Gazi Mustafa kemal Atatürk, şu içinde yaşadığımız bataklık günlerini taa 1927’lerde görmüştü…
Bakın o yıllarda bu yobaz tayfası için neler söylemişti:
“Efendiler,
Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlıyı bu yüzden batırdıkları için yasakladık.
Çok değil, yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler, bazı cemaatler bir araya gelerek, bizlerin din düşmanı olduklarımızı öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devlet bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir…
Ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır!” (Mustafa Kemal Atatürk, 17 Aralık 1927, Ankara)
Gördünüz mü, “Devlet adamı” nasıl olunurmuş…
Yüzyıl sonra yaşanacaklar, birebir yaşanmışçasına, gerçekçi sözcüklerle nasıl anlatılırmış…
Gördünüz mü?
İşte şimdi, atamızın işaret ettiği o günleri yaşıyoruz…
O kaos, kargaşa ortamını yaşıyoruz…
Bırakın yüz yıl sonrasını görmeyi, bunlar, bir gün, bir hafta sonrasını bile göremiyorlar…
Adam çıkıyor bir gün önce kara dediğine bir gün sonra ak diyor…
Bir gün önce göklere çıkardığı herifi, bir gün sonra yerin yedi kat dibine sokuyor…
Din sömürüsünü kendilerine kalkan edinen cemaatler, tarikatlar önce güç birliği yaparak, yardımlaşarak, iktidarı ele geçirdiler, sonra Yüce Önderimizin de taa 1927’lerde vurguladığı gibi, “Sıra devleti bölüşmeye” geldiğinde birbirlerine düştüler… Birbirlerini dinsizlikle, dine ihanet etmekle suçladılar…
Oysa bir zamanlar başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, yandaş cemaat imamlarını yerlere göklere sığdıramıyorlar, onlara övgüler dizmeye sözcük yetiştiremiyorlardı…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı bütçe görüşmelerinde aynen şunları söyledi:
“25 Ağustos 2004 Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı, toplantıda yansıyan cümleyi aynen okuyorum:
‘FETÖ’cü irtica grubu devletin tüm kadrolarında özellikle de Milli Eğitim Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kadrolaşmayı, bünyesinde vakıf okul, dershanelerde eğittiği gençlerle bir taban oluşturmayı kendisine maddi destek sağlayacak sermayeyi oluşturarak, dini ele alarak bir devlet kurmayı esas alan bir strateji geliştirmiştir.’
Oradaki toplantıda Fethullah Gülen cemaatinin ayrıca himmet paraları topladığı da yazılı. Milli Güvenlik Kurulu karar alıyor. Diyor ki, 481 sayılı karar, bunu hükümete bildirelim hükümet bu konuda önlem alsın.
Olay 2007’de gazetelere yansıyor. Dönemin bakanı çıkıp diyor ki, “BİZ O KARARI, YANİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU KARARINI YOK HÜKMÜNDE SAYDIK…”
Bakan o kararı “Yok hükmünde saymış…”
Ondan sonra da çıkıp kıyameti koparıyorlar: “Bizi aldattılar…”
Bu nasıl aldatılma? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir resmi kurumu çıkmış, sizi uyarmış…
“Bakın demiş, devlet kurumlarını ele geçiriyorlar, devlet kurumlarına yuvalanıyorlar, para topluyorlar, önlem alın…”
Siz Milli Güvenlik Kurulunun o kararını önce “YOK HÜKMÜNDE” sayıyorsunuz, sonra da “ALDATILDIK” diye feryat ediyorsunuz…
Buna kargalar bile güler…
Şimdi de, bozulan ekonomiyi düzene sokmak, doların yükselen ateşini düşürmek için köklü önlemler alacakları yerde, sütçüden, bakkaldan, lokantacıdan, dolmuşçudan yardım dileniyorlar, “Aman diyorlar, aman… Yastık altındaki dolarlarınızı Türk parasına çevirin…” Sanki vatandaşın yastık altında doları varmış gibi…
Sonra da ekliyorlar:
“Bu işleri başımıza Batı açtı haa… Ekonominin bu kötü gidişinde bizim suçumuz, günahımız yok…”
Böylece yılbaşından sonra yapılacak büyük zamlara da gerekçe yaratmış oluyorlar… Tam bir şark kurnazlığı… Bir taşla iki kuş vuruyorlar…
Buna inanan gariban esnaf da iki ekmeğinden birisini dolar bozdurana veriyor, sütçü süt dağıtıyor…
Devlet yönetimini ayağa düşürdüler…
Ama biz diyoruz ki “Taşıma suyla değirmen dönmez beyler…”
Yakında ekonominin çürükleri çarıkları ortaya çıkacak… Zamlar yağmur gibi yağacak… Biraz geç olacak ama bunu gariban halk da anlayacak…
Hele biz de şu sizin koltuk değneklerini, koltuklarınızın altından bi çekelim, (ki sıra ona geldi) bakalım o zaman perişan halkı nasıl kandıracaksınız?