda kaldıklarım var. Beni, ‘biz’den saymayanlar……”