Ankara, dün gece çok kirli ve çok elim bir suikasta sahne oldu. Rusya Federasyonu’nun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov öldürüldü; toprağı bol olsun. İşin bizim için üzücü tarafı, bu suikastı yapan katilin, Türkiye Cumhuriyeti Polisi’nin giymiş olduğu bir üniforma giyiyor olmasıdır. Yani 22 yaşında olduğu söylenen Mevlüt Mert Altıntaş isimli katil, 2.5 yıldır Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışan bir polis memurudur.
İşin ikinci üzücü tarafı, Rus Büyükelçinin, Türkiye’de suikast sonucu öldürülen ilk diplomat olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, özellikle ASALA terör örgütüne birçok diplomatını ve diplomatik misyonlarında çalışan memurlarını ve diplomat yakınlarını kurban vermiştir ama Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede hiçbir yabancı diplomat suikasta kurban gitmiş değildir.
Dikkatlerimizi çeken bir başka husus da (Cumhurbaşkanından öğrendiğimiz kadarıyla) Rusya Devlet Başkanı V. Putin’in, öldürülen sefirlerini almak için özel uçak göndermek istemesi ve suikastı inceleyecek komisyonda Rus uzmanların da görev almaları konusunda ısrarcı olması ve hiç vakit geçirmeden 18 kişilik bir Rus uzmanlar heyetini Ankara’ya göndermiş olmasıdır.
Bu noktada hemen aklımıza 1946 yılında kalp krizi sonucu ölen Washington Büyükelçimiz Mehmet Münir Ertegün’ün naşının, o dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt tarafından Missouri isimli bir zırhlı ile Türkiye’ye gönderilmesi gelmektedir. Keşke biz de benzer bir merasimle ülkesine gönderebilseydik Andrey Karlov’u. Ancak Putin, o şansı vermedi bize!
İşin garibi, büyükelçinin Esenboğa’dan ülkesine gönderildiği saatlerde devlet erkanımız, tam tekmil İstanbul’da Avrasya Tüneli’nin açılış merasiminde idiler. Keşke bu tören ertelenebilseydi de Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan da A.Karlov’u uğurlama törenine katılabilselerdi. Şahsen bunu bir eksiklik olarak görüyorum ben. İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ve Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in uğurlama törenine katılmış olmasını yeterli bulmuyorum bu konuda!
Moskova Toplantısı
Dün akşamdan uzman, akademisyen ve gazetecilerden okuyup dinlediğim kadarıyla; Andrey Karlov’a sıkılan kurşun, sadece büyükelçiye değil, onun şahsında Türkiye-Rusya ilişkilerine sıkılmış bir kurşundur. Bunu tartışmaya bile gerek yoktur aslında. Ülkemiz için sevindirici olan yan ise Rus Büyükelçi’nin öldürülmesine rağmen, Suriye konusunda Moskova’da yapılacak olan toplantının iptal edilmemesi ve bu toplantının yapılmış olmasıdır. Çünkü hadise, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun söz konusu toplantıya katılmak için yola çıktığı saatlerde vuku bulmuştur. Dolayısıyla; Rusya, bu toplantıyı iptal etmeyerek bir çadır devleti değil, bir dünya devleti olduğunu göstermiş bulunmaktadır.
Bu satırları yazdığımız sırada Moskova toplantısında alınan kararlar konusunda bilgi sahibi değildik; sadece “Üç ülke, Rusya-Türkiye ve İran Suriye probleminin çözümünde mutabakata vardı” açıklamasını duyduk bir televizyon haberinde. Ancak bu toplantının bir sürecin başlangıcı olduğu ve müzakerelere Astana’da devam edileceği söyleniyor. Bu toplantıları önemli buluyoruz.
Bize göre; bu sürecin sonunda Rusya-Türkiye ve İran, Suriye konusunda anlaşırlarsa ABD’nin ve diğer batılı ülkelerin tası tarağı toplayıp bölgeyi terk etmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda, Türkiye’nin Beşar Esat rejimini tanıması ve Türkiye ile Suriye arasındaki ikili ilişkilerin tekrar kurulması da kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, Suriye’de IŞİD ve PYD kalmayacak, Türkiye sadece Fırat’ın batısında kalan sınırlarını değil, doğusunu da güvenlik altına almış olacaktır. Rus büyükelçinin öldürülmesi, bir anlamda işte bu ihtimali ortadan kaldırmayı amaçlamış bulunmaktadır.
Suikastın arkasında kim ya da kimler vardır. Eğer bu konu aydınlatılabilirse; emin olun Ortadoğu’daki siyasi dengeler kökünden değişebilir ve bu değişim kesinlikle ülkemizin ve milletimizin hayrına olur. Böylece BOP denilen şeytani proje de tarihin çöplüğündeki yerini alır. Bu sebeple Türkiye, bu cinayeti aydınlatmak için sonuna kadar gitmelidir. Umarım bu konuda Rusya’dan gelen uzmanlar heyetinin de katkıları olur ve Türk güvenlik yetkilileri bunu bir fırsat olarak değerlendirirler.
İstihbarat ve Güvenlik Zafiyeti
Ankara’yı ve Rus Büyükelçinin öldürüldüğü binayı bilmeyenler için bugün olay mahalline bir kez daha yol uğrattım. Evimize yakın olduğu için yürüyerek gittim olay mahalline. Saat 15.15 civarıydı ve binanın önünde birçok naklen yayın aracı ve televizyoncu vardı. Hatta bir adamın Arapça açıklamalarda bulunduğunu ve “Hezel hucûm=Bu saldırı” dediğini de duydum.
Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi denilen bina, Ankara’da gezi eylemlerinin merkezi olan Kenedi Caddesi ile Tunus Caddesi’nin kesiştiği noktadadır. Bir başka tarifle; Kenedi Caddesi’nin Atatürk Bulvarına çıkış noktasının solunda, Ankara Sanayi Odası ile yan yanadır.
Caddenin karşısında ise BDDK binası (İş Bankası Eski Genel Müdürlüğü) bulunmaktadır. Bina, sergi salonu olarak yapıldığı için, giriş katının Kenedi Caddesi’ne bakan tarafı boydan boya cam, üstte bulunan iki katın cepheleri ise kapalıdır; yani bu katların cephesinde pencere bulunmuyor! Sadece Ankara Sanayi Odası binasına bakan batı tarafında camlar bulunmaktadır.
Çağdaş Sanatlar Merkezi binası ile Rusya Büyükelçiliği binası arasındaki mesafe yaklaşık 100 m. civarındadır. Aynı bina ile ABD Büyükelçiliği binası arasındaki mesafe ise yaklaşık 50 m. İki büyükelçilik arasında eskiden TRT Genel Müdürlüğü olarak kullanılan, şimdilerde ise yanılmıyorsam Yargıtay’a tahsis edilen bine bulunuyor. Yakınlık sebebiyle Rus Büyükelçi, muhtemelen yürüyerek gitti sanat merkezine (ki; televizyonlar da zaten öyle söylüyorlar). Giderken de ABD büyükelçiliğine daha yakın olan kavşaktan geçti ve bu durum, muhtemelen ABD büyükelçiliğinden de görüldü!
Hayır hayır; bir şeyi ima etmiyorum, sadece binaların birbirlerine olan konumunu tarif ediyorum. Çağdaş Sanatlar Merkezi ve dolayısıyla ABD ve Rus Büyükelçilikleri’ne en yakın güvenlik birimi yanılmıyorsam Emniyet Genel Müdürlüğü olmalıdır; onun mesafesi de bir km. den daha az. Daha yakında başka emniyet birimi var mı bilmiyorum; ancak gerek Çankaya Emniyet Müdürlüğü, gerekse Küçükesat Polis Karakolu ile olay mahalli arasındaki mesafe herhalde üç km.den az değildir! Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne göre Çankaya Emniyet Müdürlüğü kuzey batıdaki Necatibey Caddesi üzerinde, Küçükesat polis karakolu ise doğudaki Seyranbağları mahallesinde.
Dolayısıyla; TBMM ve kuvvet komutanlıkları da dahil olmak üzere, pek çok önemli kurum ve kuruluşun bulunduğu bu noktada bir emniyet biriminin olmaması büyük eksikliktir. Zira Ankara’nın ana arterlerinden birisi olan bu bölgedeki yoğun trafik dikkate alınırsa, üç km.lik mesafe bile bazen çok uzun olabilir ki; güvenlik güçlerinin, büyükelçinin katledilmesinden uzunca bir süre sonra binaya ulaşmış olmaları bu görüşümüzü doğrular niteliktedir.
Öte yandan 15 Temmuz silahlı kalkışması bir yana; Beşiktaş saldırısının üzerinden henüz bir hafta geçmiş, Kayseri saldırısının üzerinden henüz üç gün bile geçmemiş, güvenlik güçlerimize yapılan iki saldırıda toplam 58 şehit vermişsiniz, ülke büsbütün terör sarmalında, ancak hâlâ hiçbir şey olmamış gibi davranılıyor olması, gerçekten düşündürücüdür. Rus Büyükelçi, talep etmese dahi, güvenlik güçlerimiz bu adamı sıkı ve yakın koruma altına almak zorundaydı. Öyle ya; madem devletimizi yönetenler, bence de haklı olarak ikiyüzlü davranan batıya diklenerek, bir anlamda rest çekerek Rusya ile yakın işbirliğine girdi, böyle bir ihtimali de hesap etmek zorundaydılar. Çünkü devlet aklı, bunları düşünmek zorundadır.
Adam mesafenin yakın olmasından dolayı, yanında korumaları olmaksızın yürüyerek o binaya gidiyor, konuşma yapıyor; katili ise polis kimliğini de kullanarak elini kolunu sallayarak salona giriyor, büyükelçinin arkasına geçiyor, sanki korumasıymış gibi epey bir süre bekliyor, sonra büyükelçiyi vuruyor, yine bekliyor ve hatta nutuk bile atıyor! Suriye’de olup bitenlere dikkat çekiyor ve “Ben buradan sağ çıkmayacağım” diyerek açıkça oraya ölmeye geldiğini ilan ediyor! Ortada ne polis var, ne bekçi. Neden sonra polis geliyor, gelmesiyle de katil polisi “tak” diye vurup, öldürüyor!
Olacak şey değil bunlar. Muayene tutanağından öğreniyoruz ki; katil 11 el ateş etmiş ve mermilerden 9’u büyükelçiye isabet etmiş! “Ben buradan sağ çıkmayacağım!” diye bağırıyor ama intihar etmeyi de bir türlü düşünmüyor; öyle bir düşüncesi ve girişimi yok! Yani bir anlamda özellikle polisin kendisini vurmasını bekliyor! Büyükelçiyi arkadan vurma kalleşliğini düşünmüyor ama intihar etmeyi korkaklık olarak hesap etmiş olacak ki; başkaları tarafından vurulmayı tercih ediyor. Aklınca bir kâfiri öldürmeyi günah saymıyor ama kendi kendisinin katili olarak günaha girip cehenneme gitmeyi de istemiyor! Kim bilir belki de kendisine başkaları tarafından vurulması halinde şehit olacağı ve direk cennete gideceği söylenmiştir!
Bu durumda sıradan bir vatandaş olarak şu soruları sormak herhalde hakkımız olsa gerekir:
– Hani nerede bizim tıpkı bir örümcek gibi düz duvarlara tırmanan özel harekatçılarımız?
– Yoksa 15 Temmuz saldırısında o kahramanların hepsi de mi öldüler?
– Neden biber gazı, şok tabancası, sis bombası vs. bizim bilmediğimiz diğer tekniklerle katili etkisiz hale getirmediniz de tak diye öldürdünüz kardeşim?
Adamın elindeki küçük bir tabanca; olsa olsa bir on dörtlü, zaten 11 el ateş etmiş, geriye kalmış üç mermi. Bu üç mermi ile çatışmaya girse kaç yazar!
Deniliyor ki; “Büyükelçiyi bir an önce hastaneye ulaştırmak için adamın etkisiz hale getirilmesi gerekiyordu!”
Yapmayın lütfen; adam zaten enseden kurşunu yemiş, vücuduna 9 kurşun isabet etmiş ve muhtemelen çoktan ölmüş; hiç değilse katili canlı yakalayıp sorgulamak gerekmez miydi?
Hiç bu kadar acemilik yapılır mı?
– Bakın şimdi katilin, annesini, babasını ve kız kardeşini gözaltına alarak adamın bağlantıları hakkında bir şeyler elde etmeye çalışıyorsunuz; olacak şey mi bu?
– Darbeci Adil Öksüz’ü serbest bırakıp, arkasından da tekerlekli sandalyeyle ancak hareket eden yaşlı kayınvalidesini ve kayınpederini tutuklayarak cümle alemi kendimize güldürdük, aynı şeyi neden ikinci kere yapıyoruz biz?
Kripto FETÖ’cüler
Aslına bakılırsa, dünkü suikast “geliyorum” demiştir. Başta Em. Hav.Kuv.Başsavcısı A.Zeki Üçok olmak üzere, bir çok uzman kişi, 15 Temmuz’da başarısız olan FETÖ mensuplarının, ses getirecek suikast eylemlerine başvurabileceklerini, TSK’den ve Emniyet’ten ihraç edilen ve silah eğitimi almış, üstelik işsiz kalarak geçim derdine düşmüş binlerce kişinin, potansiyel tehlike olduğunu söyleyip duruyorlar aylardır. Ayrıca, FETÖ mensubu güvenlik şirketlerince yetiştirilen ve sayıları yüz binleri bulan özel güvenlik elemanlarının da bunlara eklendiğinde, tehlikenin çok büyük olduğunu açık açık dile getiriyorlar konunun uzmanları. Gelin görün ki; suikast eylemleri TSK’den ve Emniyet’ten ihraç edilen kişilerden beklenirken, bu girişim silah altındaki bir polisten gelmiş bulunmaktadır. Demek ki; tehlike sanıldığından çok daha büyük.
Bu durumda kripto FETÖCÜLER gündeme gelirler ki; iki gündür yorum yapan pek çok gazeteci ve güvenlik uzmanı da Rus Büyükelçi’nin FETÖ mensubu olduğunu iddia ediyorlar. Son zamanlarda her şeyi bilen adam olarak lanse edilen Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi de bugünkü (20.12.2016) yazısının başlığını “FETÖ’nün suikast hücresi” şeklinde atarak, FETÖ’yü işaret etmiş. Yine A.Selvi’nin yazısından öğreniyoruz ki; bir zamanlar FETÖCÜ Today’s Zaman gazetesinin Ankara temsilciliğini de yapan firari gazeteci Abdullah Bozkurt, A.Karlov’a yapılan suikasttan 3 gün önce olmak üzere 16 Aralık’ta “Büyükelçilerin bundan böyle güvenliği yok” şeklinde bir twit atmış! Bu satırların yazıldığı sırada ise Dışişleri Bakanı M.Çavuşoğlu’nun, ABD’li mevkidaşı J. Kerry ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde, olayın arkasında FETÖ’nün olduğunun, Türk ve Rusya tarafınca bilindiğini söylediğine ilişkin alt yazı geçiyordu.
Öte yandan dün akşam (19.12.2016) CNN-TÜRK TV kanalında yayınlanan “Tarafsız Bölge” programında Ergenekon Avukatlarından Av. Hüseyin Ersöz adli kaynaklardan almış olduğu bilgiden hareketle dedi ki; “Halen TSK içinde 2300, Emniyet içinde 1700 tane Bylock kullanan FETÖCÜ var!”
Bunlar, FETÖCÜ oldukları (By lockla) belgeli olarak devlette çalışmaya devam edenler. Peki dün akşam Rus Büyükelçiyi öldüren polis örneğinde olduğu gibi kripto FETÖ’cüleri ne yapacağız. Anlaşılıyor ki; bu milletin can güvenliği Allah’a emanettir. Bu durumda kanaatimizce; Beşiktaş ve Kayseri saldırılarında da FETÖ parmağı aranmak zorundadır.
Ayrıca dün Büyükelçiyi öldüren polisin yanı sıra, onu canlı ele geçirmeyip öldürmeyi tercih edenlerin bu davranışları da sorgulanmak durumundadır. Unutulmasın ki; olayın arka planının ortaya çıkarılması, büyükelçinin ölümünden çok daha önemlidir ülkemiz ve milletimiz için. TGRT’de bir yayına katılan ve Emekli Emniyet Müdürü olduğu söylenen Yesugay Aksakal isimli eski emniyetçinin, suikastçı polisin medyaya yansıyan fotoğraflarından hareketle anlattıklarına bakılırsa; Rus Büyükelçi’nin katili, özel olarak yetiştirilmiş, oldukça soğukkanlı birisi. 2.5 yıllık bir polis olan 22 yaşındaki bir adam, bu derece silah kullanma yeteneğine ve soğukkanlılığa sahip olamaz…
Lee Harvey Oswald Neden Susturuldu?
ABD’nin 35. Başkanı olan John Fitzgerald Kennedy, 22 Kasım 1963 günü Dallas’ta öldürülmüş, Kennedy’nin katili olarak yakalanan Lee Harvey Oswald ise yakalandıktan iki gün sonra, yani henüz mahkeme huzuruna çıkarılmadan Jack Ruby isimli bir kişi tarafından hapishanede öldürülerek susturulmuştur. Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un bir suikastla öldürüldüğü binanın üzerinde bulunduğu caddenin adı da, 1963 yılında öldürülen işte bu ABD Başkanı’nın adını taşımaktadır. Kenedi Caddesi…