CURCUNA, KAOS, BUNALIM…

 

 

CURCUNA, KAOS, BUNALIM… - imagesWEZAPC8S

CURCUNA, KAOS, BUNALIM…

Hüseyin MÜMTAZ

 

Yok, Kıbrıs’taki dış politikadan bahsetmiyorum, bu sefer konu Kıbrıs’ın içi…

Son bir haftadır Kıbrıs’ta yaşananları anlatabilmek için başlığa koyduğum kelimeler az gelir.

Bütün sorun, “bir usta, bir memleket” anlayışından kaynaklanmaktadır. Memlekette herkes kendisini her konuda usta-uzman zanneder, kendisinden başka kimseyi, hele kendi üzerinde hiçbir otoriteyi tanımaz.

Yasama/yürütme/yargı’da yetkili tek otorite SENDİKA’dır; dolayısı ile yönetim tarzı da krallık/diktatörlük/padişahlık filan değil, SENDİKAL FAŞİZM’dir.

(Marxolog-Leninolog dostlarımız bu durumu nasıl izah edecek, doğrusu merak ediyorum.)

CURCUNA, KAOS, BUNALIM… - imagesJTYT6UF4

Hâl, ahval ve şerait işte aynen böyleyken…

Geçen hafta Girne Dağyolu’nda feci bir kaza oldu. Saat 07.00 sıralarında, “gece karanlığında” bir okul servisi, bir kamyonla çarpıştı, kamyon servise çarptı, altına aldı, ikisi öğrenci üç insan hayatını kaybetti.

Kıbrıs küçük yer, haber ânında yayıldı, herkes birbirini tanıdığı için acı katlanarak büyüdü.

Dağyolu; “normal zamanda” Boğaz Türklerin elinde olduğu için BM eskortluğunda konvoyla geçmek zorunda kalan Rumlar o yolu kullanarak Girne’ye gitmesin diye papazın yaptığı Değirmenlik’ten dolaşan uzun bir yoldur. 75’de gece vakti en üst noktasından Larnaka’nın ışıklarını seyrederdik, o zamandan beri tek çivi çakılmamıştır üstelik taş ocaklarının 50-100 ton yüklü kamyonları iyice rezil etmiştir, hem yolda bakım ve trafik kontrolü, hem ocaklarda güvenlik kontrolü yoktur.

İnfial tamamen haklıdır.

Başıboşluğa, kontrolsüzlüğe duyulan tepki zaten sıkıntı duyulan bir başka konuyu gündeme getirmiştir, Türkiye’ye uydurulan ama coğrafyaya uymayan yaz saati uygulaması.

KKTC’nin, bırakın Rum tarafını; çevresinde aynı coğrafyayı paylaştığı Mısır, Lübnan, İsrail, Ürdün, Suriye ile arasında bir saat fark oluşmuştur. Öğrenci servisinin bizde kazaya uğradığı saatte saydığımız komşuların çocukları daha yataklarında idi.

Toplumda açıkça dillendirilmeyen bir yakınma zaten vardı ama yüze çıkmamıştı. Kıbrıs Türk toplumu, Türkiye’deki akrabaları gibi “muti” değildir.  Zaten Sarı Selim, “muti” olmadıkları için vakt-i zamanında kendilerini sürmemiş miydi?

Dağyolu’ndaki kaza bahane oldu, mevcut hoşnutsuzluk ve yakınmanın fitilini ateşledi.

Başına gökten taş düşse Türkiye’den bilen “her şeye karşı” cümle rumofil, elenofil, kendinekomünist ve dahi linobambaki sendikalar fırsatı kaçırmadı, ateşe körükle gittiler.

Jölelinin cahil ve saçmasapan jölesi de işin bahanesi, tuzu biberi oldu; gençler sokağa dökülüverdiler.

Daha önceki ölümlü trafik kazalarında, meselâ geçen yıl Güzelyurt-Lefkoşa yolunda üç genç öğretmenin öldüğü kazada neden sendikalar tepki koymamıştı?

Turizm ve Çevre Bakanı’nın, başka yapılacak şey kalmamış gibi; “Aya Napa konsepti”nde Girne ve Karpaz’a iki eğlence yeri açma teşebbüsüne neden ses çıkarmamışlardı?

KKTC’nin her yeri zaten Aya Napa değil miydi?

ABD’nin hazırladığı “İnsan Ticareti Raporu”nda yer alan KKTC’de 35 gece kulübü, 334 konsomatris haberi üzerine neden sokağa dökülmemişlerdi?

Turizm Müsteşarı’nın; Larnaka’dan turist getirecek operatörlere prim uygulama açıklaması da mı hiç bir şekilde rahatsız etmemişti kendilerini?

CURCUNA, KAOS, BUNALIM… - imagesZVJAPH9D

Hükümet iki gün sonra, zaman dilimini uyduramıyoruz bari saatleri uyduralım düşüncesiyle mesai saatlerini kamu ve özel sektörde yarım saat ileri aldı.

“Yok” dedi bu defa o “öğretmenler”; “biz eski saatte ders yapacayık”.

Sokaklara çıktılar, başbakanlığın kapısını, bahçe duvarlarını, taşlarını söktüler.

Sendika”cı” memurlar/öğretmenler söktü.

(Yeri gelmişken hükümete küçük ve masum bir önerim olacak. Sendika üye aidatları maaşlardan kesilip, sendikanın hesabına, hattâ bankasına yatıyor.. Değiştirin yasayı üyeler maaşı aldıktan sonra gidip yatırsınlar…Seyreyleyin gümbürtüyü).

Sonuçta haklıydı gençler tepkilerinde … Acıları büyüktü, arkadaşlarını kaybetmişlerdi.

Gençtiler.

Ama bir baktılar ki sendika”cı”lar sırtlarını sıvazlayıp aradan çekilivermişler.

Çocuklar ellerine pankartları kimlerin tutuşturduğunu bile bilmediklerini söylediler, tanımıyorlardı.

Türkiye yanlış tanımasın KKTÜRKC’yi.

Kıbrıs Türkü’nün tepkisi Türkiye’ye değil jöleli kafa yapısına, ıslak/rutubetli ve kıvrım kıvrım düşünce tarzınadır.

Kıbrıs Türkü’nün halletmesi gereken kendi iç problemleri de Sendikal Faşizm, emme/basma tulumba ekonomisi ve kumarhane/kârhane/meyhane sosyolojisidir.

Bunu çözecek olan Kıbrıs Türkü masaya da çok kuvvetli oturacaktır.

(Yoksa bütün bu kaos, toplumu; “bıktık artık, verip de kurtulalım” noktasına sürüklemek için mi sessizce seyredilmektedir?)

Bir de son olaylar, herşeyi sessizce seyreden, etliye/sütlüye hiç karışmayan “ak sakal/ağır abiler”e; vakti zamanı gelince benzer bir “demokratik toplumsal protesto” için kaç genci arkalarına takabileceklerini düşündürttü mü hiç?

Doğru söyleyin, din kardeşiyiz…8 Aralık 2016

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir