NECDET BULUZ
Amerika’nın YPG güçleri eşliğinde Suriye’deki IŞİD’ın merkezi Rakka’ya karşı başlattığı harekât öncesi ABD Genelkurmay Başkanı’nın ani olarak Ankara’ya gelmiş olmasının hiç kuşkusuz bir amacı olmuştur. Amerikalı general adeta alay edercesine “Rakka’da birlikte hareket edeceğiz” diyerek gaz mı almaya çalıştı? Yoksa “Sakın PYD güçlerine dokunmayın” mı demek istedi?
Baştan söyleyelim:
Biz, baştan bu yana Amerika’nın Suriye ve Ortadoğu coğrafyasında ortaya koyduğu planlarında sinsi bir düşünce içinde olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’ye ye karşı da hiçbir zaman samimi davranmadı. Dostluk ve müttefikliğe yakışmayan hareketler içine girdi. Birçok konuda da yanıltıcı bilgilerle bizi oyalama çalıştı.
En son ve çarpıcı örnek Rakka harekâtıdır.
Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG güçlerini Türkiye’ye tercih eden Amerika, bu tercihinde de sinsi planlarını uyguluyor. AB üyesi ülkelerin de bu planın uygulanmasında sınırsız destek verdiklerini biliyoruz. Dış güçler Türkiye’ye karşı adeta “Haçlı seferi” görünümündeler.
Çünkü Suriye’den bir Kürt Koridoru açılması konusunda Amerika’nın kararlılığı sürüyor. Türkiye’yi bu işin içine bulaştırmak istemiyorlar.
Amerikalı General Joseph Dunford sanki ortada hiçbir şey olmamış gibi “Rakka’da birlikte hareket edeceğiz” diyerek sanki çocuk kandırmaya çalışıyor.
Zaten siz kalkmış, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile kol kola girmişsiniz. Tercihihinizi yapmışsınız.
Şu da bir gerçek değil mi?
Rakka Operasyonu’na katılan güçlerin % 90’ını YPG’li olmak üzere Suriye Demokratik Güçleri (SDG) oluşturuyor. Buradaki asıl hedef daha önce Suriye’nin kuzeyinde ve şu sıralar Musul’da olduğu gibi bölgeyi Büyük İsrail planı doğrultusunda PKK bağlantılı gruplara teslim etmektir.
Son günlerdeki gelişmelerden bunu daha net biçimde görmekteyiz.
Bu nedenle Amerika için “sinsi planlar içinde” yorumunu yapıyoruz.
YPG güçlerini en gelişmiş silahlarla donatan kim? Bu silahların dolaylı olarak PKK’nın eline geçmesini göz yumanlar kim?
Geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuyu gündeme taşımadı mı? Erdoğan “Bugün bizi sıkıntıya sokmak için terör örgütlerine kucak açanlar, silah verenler artık kendinizi gizlemeniz mümkün değil. Verdiğiniz silahlarla hepinizin adresini biliyoruz. Kim kime ne silah veriyor. PYD, PKK’nın bir yan örgütü işte. Apaçık bunlar ortadayken hala siz bunu savunuyorsanız ve terör örgütü DEAŞ’ı bir başka terör örgütü ile yok edeceğim diye safiyane yaklaşım ortaya koyuyorsanız kusura bakmayın bu dünyada bunu kimse yutmaz” demedi mi?
Artık hemen her şey biliniyor. Amerika’nın bölgede ne yapmak istediği, hedeflerinin neler olduğu biliniyor. Artık bütün bunlar bilindiğine, görüldüğüne göre politikaların da buna göre düzenlenmesinin zamanı gelmedi mi?
Bizim yıllardır söylediğimiz şu olmuştur:
Terör örgütlerinin arkasında dış güçler var. Eğer dış güçlerin desteği olmasa, bir terör örgütünün 35-40 yıl ayakta kalabilmesi mümkün olabilir mi? PKK, bugüne kadar bu duruma nasıl ve kimler sayesinde geldi?
Bizim yıllardır sürdüğümüz mücadele ve verilen savaş bu terör örgütleri işle değil, bunların arkasında yer alanlarladır.
Şimdi dikkat edin, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu gerçeğe parmak basıyor. Neler mi diyor, kendisine kulak verelim:
“Terörle mücadele etmek, terör örgütlerinin hakkından gelmek bizim için kolay, fakat şu gerçeğin de elbette ki farkındayız. Karşımızdaki PKK sadece 3-5 bin teröristten ibaret değildir. Karşımızdaki DEAŞ sadece belli sayıdaki teröristten ibaret değildir. Karşımızdaki FETO sadece karşımızda gözken hainlerden ibaret değildir. Karşımızdaki DHKP-C sadece bünyesindeki birkaç yüz militandan ibaret değildir. Bu örgütlerin tamamının da gerisinde farklı güçler, farklı destekler, farklı projeler vardır.”
Aklımıza takılan bir soru var:
Türkiye Suriye’de başlattığı operasyona “Fırat Kalkanı” adını vermişti. Şimdi Rakka’ya Amerikan öncülüğünde PYD’nin başlattığı operasyona da “Fırat’ın Gazabı” adı verildi. Bu, Türkiye’ye karşı yürütülmeye çalışılan bir karşı operasyon olarak mı değerlendiriliyor?
Bir de “Fırat’ın Gazabı” operasyonunun adının Amerika mı, yoksa PYD güçlerince mi verildiğini de bilemiyoruz.
Gelişmeler, gerek Suriye, gerek Irak ve gerekse bölgemizde çok daha sıkıntılı günlerin olabileceğinin habercisidir. Bu gelişmeler karşısında dikkat edilecek olursa Rusya suskun görünüyor. İran pusuda bekliyor. Hem içeriden, hem dışarıdan sürekli olarak sıkıştırılıyoruz. Ekonomik göstergelerdeki eksilerin artmaya başlaması da bir başka sorun olarak karşımızda duruyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz