NECDET BULUZ
Amerika’daki Başkanlık seçiminde Bayan Clinton’u gerilerde bırakıp, bir noktada da sürpriz yaparak seçimi kazanan Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump oldu. “Sürpriz yaptı” diyoruz çünkü kamuoyu araştırma grupları son ana kadar seçimde Bayan Clinton’un yüzde 8-10 önde olduğunu gösteriyordu.
Şimdi tartışılan konu şu:
“Trump, nasıl bir siyaset uygulayacak?
Bizim için önemli olanı da yazalım:
“Trump’un Türkiye’ye bakışı ve ilişkilerimize yansıması nasıl olacak?”
Gözlemlerimizi yansıtmaya çalışacağız:
Bugüne kadar Amerika’da Başkanlık koltuğuna oturan Başkanlar, diledikleri gibi rahat hareket edemdiler. Verilen kararlarda danışmanların ve Amerika’nın çıkarlarının önemli olduğunu gördük. Etraflarında bir yönetim kadroları oluyor. Bu kadrolar, gelişmeleri, nasıl hareket edilmesi gerektiğini rapor ediyorlar.
Daha açıkçası, Amerika’da Başkanlık koltuğuna kim oturtursa otursun, iç ve dış siyasette devamlılık konusunda hareket ediyor.
Göz ardı edilmemesi gereken en önemli konulardan birisi de şudur:
Başkanlık koltuğuna oturanın bu koltuğa nasıl geldiği de önemlidir. Bilindiği gibi Amerika’da çok güçlü lobiler var. Bu lobiler seçimlerde rol oynuyor. Ekonomik ve siyasi alanda oynanan bu rollerin bir bedeli olmayacak mı? İşte Başkan, her hareketimde ve verdiği kararlarda bu lobilerin tutum ve davranışlarını da izlemek durumunda kalıyor.
Amerika’daki en büyük lobinin İsrail lobisi olduğunu söylemeliyiz. Kaldı ki Ermeni lobisinin bile Trump’un lehinde kampanya yürüttüğüne dair söylentiler de bulunuyor.
Başta petrol olmak üzere ekonomiye yön veren kişi ve kuruluşların da Başkan’ın hemen her türlü kararında etki yaratabilecek adımlar attığını gördük. Silah sanayi ile ilaç sanayi devlerini de unutmayalım.
Dış politikada en büyük belirleyicinin İsrail olduğunu söyleyebiliriz.
Nitekim seçim sürecinde Trump’a İsrail lobisinin, Bayan Clinton’a ise FETÖ’cülerin ekonomik alanda büyük destek verdiği iddia ediliyor.
Bayan Clinton, seçimler öncesi televizyonlardaki konuşmalarında Ortadoğu politikalarında bir değişiklik olmayacağını, Kürt gruplara silah yardımlarının süreceğini söyledi. Trump bu konularda konuşmadı. Yalnız IŞD ve diğer terör örgütlerine karşı acımasızca hareket etmekten kaçınmayacağının mesajlarını vermekle yetindi.
Şimdi önümüzdeki fotoğrafa ve bizi ilgilendiren kısımlarına bakalım:
Amerika’nın Suriye, Irak ve Ortadoğu coğrafyasında ortaya koyduğu büyük proje İsrail’in güvenliğinin sağlanması ve daha da genişlemesi üzerine kuruludur. Bu proje hayata geçirilirken Başkan Obama “Bizim için İsrail’in güvenliği tüm müttefiklerimizden çok daha önemlidir” demedi mi?
Şimdi Başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump’un da bu politikaları aynen sürdüreceğini beklemeliyiz. Bize göre bu politikalarda bir değişiklik olmayacaktır.
Trump’un bölgede Rusya ile iyi ilişkilerden yana tavır sergilediğini de biliyoruz. ABD-Rusya yakınlaşması bize nasıl yansır bunun da tartışılmasında yarar olacaktır.
Türkiye ile Amerika arasında son günlerde sıkıntılı günler yaşanıyor. Bu sıkıntılar atlatılabilir ya da azaltılır mı bunu da ilerleyen zaman diliminde bekleyip hep birlikte göreceğiz. Özellikle terör örgütü lideri FETÖ’ nün Türkiye’ye iade edilip edilmeyeceği konusu bu düğümü çözebilecek durumdadır.
Yeni Başkan Trump’un bir başka özelliği de İslam karşıtı görüşlere sahip oluşudur. Bu tutumunun Türkiye’de olumsuz karşılandığını de biliyoruz. Bu nedenle İsrail yanlısı politikalarda daha ağır basacak kararların alınması bizim için sürpriz olmayacaktır.
Türkiye için en önemli ve hayati konu, PKK’nın Suriye kolu YPG/PYD güçlerine bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da Amerika tarafından silah yardımının yapılıp yapılmayacağı konusudur. Çünkü bu konu son günlerde Türkiye-Amerika ilişkilerini çok olumsuz etkilemektedir.
Amerika tarafından PYD/YPG güçlerine verilen ağır silahların terör örgütü PKK’nın eline geçtiği tespit edildi. Bu konuda yapılan uyarılara rağmen ABD halen bu örgütlere silah yardımını sürdürüyor.
Önümüzdeki tabloya baktığımızda Amerika ile ilişkilerimizde nasıl bir seyir izleneceğini şu anda göremiyoruz. Bunda, Trump’un siyasi acemiliğinin olduğu da görülecektir. Bayan Clinton, daha önce ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı için Dünya’yı, Türkiye’yi ve bölgeyi çok daha iyi tanıyordu.
Bugün en büyük müttefikimiz ve dostumuz Amerika ile yaşanan sıkıntıların atlatılması ve hafifletilmesi yolunda Türkiye’nin daha aktif ve pozitif bir politika izlemesi gerekiyor. Sorunların söz düellosu ile değil, iletişim ve karşılıklı görüşmelerle ikna edici şekilde çözülmesinde adımlar atılmalıdır. Bunlar için de yoğun bir hazırlığa şimdiden başlanılmasında yarar olacaktır.
Önümüzdeki günlerde de konu ile ilgili görüş ve yorumlarımızı bu köşede sizlerle paylaşacağız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz