Artık bazı gerçekleri görüp, kararlarımızı da bu gerçekler ışığı altında vermemiz gerekiyor. Yıllardır, Amerika için “dost ve müttefikimiz” deyimini kullandık, halen de kullanıyoruz. Ancak, bir ülke hem “dost ve müttefik” hem de “düşman” olabilir mi? Olabiliyor. Son gelişmeler bunu çok açık ortaya koyuyor.
Geriye bakmaya, olup bitenleri burada teker teker dökmeye gerek yok. Bilenler biliyor. Son Suriye ve bölgemizdeki olaylara baktığımızda dost ve müttefik olarak değerlendirdiğimiz Amerika’nın Türkiye için adeta düşman gibi hareket ettiğini görmekteyiz.
Türkiye yıllardır PKK terör örgütü ile mücadele ediyor. Suriye’nin güneyindeki PYD güçlerini de PKK’nın devamı olarak görüyor. Bu konuda PYD’ ye her türlü desteği veren dost ve müttefikimiz Amerika’ya da “PYD, terör örgütü PKK’nın devamıdır” açıklamalarını en üst seviyeden ilettik, halen de iletiyoruz.
Ancak, Amerika bu sesimize bugüne kadar kulak vermedi. Tam aksine PYD ve onun silahlı gücü YPG’ ye olan ilgisini, desteğini ve silah yardımını daha da artırdı.
İşin önemli ve düşündürücü tarafı şu:
PYD’ ye verilen Amerikan silahları terör örgütü PKK’nın da eline geçiyor. Doğu ve Güneydoğu’da güvenlik güçlerimiz ile çatışan ve öldürülen PKK’lıların elinde bu silahlar bulunuyor. Bunların da raporlarını ve belgelerini yine Amerikalı yetkililere iletiyoruz.
Yine sesimizi duyuramıyoruz, yine dost ve müttefikimiz bildiğini okuyor.
Şimdi de Suriye’deki PYD/YPG güçlerine Amerika Stinger füzeleri verecek.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü “Fırat Kalkanı” harekâtını önlemek için PYD ‘yi daha da güçlendirecek.
Uçak, helikopter, İHA’lara ve keşif uçaklarına karşı omuzdan atılan Stinger füzeleri 5 kilometrelik alanda etkili oluyor.
İşin bir başka tarafına da bakalım:
Bugüne kadar PYD’nin elinde olan silahlar PKK’nın eline geçtiğine göre Amerika’nın Stinger füzeleri de PKK’nın eline geçmiş olmayacak mı? Amerika gibi bir ülke bunu bilmez mi?
Nitekim Başkan Obama, Suriye’de ABD’nin terörle mücadele operasyonlarına destek veren gruplara silah yardımını sınırlayan yasa hükümlerini devre dışı bırakacak bir başkanlık kararnamesi yayımladı. Çıkarılan kararnamede, “Faaliyetler, kuşatıcı savunma koşullarının maddeleri ve yabancı güçlere yardım, düzensiz birlikler, gruplar veya ABD’nin Suriye’de terör karşıtı operasyonlarını destekleyen bireyler, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarları için esastır.” ifadelerine yer veriliyor.
Görüldüğü gibi Amerika çıkarları gereği her şeyi yapıyor. Bizim “terörist” dediğimiz gruplara da her türlü desteği vermekten kaçınmıyor.
Suriye’deki PYD güçlerini neredeyse Türkiye ile bir tutup, devlet statüsünde görecekler. Zaten PYD güçleri için “Bizim kara gücümüz” diyorlar. Adeta müttefikleri gibi davranıyorlar.
Şimdi biz yazımızın başlığını “hem dost ve müttefik, hem düşman” diye attık. Bütün bu gelişmeler ışığı altında bunda bir yanlış var mı? Hem dost olacaksınız, hem müttefiklikten söz edeceksiniz, hem de düşmanca hareketler içine gireceksiniz. Bununu başka bir adı olabilir mi?
Burada oynanan oyun çok yönlüdür.
Amerika, uzun zamandır PKK’ya perde arkasından destek veriyor. Bunu Körfez Savaşı öncesi Türkiye’de konuşlandırılan Çekiç Güç döneminde de gördük. Çekiç Güç’e bağlı helikopterlerin dağlardaki PKK’lılara yiyecek, giyecek, ilaç ve silah attığı belgelerle ispatlanmıştır.
Eşref Bitlis Paşa’nın uçağının düşürülüp öldürülmesinin bir başka nedeninin de bu olduğuna dair şüphelerin halen giderilmemiş olduğunu de görüyoruz.
Türkiye, haklı olarak sınırlarını korumak, terör belasından kurtulmak için Suriye sınırı boyunca mücadele veriyor. IŞİD’a karşı da harekât düzenliyor. PKK’nın Suriye uzantısı olarak gördüğü PYD güçlerinin de belirlenen “kırmızı çizgiler” içine girmemesinde direniyor.
Şimdi, Dışişleri Bakanlığımız ve yetkililerimiz Amerika’ya Stinger füzeleri konusunda uyarılarda bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu, açıklamasında “ABD tarafından söz konusu teçhizatın Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin eline geçmemesi bakımından uyarı yapılmıştır” deniliyor.
Bu uyarılar yerini bulur mu, sanmıyoruz. Daha önce yaptığımız hangi uyarılarımızı Amerika dikkate aldı ki?
O halde kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız.
Amerika olan ilişkilerimizi yeniden düzene sokmak, attığımız her adıma dikkat etmek ve artık “hem dost ve müttefiklik” ile “düşmanlığın” birlikte olamayacağını bilmemiz gerekiyor.
Bu arada Rusya’nın dostluğuna da güvenilir mi, bunu da bir başka yazımızda enine boyuna tartışıp, görüşlerimizi sizlere yansıtacağız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın