Terör kanlı elini bu sefer Kayseri’ye uzattı.
Bu sabah 08.45’de içinde çarşı iznine çıkan sivil kıyafetli askerlerimizinde bulunduğu halk otobüsü geçerken, bomba yüklü aracın patlatılması haberini öğrendik..
Yine kalplerimiz dağlandı.
Henüz Beşiktaş’ta ki bombalı saldırının üzerinden 7 gün geçmişken ve acısı yüreklerimizi yakarken şimdi de Kayseriden gelen haberle sarsıldık.
13 askerimiz şehit oldu,55 yaralımız var.
Altı yaralımızın durumu çok ağırmış.
Allah tezelden şifalarını versin inşallah.
Şehitlerimize rahmet, ailelerine sabırlar dilerim.
İnanın artık bu sözleri yazmaktan nefret eder oldum.
Soruyorum.
Çocuklarımız ne için, ne uğruna zamansız ölüyorlar?
Buna şehit haberi denilmez…
Çünkü bu bir katliam,
Bu bir cinayettir.
Benim bildiğim şehit savaşırken hayatını kaybedene denir.
Oysa çocuklarımız hafta sonu iznine çıkarlarken, kalleşçe, kahpece, habersizce savaşamadan öldürülüyorlar.
Hatırlarsanız, Kayseri eski Belediye Başkanı şimdi AKP Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Beşiktaş’taki terör saldırısının ardından İl Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nü ziyaret etmişti.
Polislerle sohbetinde;
“Bu örgütlerin her birisi hainlikleri, alçaklıkları ve envai çeşit kötülükleri yapıyorlar ama şunu bilmeleri lazım ki, biz tükenmeyiz.
Biz pes etmeyiz” demişti.
Evet, biz bir ölür, bin doğarız ve asla diz çökmeyiz.
Bu doğrudur.
Ne varki bakanın;
Hepimiz birer şehit namzediyiz.
Allah nasip ederse ben de şehit olurum inşallah sizler de şehit olun” sözlerini şiddetle kınıyorum.
Buna hariçten gazel atmak denir.
Bunca şehit vermişiz ve halen veriyoruz, canım zaten sıkkın, ben de derim ki, “beyim o zaman Fırat Kalkanına katıl, Güneydoğu’ya git askerlerimiz ve polislerimizle birlikte ol…
Bizler evlatlarımızın bu şekilde katledilmelerini kabullenemiyoruz.
Bu nasıl yanlış temennidir?
Biz kiminle savaşıyoruz?
Görülmeyen bir düşmanla değil elbette.
Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi başta Amerika ve diğer haçlılarla tıpkı Osmanlı’nın son dönemini yaşıyoruz.
Türk Milletini yenemeyen emperyalistler vatanımızı paramparça etmek için yine birleştiler.
Şimdi maşa kullanıyorlar.
Uşakları PKK, IŞİD, YPG, PYD adı ne olursa olsun kanlı terör örgütlerini üzerimize kahpece saldırtıyorlar.
Silah, mühimmat, bomba verdiler.
Yetmedi…
İşi o kadar ileriye götürdüler ki şimdi uçaksavarlar veriyorlar.
Düşmanlarımızın bütün dertleri Türkiye’yi paramparça etmektir.
AKP Hükümetinin yanlış politikaları yüzünden başımıza geliyor bu belalar.
Başka bir ülkede bu olanlar olsa, hükümet derhal istifa eder.
Çok pişkinsiniz diyorum…
Türkiye’yi yönetemiyorsunuz.
Bari geçici bir Milli Hükümet kurun.
Beşiktaş’ta ki kanlı katliamı yaratan bomba yüklü araç mobese kameralardan izlendiği kadarıyla 12 saat İstanbul’da geziyor ve hiçbir emniyet gücü fark etmiyor.
Olacak iş değil.
Demek ki istihbarat işini beceremiyor ve dolayısı ile tedbir alınamıyor.
Şehir giriş çıkışları neden doğru dürüst denetlenmiyor?
Sınır kapılarımız halen yolgeçen hanı gibimi?
Lanet okumakla, kameralar karşısına geçip iki üç kelam etmekle bu işler yürümez.
Cumhurbaşkanının görevi değildir güvenliği sağlamak.
Bu ülkenin dışişleri, içişleri bakanları ne yaparlar?
Savunma bakanı ne iş yapar?
Demek ki yeterli değiller…
****
Her şeye rağmen
İktidar yönetemiyorsa
Muhalefet bir şey üretemiyorsa
Ne olursa olsun parti gözetmeksizin birleşmeliyiz.
Vatanımız ateş çemberine dönmüş…
Ne yaparlarsa yapsınlar korkmuyoruz, bizi korkutamazlar.
Dimdik ayaktayız onlar kahpelik yaptıkça hırslanıyoruz.
Gün, tek yumruk olma günüdür.
Gün, askerimizin, polisimizin, devletimizin yanında olma günüdür.
Bu alçaklara, diz çökmeyeceğimizi, vatanımızı böldürmeyeceğimizi, üzerimize düşen her görevi yapacağımızı gösterme günüdür.
İç siyaset mi?
Onu sonra düşünürüz.
Önemli olan vatansa, gerisi teferruattır…
Tünay Süer
17.12.2016
Yazıları posta kutunda oku