Yeni Anayasa Komisyonu’nda CHP’li vekillerin tüm direnişlerine rağmen AKP her zamanki gibi, sayısal üstünlüğünü kullanarak yasa maddelerini komisyondan geçiriyor.
Bence komisyon filan aldatmaca ve bir tiyatro oyunu gibi…
Bu aldatmacada CHP’li vekiller boşuboşuna hem zaman kaybediyorlar, hem de yasal olmayan anayasa değişikliğinde figürasyonu oynar gibi kalıyorlar.
Sinirleniyorlar, bağırıpçağırıyorlar.
Pet şişeler karşılıklı havada uçuşuyorlar.
Allah için CHP mücadele ediyor ama…
Sonuç değişmiyor.
Ha, bazı maddeler kamuoyunun baskısı ile geri çekiliyor ama yine imam bildiğini okurcasına
AKP’nin istediği oluyor.
Bu da bizleri hasta ediyor.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ise genel başkanı gibi bir muhalefet partisini temsil ettiğini unutmuşçasına, seçmenlerinden olsun utanmadan , “CHP’nin ‘rejim değişikliği’ iddiası abartılı ve ölçüsüz. Burada yapılan sadece hükümet sistemine yönelik bir değişimden ibaret” diyebiliyor.
Kuzular kurtlar, dağlar taşlar rejim değişikliğini, tek adam diktasına gidildiğini anlamışlar da güya Erkan Efendi anlamamış.
Haydi, canım oradan…
Anlamamak için ya geri zekâlı olmak lazım, ya da kara cahil.
Acaba bu zatı muhterem kendisini mi kandırıyor, yoksa bizleri mi kandırmaya çalışıyor?
Neymiş o hükümete yönelik değişim?
Anlatsa da herkes anlasa bari…
Yazıklar olsun!
***
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Meclis Anayasa Komisyonu’nda kabul edilen anayasa değişikliği teklifi hakkında şöyle dedi.
“Tek adam rejimini ve diktatöryasını kurmak için alelacele Meclis’i zorlayıp bütün teamülleri zorlayıp Türkiye’de bir rejim değişikliğine kalkışmak AKP’nin kalkışması bizim asla kabul edeceğimiz bir konu değildir.
Biz bu sistemi Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra kurduk.
Bunu böyle 10 günlük alelacele bu rejim değişikliğini onlara teslim etmeyeceğimizi belirtmek isteriz.
Bunun bedeli neyse de onu ödeyeceğiz. Meydanlarda ödeyeceğiz. Sokaklarda ödeyeceğiz ve bu diktatöryayı Türkiye’nin başına musallat etmeyeceğiz.”
Evet, CHP geçte olsa uyandı ve kolları sıvadı
(Yürüyün be aslanlar. Sizi kim tutar?)
***
Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’da, başkanlık öngören anayasa değişikliği teklifinin Anayasa Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Ve şöyle dedi.
“Türkiye’de bir rejim değişikliği anayasasıdır. Bu anayasa bir zorba devlet yaratma anayasasıdır. Anayasa tarihimizde dün TBMM Anayasa Komisyonu bir sahte anayasanın altına imza atmıştır.
TBMM’nin Anayasa Komisyonu’nda bu değişiklik teklifine ‘evet’ diyen komisyon üyeleri TBMM’nin yok edilmesine ‘evet’ demiştir. TBMM’nin tabuta konulmasına ve o tabuta 18. çivinin çakılmasına iştirak etmiştir.
Bu anayasa bu aşamadan sonra TBMM Anayasa Komisyonunun kabul ettiği şekliyle diğer aşamaları da geçer ve yasalaşır ise sokakta yürüyen hiçbir vatandaşımızın can güvenliği kalmayacaktır, mal güvenliği kalmayacaktır.
Bu anayasa bütün demokratik kanalları tıkayabilecek şekilde bir diktatör yaratma anayasasıdır. Bu demokrasiyi ve özgürlükleri demokratik cumhuriyeti tasfiye girişimidir.
Mücadele devam ediyor, mücadeleyi bırakmayacağız.
Bundan sonra önümüzdeki hedef iki türlüdür. Birincisi TBMM’den bu teklifin yasalaşmasını engellemek, geçmesini engellemektir.
İkincisi bununla eş zamanlı olarak milletimize gideceğiz. Anadolu’nun her yerinde Türkiye’de anlatacağız. Çiftçiye, ev kadınına, öğrenciye, emekliye, işçiye… Anadolu’da gerçekten egemenliği hak eden ve elinde tutan millete gideceğiz ve anlatacağız…
Evet, CHP yeniden halkın umudu olmaya başladı.
CHP Milletvekilleri Ankara ve İstanbul’da eş zamanlı çok ilginç bir tarzda basın açıklamalarını bir ağızdan okuyarak halka seslerini duyurdular.
Bu daha başlangıç diyoruz ve CHP’den ülkenin tüm geleceğinin bir kişinin iki dudağı arasına bırakmayacağını umuyor, bekliyoruz.
***
Elektrik rezaleti…
İstanbul, İstanbul olalı böyle eziyet çekmemiştir.
Saatlerce kesilen elektrikler,
Kara kışta yanmayan kaloriferler,
Akmayan sular,
Kan ağlayan esnaflar,
Gözleri uykulu, okullara giden çocuklar,
İş yerlerine gitmeye çalışan analar, babalar,
Bir türlü aydınlanmayan sabahlar…
Kör karanlıkta yollara koyulanlar.
İnadım inat diyerek saatleri geri aldırmayanlar,
Şafak vakti evlerde yanan, sonra gün boyu,
Vakitli vakitsiz saatlerce kesilen cereyanlar,
Asansörlerde kalanlar
Devlet büyüklerinin kulaklarını çınlatıyorlardır sanırım.
Neden mi?
İstanbul, İstanbul olalı böyle zulüm görmemişti.
Tünay Süer
31.12.2016
Bir yanıt yazın