Bir makalemden dolayı, vatandaşın biri beni savcılığa şikâyet etmiş… Makalemin adı: “Türkiye’yi bu hale ben mi getirdim…”
Ne demişim orada?
“Bir zamanlar kadınlı erkekli, Fethullah Gülen’in kapısına saf saf dizilenler, eşiğine yüz sürenler, şimdi “AK SÜTTEN çıkmış kaşık gibi” tanıtıyorlar kendilerini…
Sanki 12 kişilik kafileler halinde imamı ziyaret etmek için taa Amerikalara ben gittim…
Sütte leke var onlarda yok…”
“Sanki yargıya, Emniyete, Milli Eğitime, tüm devlet kurumlarına onları ben doldurdum…
“Sanki Türkiye’yi ben bu hale getirdim…
Sanki kapı arkalarında bebek katilleri ile teröristlerle ben konuştum, ben pazarlıklara giriştim…
Sanki PKK’LI komutanlara “Şehirleri silah deposu yaptığınızı biliyoruz…” diye ben espri yaptım…”
Makale böyle devam ediyor…
Ve makaleyi Nazım’ın o çok ünlü şiiri ile bitirmişim:
“Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”
Yukarıya aldığım sözlerin hangisi yalan, hangisi yanlış, hangisinde suç var? Söyler misin?
Bu memleketin bu hale gelmesinde suçlu ben miyim?
SEN SUÇLUYU NEREDE ARAYACAĞINI BİLMİYORSUN BE KARDEŞİM?
O zaman daha iyi kavraman için, devletin resmi İSTATİSTİK KURUMUNUN RAKAMLARI ile gerçekleri sana anlatayım. Bu rakamlar benim değil, devletin rakamları:
“2002’den bu yana, 18 yaşın altında 440 bin kız çocuğu, doğum yaparak ‘Anne’ oldu. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak ‘anne’ olan çocuk sayısı 15 bin 937. Çocuk istismarı davaları son on yılda üçe katlandı. 483 bin çocuk evlendirildi…”
Neden bu nikâhları kıyanları, bu çocukları babaları, dedeleri yerindeki adamlarla evlendirenleri ya da tecavüzlere zemin hazırlayanları gidip savcılığa şikâyet etmiyorsun?
Neden çocuğun, torunun yerindeki bebelerin hayatının karartılmasına karşı çıkmıyorsun?
Tekrar soruyorum:
Oyun çağındaki bu çocukları, ellerindeki bebekleri ile babası, dedesi yerindeki heriflere ben mi teslim ettim?
Başka konuya geçelim.
2002 yılında ABD doları, 1.60 TL idi, bugün 3.41 TL, iki kat arttı, çeyrek altın 28 TL idi, bugün 215 TL, artış yüzde 768, 1 LT benzin 1,64 TL idi, bugün 4.99, artış yüzde 300…
Tekrar soruyorum: Bu artışları ben mi yaptım?
“Son 16 yıl içinde Türkiye’nin borcu yılda yüzde 15 artarak, bugün 400 milyar doları aşmış durumda. Yıllık gelirimizin yarısı kadar borcumuz var…
Borç bu şekilde yıllık yüzde 15 hızla artışa devam ederse, en geç 6 yıl içerisinde borcu gelirini aşmış bir Türkiye, iflasın eşiğine gelecektir…”
Bu açıklamayı Odatv’de Nükleer Fizik Uzmanı Prof. Dr. Ali Ercan yapıyor…
Ben yapmıyorum.
“Son 14 yılda ülkeyi küresel pazarda satılığa çıkaran iktidar, 80 yıllık Cumhuriyet birikimlerini har vurup harman savurdu. Tarım, hayvancılık, sanayi üretimi yerinde sayarken, fabrikalar, bankalar, ulaşım-iletişim ağları, limanlar, havaalanları, madenler, sular, ormanlar satıldı. Adeta ‘kendi evinde, eşyası elinden alınmış, üstelik boğazına kadar borçlu kiracı’ konumuna düştük…”
Kişi başına düşen borç 5 bin doları aşmış durumda…
(Kaynak: Odatv, 26.11.2016)
Bu bilgileri de Odatv’den aldım…
Tekrar soruyorum:
Bütün bu zamları, satışları ben mi yaptım? Bu rakamlara yalan, yanlış diyebilir misin?
Neden Türkiye’yi bu hale getirenlerden hesap sormuyorsun?
Satıp savmakla, sadaka ekonomisi ile bir ülke uygarlığa ulaşamaz… Üretim gerekli, üretim… İşsizliğin kökünün kazınabilmesi için İş sahaları açılmalı…
Ne diyoruz biz? Talana, dolana, yalana, hukuksuzluğa ödün vermeyin… Cumhuriyeti yıkanlara, çoluğunun çocuğunun rızkı ile oynayanlara oy vermeyin…
Gün gelecek, eve ekmek götüremeyeceksin ve bu günleri mumla arayacaksın…
Bizden demesi… Sonra “Kendim ettim, kendim buldum” türküleri söylersin de ağlayanın olmaz…
Bir yanıt yazın