Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül dönemi işsizlik verilerini açıkladı. Bu veriler ışığı altında hemen belirtelim, Türkiye’deki işsizlik oranı geçen yılın Eylül ayına göre 420 bin kişi artmış görünüyor. Yine TÜİK’in açıklamasında işsiz sayısının 3 milyon 523 bin kişiye ulaştığı görülüyor
Ancak, bu sayı sadece resmi rakamlara göre şekillendi. Çıkan sonucu değerlendirdiğimizde işsizliğin ülkemizde çok önemli boyutlarda olduğunu görmekteyiz. Özetle işsizlik yine gündeme oturdu.
Aslına bakıldığında ülkemizde “gizli işsiz” sayısı da var. Bunlar ortaya çıktığında ve diğer işsizlerle birlikte ortada 10 milyonun üzerine bir işsizler ordusu olduğu görülecektir.
Geniş tanımlı işsizlik verileri işsizlik için çok daha gerçekçi sonuçları ortaya koyuyor. Resmi işsiz sayısına iş bulmak umudunu kestiği için iş aramayanlar ve çalışmaya hazır olup çeşitli nedenlerle iş aramayanlar (2.32 milyon kişi ) mevsimlik işçiler (81 bin kişi) de eklendiğinde gerçek işsiz sayısı 5 milyon 924 bin kişiye ulaşıyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi “gizli işsiz” sayısı ile bu rakam daha da yükseliyor.
Bir de çalışma hayatımızda bazı sıkıntılar var, onlara da göz atalım:
Eylül 2016 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı % 34,6 olarak gerçekleşmiş. Ücretsiz aile işçileri arasında sosyal güvencesi olmadan çalışanların oranı % 90,9’a ulaşırken tarım sektöründe güvencesiz çalışanların oranı % 83,2 olmuş. Güvencesiz çalışanlarda en kötü durumda olanlar ise % 45,3 ile kadınlar gösteriliyor.
Ortada sosyal güvenlik konusunda da sorunların var olduğunu bu rakamlarla açık biçimde görmekteyiz.
Burada önemle üzerinde durmamız gereken konu, işsizliğin neden bu kadar giderek artış gösterdiği olmalıdır. Buna göre çözüm üretmek daha sağlıklı olacaktır.
Dünyanın her tarafında eğer ortada işsizlik varsa ve bu da giderek artıyorsa o ülkenin ekonomisinde bir sıkıntı olduğunu gösterir.
Türkiye, şu anda içinde bulunduğumuz durumda bu tablonun içinde görünüyor.
Ekonomideki gidişimizin iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, işsizlik konusunda daha önce yaptığı bir açıklamada “Türkiye bu kadar işsiz ordusunu hak etmiyor. Bu durum üzüntü verici” demişti.
İşin ilginç yönü bizi yönetenler “Ekonomimiz iyi ve sağlam bize bir şey olmaz merak etmeyin” diyorlar. Buna rağmen ekonomik göstergeler dengeleri bozmaya devam ediyor. Ekonomimiz bu kadar iyi ise, ortadaki bu işsizlik neden? Biz, bu soruya yanıt arıyoruz.
Özellikle üniversite mezunu işsizlerin sayısındaki artışın daha da endişe vermekte olduğunu görmekteyiz. Yapılan araştırmalara göre her 3 üniversite mezunundan ikisi iş bulamıyor. Bu sayı her yıl daha da artıyor.
Ekonomistler, işsizlik sayısındaki artışın asıl nedenini nüfus artışımıza ve yatırımların olmamasına bağlıyor. “Yatırımların olmadığı yerde istihdam olmaz, istihdamın olmadığı yerde de işsiz sayısı artar” diyorlar.
Siyasi alandaki dalgalanmalar, terör olaylarındaki artış, turizmdeki ters köşe oluşumuz, bulunduğumuz coğrafyadaki çatışmalar ve bunların ortaya getirdiği belirsizlikler özellikle yabancı sermayeyi kaçırıyor. Yatırımları durduruyor. Yatırımlar olmayınca çark dönmüyor. Ekonomideki sıkıntılar nedeni ile küçülen ya da kepenk katan işletmeler işsizliğin büyümesinde de etkili oluyorlar.
Örneğin turizm sektörünü ele aldığımızda, sıkıntılar nedeni ile kapatılan işletmeler var. Ya da küçülmek durumunda olanları sayabiliriz. Bu durumda işletmeler çalışanlarında da azalmaya gidiyor ya da artık çalışan elaman almıyor. Sadece turizm sektörünün 500-600 bin kişiye istihdam sağladığını göz önüne alırsak, diğer sektörlerde de aynı sıkıntıların yaşanması ile bu sayı tahminlerin ötesinde artış gösteriyor.
Aslına bakılacak olursa işsizliğin nedenleri bilinmiyor değil. Alınması gereken önlemlerin hızla alınması gerektiği bilinci ile hareket etmemiz gerekiyor.
Her zaman söylediğimiz ve dile getirdiğimiz gibi ülkemizde siyasi istikrarı sağlamalı, terörden arınmış hale dönüşülmeli, demokrasi ve hukuk sistemimizi tartışılır halden çıkarılacak konuma getirmeliyiz. Türkiye’nin dışarıdan görünen kötü imajını da silebilmek için atılması gereken adımları atmalıyız.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada Türkiye istikrarlı ve güven verici bir ülke konumuna mutlaka getirilmelidir.
Geçenlerde Çin’de yaşayan iş adamı arkadaşımız Yaşar Orhan’dan bir mesaj aldık. Bu mesajı konumuz içinde olduğu için sizlerle paylaşalım:
“Çin de yasam ve bir Genç kardeşimin Anıları
T. M. S.
18 hrs •
Bugün oturma iznimi ve dolayısı ile çalışma vizemi yenilemek için gerekli kamu kurumuna gittim. Yenilenmesi için tekrar polisin ofiste kontrole gelmesi gerektiği kararına kıldılar. Polis memurları ile güzelce bir muhabete girdim. Vergiler zamanında yatıyor, yasalara saygılı sicil temiz. Memur bey önüme bir kağıt koydu. Tehlikeli ülkeler listesindeki vatandaşlar için. Liste şu şekilde:
1- Suriye
2- Yemen
3- Irak
4- Türkiye Cumhuriyeti
5-Mali
vb birçok Afrika ve Orta doğu ülkesi
10 senedir ilk kez bu sene ikinci kez araştırma kontrole giriyorum. Yine firmaya aniden polis gelecek soracak “bu senin ofis mi?” diye.” Evet” diyeceğim. Sandalyemde oturup masamda benim resmimi çekecekler…
Yurtdışında yaşayanlar anlar bu durumu….
Yazık..
15 Aralık 2016
Shenzhen
China
AB ile olan ilişkilerimiz kopma noktasına geldi. Bunu olumlu bulmadığımızın altını çizelim. AB ile olan ilişkilerimiz üyelik konusu askıya alınmış olsa bile kopmamalıdır. Türkiye, bir Ortadoğu ülkesi konumunda bulunmayı da hak etmiyor. Mutlak şekilde bu imajdan da kurtulmamız gerekiyor.
Aslında hastalık belli, tedavi edici önlemler alınmalıdır.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz