Bundan tam 30 yıl önce 28 Aralık 1986 tarihli Nokta Dergisi’nde Can San imzalı haber:
Orduya sızan dinci grup: Fethullahçılar
Üç askeri lisede yapılan soruşturmalarda Fethullahçı oldukları saptanan 66 öğrenci okuldan atıldı. Dinci grubun hazırladığı kurslarla öğrencileri sınavlara hazırladığı ve onlar aracılığıyla okullarda örgütlenme faaliyetine girdiği saptandı.
Bursa’da bir evde toplanan bir grup Işıklar Askeri Lisesi öğrencisi, büyük bir dikkatle ‘abilerini’ dinliyorlardı. ”Kurmay oluncaya kadar dişinizi sıkın, kendinizi belli etmeyin. Gözünüzle namaz kılın. 2000’li yıllarda Türkiye’yi kavrayacağız.” Yaşları 14 ila 16 arasında değişen askeri okul öğrencilerine ”güç bir görev” verilmişti. Türkiye’de yıllardır laikliğin kalesi olarak bilinen Silahlı Kuvvetler’e sızmak.
Aynı günlerde İstanbul’un Pendik, Çengelköy, Beşiktaş, Ortaköy gibi semtlerindeki bazı evlerde de Kuleli Askeri Lisesi’nin öğrencileri hafta sonlarında benzer direktifler alıyorlar. İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nden bazı öğrenciler de aynı amaçla hummalı bir faaliyeti kendi kentlerinde sürdürüyorlardı. Alınan direktifler saflara yeni öğrenciler katmak yolundaydı. Kimi öğrencilerin kendilerine gösterdikleri yakınlık bu genç örgütçüleri oldukça umutlandırıyordu. Kısacası Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ’un uyarılarına kadar her şey yolunda gidiyordu. Genelkurmay Başkanının ”İrtica faaliyetlerine katıldıkları hakkında kesin kanaat uyandıran Silahlı Kuvvetler mensuplarının bildirildiğinden 24 saat içerisinde sicilen ve resen emekliye çıkartılmasını” emretmesiyle harekete geçiliyor, İstanbul Kuleli, Bursa Işıklar ve İzmir Maltepe Askeri Lise’lerinde önceden tespit edilen dinci sızma faaliyetleri ile ilgili çalışmalar böylece hız kazanıyordu.
İlk olarak Kuleli’de büyük bir soruşturma başlatıyordu. İstihbarat Subayları’nın tespit ettiği bazı öğrencilerin ifadelerinin alınmasıyla soruşturma derinleştirilince, olayın tahmin edilenden de önemli boyutlarda olduğu gerçeğiyle karşılaşılacaktı. İfadeler ışığında öğrencilerin hafta sonları toplantı yaptıkları evler tespit ediliyor, kendilerini yönlendiren siviller belirleniyor, kısacası tüm ilişki ağı çorap söküğü gibi ortaya çıkartılıyordu. Sonuçta dinci faaliyetlere katıldıkları kanıtlanan 100’e yakın öğrencinin ifadesi alınıyor, bunların içerisinde yönlendirici konumda olan 33 tanesinin okulla ilişiği kesiliyordu. Okuldan atılmayanlara ise ihtar cezası veriliyor, yakın denetime alınıyorlardı.
Soruşturmanın kuşkusuz en önemli bulgusu Kuleli’deki şeriatçı örgütlenmenin ardında tek bir grup vardı: Fethullahçılar…
Ahtapotun kolları
1970’li yıllarda Fethullah Gülen adlı bir vaiz tarafından kurulan örgüt genellikle yükseköğrenim gençliğine yönelik etkinlikleriyle büyük bir atılım yapmıştı. Said-i Nursi’nin Nur Risalelerini okuyan Fethullahçılar pozitif bilimlere verdikleri önemle de dikkati çekiyorlardı. Devletle sürtüşmeye girmemeye büyük titizlik gösteren grubun orduya sızmaya çalışması değişen taktiklerinin bir parçasıydı.
