NECDET BULUZ
Şimdilerde Dolar ile yatıp, Dolar ile kalkıyoruz. Dolar’ın ekonomimize nasıl bir etki yapacağı tartışmaları da sürüyor. İç ve dış siyasi belirsizliğin Doları zıplattığını söyleyen ekonomistler de var. Bizi yönetenler, Dolardaki yükselişin suni olduğunu, FETÖ terör örgütünün Türkiye üzerinde ekonomide oyun oynadığını söylüyorlar. Bu yaşananların da gelip geçici olduğuna vurgu yapıyorlar.
Hiç kuşkusuz bizim için sadece önemli olan Dolar ve ekonomik göstergeler olmamalıdır. Etrafımızdaki tehlikeyi de görmeliyiz. Özellikle Suriye ve Irak’taki yapılaşma ve gelecekte bölgedeki haritalardaki değişikliklerin bizi nasıl etkileyeceğinin de hesaplarını şimdiden yapmak durumundayız.
Sanki bizi Dolar ile baş başa bırakıp, bütün dikkatlerimizi buraya toplayıp, sınırlarımız dışında bizi daha da sıkıntıya sokacak adımların rahat atılmasının yolları aranıyor gibi geliyor. Özellikle Suriye’deki gelişmelere bakacak olursak durumu daha iyi anlamış olacağız.
Ensemizde çok büyük bir tehlike var. O tehlikenin adı Suriye’deki PYD/YPG güçleridir. Bu güçlerin içine sızan ve birlikte hareket eden terör örgütü PKK’nın durumudur.
Amerikalı yetkililer PYD/YPG güçleri için daha önce ne demişlerdi?
“Bu güçleri silahlandırıyoruz. Bizim kara gücümüz gibi hareket ediyor. En büyük düşman IŞİD’dır. IŞİD ile mücadelede büyük başarı gösteren PYD/YPG güçlerine bundan sonra da desteğimiz sürecektir. Silahlandırmaya da devam edeceğiz.”
Amerika’nın yeni Başkanı Trump’un dış politika danışmanları da bu görüşleri destekliyor. Yeni Başkanın ekibinden Mary Beth Long da son yaptığı açıklamada PYD güçlerine desteği sürdüreceklerinin mesajını verdi. Trump’da göreve başlamadı ama konu hakkında PYD/YPG konusundaki politikaların devam edeceğini açıkladı.
Burada asıl önemli olan şudur:
Amerika PYD/YPG güçlerini sadece IŞİD ile mücadele için kullanmıyor.
IŞİD, Suriye’deki varlığını yitirse bile Türkiye Amerika’nın desteğindeki PYD ve onun silahlı gücü YPG ile baş başa kalacak gibi görünüyor. İşte sözünü ettiğimiz “Ensemizdeki tehlike” budur.
Çünkü Amerika, Rusya’yı, İran’ı ve Esad’ı halen düşman görüyor. Bugün işbirliği yapmak durumunda olduğu bu isimlere karşı bölgede kendi çıkarları için “tampon bölge” konumunda gördüğü koridoru mutlaka hayata geçirmek istiyor. Bu koridor PYD/YPG güçlerince oluşturulacak ve korunacak. Böylece Suriye’nin Kuzeyinde Rusya-İran-Esad tehlikesine karşı bir kale inşa edilmiş olacak.
İşte bu proje Türkiye’nin bölgedeki, özellikle de Suriye üzerindeki “kırmızı çizgi” ve görüşlerine tamamen aykırıdır.
Şimdi sinsice oluşturulmak istenilen bu projeyi tehlikeli olarak görmeyecek miyiz? “Ensemizdeki en büyük tehlike” demeyecek miyiz? Bu oluşum bütün hızı ile sürüyor. Biz halen Dolar ile uğraşıyoruz ve tüm dikkatlerimizi bu tehlikeden uzaklaştırıyoruz.
Rusya ile uçak krizinden sonra “yakınlaşıyoruz” diyoruz ya, işte bu oluşumlar Rusya ile yakınlaşma stratejilerimize de uzak kalıyor. Rusya, bölgede çıkarları neyi gerektiriyorsa o şekilde hareket ediyor. Esad ve Halep üzerindeki tüm hesaplarımızın kapanmasını isteyenin de Rusya olduğunu unutmayalım.
Bütün bu gelişmelere karşı nasıl bir hazırlık içindeyiz, projelerimiz ne, neler oluyor, neler bitiyor bunları da şu an için bilemiyoruz. Çünkü bütün meselemiz Dolar’ın sonunun ne olacağı üzerine kurulmuş durumda.
“Fırat Kalkanı” adı altında Suriye topraklarında ÖSO ile başlattığımız operasyonların sonucu ne olacak? Daha açıkçası “Fırat Kalkanı” hedefine ulaştı mı? Dikkat edilecek olursa Amerika sürekli olarak bunu engelliyor. Özellikle de PYD/YPG güçlerine karşı hiçbir şekilde hareket edilmemesini istiyor.
Halep’teki Türkmen vatandaşlarımız şu anda evlerini terk etmiş durumda. “Fırat Kalkanı” ile Tükmenler’i de korumaya alacaktık. Ancak Rusya karşı çıktı. Halep’teki rejim güçleri dışında kalanları da “terörist” ilan etti. Hiçbir şey yapamıyoruz, sesimizi de çıkaramadık. Çünkü Dolar’ın ne olacağı ile uğraşıyoruz.
Bazı güçler bizi bölgeden koparmak istiyor. Önümüze tuzaklar kuruluyor. Ekonomimizle oynayarak önümüzü görmemiz engelleniyor.
Suriye’deki “Kürt Koridoru”nun sadece Suriye ile sınırlı olmayacağı, bunun Kuzey Irak uzantısının da olacağını yine ABD’nin yeni Başkanı Trump’un ekibinden Mary Beth Long açıklıyor. Yanı başımızda gelecekte Bağımsız bir Kürt Devleti’nin temellerinin atılmak üzere olduğunu görmekteyiz.
Nitekim Kuzey Irak’taki Peşmergebaşı Barzani ve ekibi de bu konuda yaptıkları açıklamalarda “Yeni devlet için gün sayıyoruz “demiyorlar mı?
Özetleyecek olursak, sınırlarımızdaki sorunlarımız henüz aşılmış değil ve daha da tehlikeli duruma gelmek üzere. Eğer Amerika, güney sınırımız boyunca uzanacak bir Kürt tampon bölgesi kurarsa –ki kurmakta kararlı- ne yapacağız? Bu bölgesinin oluşmasına Rusya da ses çıkarmıyor.
Batı ise gerek Suriye, gerek Irak ve gerekse bölgedeki gelişmelerde ve oluşumunda baştan bu yana Amerika’nın yanında yer alıyor. Biz hala adı geçen bu ülkelere “dost” ya da “müttefik” diyebilir miyiz?
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın