ABD Başkan ve Yardımcısını adayların aldığı oy oranı değil kazanılan Seçiciler Kurulu (Electoral College) üyesi sayısı belirliyor.
8 Kasım seçimlerinde kazanılan Cumhuriyetçilerin 306, Demokratların 232 üyesi Seçiciler Kurulunu oluşturuyor.
Kurul, Pazartesi günü 50 eyaletin başkentinde yapacağı oylamalarla ABD’nin yeni Başkan’ı ve Yardımcısı’nı belirlemeye hazırlanıyor.
*
İki parti de seçim kampanyası ve ardından geçen sürede Amerikalıların asıl kaygılarının üzerinde herhangi bir politika önermemiştir.
E’lan sürdürülen çamur atma, skandal tellallığı ile savaşın, toplumsal eşitsizliğin ve demokratik haklara yönelik saldırıların üstü örtülmeye çalışılıyor…
Halbuki, yaşanan büyük ekonomik krizin ve daha fazla servetin zenginlere aktarılmasının eşlik ettiği kesintisiz ve sürekli savaşla geçen 15 yıl;
Karmaşık siyasal, toplumsal ve ekonomik süreçlerin karşılıklı etkileşimiyle büyük sorunlar yaratmıştır.
Geçen süreçte yalnızca ordu ve istihbarat derin devletinin gücü artmış ve ABD’deki kapitalist egemenliğin anayasal çerçevesi daha da aşınmıştır.
Bugün ABD siyaset kurumu ve devlet içindeki şiddetli çatışmaların hafiflemeyeceği öngörülüyor…
*
Bu noktada Başkan B.Obama ve Demokratik Parti, Pazartesi günü yapılacak Seçiciler Kurulu oylamasından önce;
Bireysel seçmenlerin D.Trump’a oy vermediğine gönderme yapan bir kampanyayı dolu dizgin destekliyor.
Daha açıkçası, ABD istihbarat örgütlerinin Rusya’nın seçimlere müdahalede bulunduğu konusunda rapor aldıklarında ısrar ediliyor…
*
Başkan Obama, H.Clinton ve Demokratik Partililer ve şirketlerin denetimindeki medyanın sürdürdüğü kampanya,
Rusya’nın Demokratik Parti’nin elektronik postalarını heklediğine ilişkin suçlamaları, D.Trump’ın bunu kabullenmeyi ya da kınamayı reddetmesi üzerine odaklanıyor.
Trump, Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in siyasi yardakçısı olmakla suçlanıyor…
*
Clinton kampanyasının başkanı J.Podesta başta olmak üzere Demokratik Partililer,
Pazartesi günü Seçiciler Kurulu seçici üyelerinden, Rusya’nın seçimlere müdahalesi konusunda ABD istihbarat örgütleri tarafından ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilene kadar oy vermemelerini istiyor…
J.Podesta, Trump kampanyası ile Rusya hükümeti arasında “gizli bir anlaşma olup olmadığı çok fazla bilinmiyor” diyor!
*
Ama sürdürülen kampanyanın aslı faslını: Ağır savaş suçlarının işlendiği ülkelerle ilgili, birgün bu suçların aydınlatılması hedefine dönük soruşturmalardan kaçınılamayacağı gerçeği oluşturuyor.
İşte Suriye rejim güçleri ve destekleyicisi Rusya ve İran, Halep zaferiyle siyasal çözümün önünü açmıştır.
Şimdi hem ABD hem de Suriye tarafı arasında hesabın kesileceği alanda; yükümlülüklerden kurtulmak için işlenen suçların sorumluluklarını yüklenecek suçlular ve günah keçileri aranıyor…
*
Bu noktada ABD başkanlık seçiminin az öncesinin hatırlanması gerekiyor.
Başkan B.Obama, H.Clinton ve Demokratik Partililerin, Federal Soruşturma Bürosu’nu (FBI) kendilerine karşı seçimlere hile karıştırmaya çalışmakla suçladığı günlerdi.
Çünkü FBI, Ağustos 2015’te Demokrat başkan adayı H.Clinton’ın 2009-2013’ü kapsayan Dışişleri Bakanlığı döneminde, usulsüz olarak kendi özel hesabından yaptığı resmi yazışmalarda olası bir güvenlik açığını araştırmak gerekçesiyle soruşturma başlatmıştı…
*
Dışişleri Bakanı H.Clinton, devletin güvenlikli bir sunucusunu kullanmak yerine devlete ait bir makinede iz bırakmadan interneti kullanabilmek için evine özel bir sunucu yerleştirmişti.
