Ülke yangın yerine dönmüş…
İnsanlarımız ölüyor… Gencecik fidanlarımız ölüyor… Şehit oluyor…
Hırsızlık, yolsuzluk almış başını gitmiş…
Dolar başını almış gitmiş… Dolar yükseldikçe Türk lirasının, yaşantının değeri düşüyor, alım gücün düşüyor, sadaka ekonomisine muhtaç oluyorsun…
Bir tas çorba içebilmek için, çadır önlerinde nöbet tutuyorsun…
Beş kilo makarna, iki kilo şeker alabilmek için kuyruklarda ömür tüketiyorsun…
Şu ülkede insanların yarısı açlık sınırının altında yaşıyor… Maaş kuyruklarında emeklilerimiz can veriyor…
Cinnetli insanlar ülkesine döndük…
Kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımız çoluğunu, çocuğunu, eşini öldürdükten sonra intihar ediyor…
Yeryüzünde iki paralık değerimiz kalmamış…
YAHU KARDEŞİM, SENİN KADINLA, KIZLA UĞRAŞMAKTAN BAŞKA BİR SORUNUN, DERDİN YOK MU?
Çevrene, uygar, modern ülkelere bir baksana… Uzaya adam gönderiyorlar… Küçücük Küba kanser aşısını bulmak üzere… Şeriatla yönetilen ülkelerde neden bir tek icat yapılmıyor, neden bir tek buluş yapan adam çıkmıyor?
Bırakın buluş yapmayı, ülkemizde her 4 saatte 1 kadın tecavüze uğruyor… Bir yılda adliyeye taşınan çocuğa yönelik tecavüz vaka sayısı 16 bin, bunlardan 13 bin 968 hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş.
Bunlar da yetmiyormuş gibi daha tecavüzcülere af çıkarmaya, tecavüzcüleri kurbanları ile evlendirmeye kalkıyorlar…
Bu kurbanlar senin çocuğun, yakının akraban da olabilirdi…
9 yaşındaki bebeleri evlendirmeye kalkanlara hele bir sor, “Siz, 6 yaşındaki, 9 yaşındaki yavrunuzu, torununuzu 50’lik, 60’lık babalara, dedelere verir misiniz?”
“Siz, bir eli yağda, bir eli balda olan ulema bozuntuları, sabah akşam, gece gündüz, apış arası ile uğraşırsınız, oyuncakları ile oynayan çocukları evlendirmeye kalkarsınız, analarınızın diz kapaklarından tahrik olursunuz, kadınlara gülmeyi yasaklar, hamile kadınların sokağa çıkmasını engellersiniz…”
Be adam,
Bir gün de gemiciklerden söz et, bir gün de ayakkabı kutularından söz et, bir gün de İsviçre bankalarındaki hesaplardan söz et…
“Kadın evinin süsüdür…” diyordu eski savunma bakanı… Ve kendisinden iş isteyen bir bayana, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Evdeki işler yetmiyor mu?” diye soruyordu… Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.” Gerekçesi ile memleketteki işsizliği açıklamaya çalışıyordu… Vekiliniz, “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır…”
Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” demişti bir zamanlar…
Vee Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu Vatandaşın sorduğu “Banyoda çıplak yıkanılır mı?” (!!!) sorusuna şu yanıtı veriyordu:
“Çırılçıplak yıkanmak mekruh (İğrenç, tiksindirici) görülmüştür. Çünkü o halde olmak iyi değildir. Peki ne yapacak? Göbeğinin altından şortunu çıkarmadan yıkanacak. Son anda onu çıkarıp durulanacak…”
TÜMÜNÜN DE AKLINDA “DON” VAR.
Varsa “don” yoksa “don…” Sanki başka konu kalmamış gibi… Sanki konuşulacak, çözümlenecek başka sorun kalmamış gibi… Don aklını almış ulemanın…
Tümünün de hedefinde kadın var… Tümünün de hedefinde kadının örtünmesi eve hapsedilmesi, evine ve erkeğine köle edilmesi var… Gizlenmesi var…
Tümünün de hedefinde kadın gövdesi, bacak, göğüs, saç, kol, diz, cinsellik var…
Hiçbirisi de kadını kendisine eşit bir cins, erkekle eşit haklara sahip bir toplumsal varlık olarak görmüyor…
Yar, ana, kız kardeş olarak görmüyor… Onu sadece ve sadece tahrik unsuru, seks metaı olarak görüyor…
AKP iktidarında hem evde hem dışarıda çifte sömürü, baskı, şiddet altında inleyen kadının yaşamı günümüzde cehenneme dönmüştür… Esir hayatı yaşamaktadır… Yaşatılmaktadır…
Çünkü kadının özgür, bağımsız olduğu bir toplumda asla erkekler zorbalık yapamaz, diledikleri gibi hareket edemezler…
ASLA ARABİSTAN’IN ŞERİAT DÜZENİ KURULAMAZ…
Bunun için de kadının evine hapsolması, en az üç çocuk yapması, erkeği ile çocukları ile ev işleri ile uğraşırken doğruları, gerçekleri, sömürüyü görmemesi, bilmemesi, kölelik koşullarına karşı koymaması gerekir…
Çünkü şeriat düzeni, şeriat yasaları bunu gerektirmektedir…
Ama 1923 devrimini gerçekleştiren Atatürk Türkiye’sinde şeriatın kurulamayacağını, yaşayamayacağını, yaşatılamayacağını yakında tüm odun kafalılar anlayacaklardır…
Bir yanıt yazın