Kuleli’deki operasyonun ardından, Ankara’da askeri lise yöneticileri Genelkurmay’da toplantıya çağrılıyor, elde edilen bulgulardan hareketle soruşturmaların yaygınlaştırılması kararlaştırılıyordu. Nitekim Bursa Işıklar’da 16, İzmir Maltepe’de 17 öğrencinin daha aynı grupla bağlantılı olduğu saptanıp ordudan uzaklaştırılıyorlardı. Atılanların dışında Kuleli’de olduğu gibi birçok öğrencinin de kulağı çekilmişti. Ayrıca Ankara’da Kara Harp Okulu’nda, Heybeliada Deniz Lisesi’nde, Beylerbeyi Astsubay Okulu’nda benzer soruşturmaların sürdüğü söyleniyordu.
Basılan, terk edilen evler
”Bir gün okul çıkışında yanıma biri yaklaştı. Benim zeki bir öğrenci olduğumu bildiklerini, istersem fen liseleri sınavına hazırlanmak için düzenledikleri parasız kurslara katılabileceğimi söyledi. Ben de gittim.”
Halen Kuleli’de okuyan A., gittiği evde fen öğretmeni M.Ş. ile din dersi öğretmeni İ.Ç.’yi belirterek, kendisini onların önermiş olabileceğini söylüyordu. Evde yoğun bir şekilde fen kursları veriliyordu. Ek olarak da Nur Risaleleri okunuyor, video kasetleri izleniyordu. Durumdan haberdar olan ailesinin uyarısıyla A. kurslara devam etmekten vazgeçmişti. Ancak Fethullahçılar kendisini daha sonra okumaya başladığı Kuleli’de yeniden bulacaklardı.
A., birkaç kez Ortaköy’deki bir apartman dairesine okuldan arkadaşları tarafından götürüldüğünü, orada Nur Risaleleri, Sızıntı dergisi gibi yayınlar okunduğunu, kasetler izlendiğini, toplu namazlar kılındığını söylüyordu.
Nitekim söz konusu eve, ev sahibiyle birlikte giden Nokta muhabirleri terk edilmiş bir evle karşılaşıyorlardı. Evde mobilya, yatak cinsinden hiçbir şey kalmamıştı. Odalarda eski giysiler,ders kitapları ve bir koli içerisinde dini yayınlar bırakılmıştı. Duvarlarda Sızıntı dergisinin takvimi, aynı dergiden kesilmiş sayfalar evi terk edenler hakkında ipuçları veriyordu. Anlaşılan Kuleli’deki soruşturma haberi ev sakinlerinin apar topar evden kaçmalarına yol açmıştı. Apartmanda oturanlar evde Kabataş Erkek Lisesi ve İTÜ’den öğrencilerin kaldığını, ancak özellikle hafta sonları evin dolup dolup boşaldığını, bunların içerisinde askeri öğrencilerin de bulunduğunu anlatıyordu. Bazı sabahlar Kuran sesleriyle uyandıklarını da sözlerine ekliyorlardı.
Bursa Altıparmak’taki Sönmez Apartmanı’nın birinci katı da bir zamanlar aynı işlevi görmüştü. Onur Aksüzek adındaki Fethullahçı mühendis ailesiyle yerleşeceğini belirterek kiraladığı dairede askeri öğrencileri ve diğer gençliği örgütlemeye çalışmıştı. Güvenlik güçlerinin bu eve yaptığı operasyonlarda ise Sızıntı ve yurtdışınsa basılan Hodri Meydan dergileri, video kasetler, teyp kasetleri bulunmuş, eve devam ettiği tespit edilen 10 askeri öğrencinin okullarıyla ilişkileri kesilmişti.
Çalışan Kazanır!
Öğrencilerin verdikleri ifadelerde Fethullahçıların askeri liselere sızmak amacıyla disiplinli bir çalışma yürüttükleri göze çarpıyordu. Askeri liselere girmek için Fen Lisesi sınavlarında üstün başarı göstermek, ek olarak, yapılan ikinci bir sınavı geçmek ve subaylığa elverişli bedensel özelliklere sahip olmak gerekiyordu. İlk aşamada Fethullahçılar okullara sokmak istedikleri gençleri yoğun bir şekilde fen derslerine hazırlamışlardı. Grup üyelerinin akrabalarından ve özellikle de Anadolulu yoksul ailelerden gelme zeki ve çalışkan ortaokul öğrencilerinden seçilen adaylar küçük şehirlerde evlerde, büyük şehirlerde ise grubun denetimindeki özel dershanelerde kurs görmüşlerdi.
Öğrenci ifadelerinde, İzmir’deki Akyazılı Orta ve Yüksek Öğretim Vakfı’na bağlı Akyazılı Oyev Dersanesi ile, İstanbul’daki Fırat Eğitim Merkezi Dersanesi’nin adı geçiyordu. Söz konusu dersanelerin yöneticileriyle konuşmaya çalışan Nokta muhabirleri her ikisinde de kendilerine muhatap bulamamışlardı. FEM’de müdür yardımcısı Ali Örer yetkili olmadığını, Müdür Mehmet Demircan’ın ise henüz gelmediğini belirtiyordu. Bir başka ”yetkisiz” müdür muavini Eyüp Kılcı’ya göre ise Demircan zaten iki gündür Ankara’daydı ve bir müddet gelmeyecekti.
İzmir’deki dersanenin yetkilileri ile görüşmek de mümkün olmayacaktı.
Dönen Dolaplar
”Belkemiğimden özürlüydüm. Rahat hareket edemiyordum. Akyazılı Dersanesi’ndekilere ‘Beni subay yapmazlar dedim.’ ‘Biz hallederiz’ diye cevap verdiler.”
Bu sözlerin sahibi olan genç Bursa Işıklar Lisesi’nde hazırlık sınıfı öğrencisiydi. Aynı şekilde Kuleli’de de kulağı aktığı için subay olma şansını yitirecek bir öğrencinin Fethullahçılarla ilişkide olduğu soruşturmalar sırasında ortaya çıkmıştı.
Ayrıca Fethullahçılar’ın hazırladıkları çocuklara, askeri lise sınavları öncesinde, 36 adet edebiyat sorusu verdikleri iddia ediliyordu. Söylentiler, soruların Kara Kuvvetleri soru bankasından çalındığı üzerine yoğunlaşıyordu.
Öğrencilerin ifadelerinde başka ilginç noktalar da vardı. Örneğin Fethullahçılar sınav merkezlerine bizzat getirip, gruba ait evlerde barındırdıkları öğrencilerin peşini kolay kolay bırakmıyorlardı. Fethullahçılar’ın bedava kurslarına gidip, okula girince ilişkisini kesen Işıklar Lisesi öğrencisi K., İstanbul’daki ailesinin sürekli olarak telefonla rahatsız edildiğini söylüyordu. K.’yi aralarına dönmezse ihbar etmekle tehdit ediyorlardı.
Gerek sınavlara hazırlanırken, gerekse de daha sonraları öğrenciler, kendilerine çok iyi muamele edildiğini anlatıyorlardı. Fethullah Hoca’nın kasetlerinden bıkmasınlar diye kendilerine taekvando, karate filmleri gösteriliyor, sık sık pikniğe çıkılıyordu. Ayrıca yoksul öğrencilerin ailelerine de maddi yardım yapılıyordu.
Ya Fethullah Hoca? Askeri okulları karıştırmayı ”başaran” Fethullah Hoca nerelerdeydi? Nokta’nın tespitlerine göre, İzmir’deki evinde uzun süredir görünmüyordu. Sık sık geldiği İstanbul’da da. Bir söylentiye göre Erzurum’a gitmişti. Ama nerede olursa olsun, kendisini bir eve kapatıp ”2000’li yıllara kadar dişini sıktığı” söylenebilirdi.
Yayına hazırlayanlar: Recep Berber & Burak Tatari