İşini bitirdikten sonra da bu düzeneğin neden kurulduğunun anlaşılmaması için sunucuyu temizletmişti.
FBI özel sunucunun Dışişleri Bakanlığı sunucusunun güvenliğine sahip olmadığını tesbit etti.
Buna göre H.Clinton sadece bir güvenlik ihlâli yapmıştı ve FBI “Aşırı dikkatsiz” teşhisi koyduğu Clinton’ın yargılanmasına gerek görmemişti…
*
Ne ki, FBI; 29 Ekim’de bu kez H.Clinton’ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarında bazı bilgilere ulaşıldığı gerekçesiyle yeniden soruşturma açtı.
Eski Kongre üyesi Anthony Weiner’in bilgisayarına el konulmuş, bilgisayarda Dışişleri Bakanı H.Clinton’dan gönderilmiş elektronik postalar bulunmuştu…
*
A.Weiner, H.Clinton’ın Özel Kalemi H.Abedin’in eski eşiydi.
H.Abedin, Suudi Arabistan’da eğitim görmüş bir ABD vatandaşı.
Babası düzenli olarak Müslüman Kardeşlerin görüşlerini üreten bir yayını, annesi Mısır eski Cumhurbaşkanı M. Mursi’nin eşiyle birlikte çalıştıktan sonra, şimdi cemaatçi Suudi kadınlar derneğini yönetmekteydi.
Ve H.Abedin, Clinton’un kampanyasını yöneten, Suudi Arabistan’ın Kongredeki lobicisi John Podesta’nın yanında önemli bir görevdeydi…
*
FBI’ın bakış açısıyla, CIA’nın politikası ne olursa olsun cihatçı örgütlere verilen her türlü destek suçtu.
FBI’ın H.Clinton’un özel elektronik postalarına ilişkin soruşturmayı yeniden başlatması, güvenlik sorunlarına değil vatana ihanete kadar varabilecek entrikalara yönelik bir hamle olarak görüldü.
Yeni bir soruşturmanın yürütüldüğü bilgisini veren FBI açıklaması; ABD devlet aygıtı içindeki uzun süredir içten içe kaynayan gerilimlerin, şiddetli çatışmaların üzerindeki örtüyü kaldırdı.
Ama daha önemlisi Rusya’nın Demokratik Parti’nin elektronik postalarını heklediğine ilişkin suçlamalara yol açtı…
*
Yoksa Rusya, ABD’nin Arap Baharı sürecinde ve Suriye İç Savaşında oynadığı rol hakkında bilgiler ve belgeler mi ele geçirmişti?
O yüzden şimdi ABD siyasi sistemi, FBI’ın eşi görülmemiş müdahalesiyle sürüklendiği kargaşada, D.Trump’ın başkanlığını engellemek üzere Seçiciler Kurulu’nu etkileme kampanyasındadır…
Bu noktada Seçilmiş Başkan D.Trump, “Vladimir Putin’den çok hoş bir mektup aldım. Düşünceleri çok doğruydu. İki tarafın da bu düşünceler ışığında ilerleyebilmesini ve farklı bir yoldan gitmemesini umuyorum” ifadesiyle, Demokratlarla kafa bulmaya devam ediyor.
*
Bu sırada Türkiye’de “Eset” demekten dili şişmiş olan Erdoğan hükümeti;
Hem ABD hem de Suriye tarafı arasında hesabın kesileceği alanda, yükümlülüklerden kurtulmak için işlenen suçların sorumluluklarını yüklenecek suçluların ve günah keçilerinin arandığı şu süreçte;
20 Aralık’ta Moskova Anlaşması’nda “İran, Rusya ve Türkiye; çok sayıda etnik yapı barındıran, çok dinli, mezhepsel olmayan, demokratik ve laik bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan saygılarını yinelerler” maddesi gereğince,
İran İslam Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu tarafına geçmiştir…
*
Bu noktada V.Putin ise “Uçağımızı düşürme emri verenlerin amacının Türk-Rus ilişkilerini bozmak olduğu yönündeki açıklamalara şüpheyle yaklaşıyordum.
Fakat büyükelçimizin öldürülmesi ardından fikrimi değiştirmeye ve bu teze ikna olmaya başladım” ifadesiyle;
Hem nalına hem mıhına bir göndermede bulunuyor…
*
ABD’de toplumsal kutuplaşma artıyor, jeopolitik çatışmalar yoğunlaşıyor ve demokrasinin temelleri ölümcül şekilde aşınıyor…
25.12.2016
Bir yanıt yazın