Zahide UCAR/TRUVA ATI BAHÇELİ

From: engin uçar [z_eucar@yahoo.com.tr]
Sent: Thursday, November 03, 2016 10:13 AM
To: zahide.ar@gmail.com

Bahçeli’nin tutumuna hala şaşıranlara çok şaşırıyorum. Nedenlerine gelince; - image003

TRUVA ATI BAHÇELİ

Bahçeli’nin tutumuna hala şaşıranlara çok şaşırıyorum. Nedenlerine gelince;

Kendisini “Arka Bahçeli” olarak tanımladığım bu şahsın karnesine bir bakalım:

  1. Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan Gül’ü aday yapmayacak, o günün koşullarında daha kabul edilebilir bir aday gösterecekti. Bahçeli sahneye çıktı. Erdoğan’ı Gül’ü aday yapmaya mecbur bıraktı. Partilileri de; “-Gül seçilirse, Erdoğan-Gül çatışması çıkar. Parti bölünür. O nedenle Gül’ün adaylığını destekliyoruz” diye kandırdı.
  1. F-CİA kumpaslarını meşrulaştırarak, Ergenekon-Balyoz- Casusluk ve türevi kumpasları;

“Yargıya saygılıyız” korosuna katılarak destekledi. Partililerin kumpasla esir alınanlara destek vermesini engelledi. AKP bile kumpası itiraf etti. Bahçeli utanmadan; “darbeciler temizlensin” demeye devam etti. Kendi partisinin vekili olan Engin Alan ve ailesi bu ihanete isyan etti.

  1. Erdoğan hastalandı. Bahçeli geçmiş olsun demenin çok ötesinde; “Erdoğan’a bir şey olursa ülkede kaos çıkar” dedi. Biz bir muhalefet liderinin, iktidar partisi liderine bir şey olursa bu ülkeyi yönetemeyiz açıklamasını Cumhuriyet tarihinde ilk defa duyduk. O açıklama aslında Bahçeli’nin siyaseten görevli olduğunun açık itirafıydı.
  1. Bahçeli Cumhuriyet düşmanı, İngiliz istihbaratı okulundan mezun olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday gösterdi.
  1. Bahçeli, seçimlerin sonucu alınır alınmaz; “yeniden seçim” diyerek AKP’ye yol gösterdi. AKP’nin tek başına iktidar olmasını sağladı.
  1. Meclis başkanlığı seçiminde, bir Cumhuriyet düşmanının meclis başkanı olmasını sağladı. CHP’nin tekliflerine kapıyı kapadı. MHP’nin adayını destekleyelim teklifini bile reddetti. AKP’nin elini rahatlattı.
  1. AKP’ye karda zincir, yağmurda şemsiye, fırtınada paravan oldu. İktidara talip olmayarak muhafazakar seçmeni çaresiz bıraktı. Daha doğrusu, seçmeni AKP’nin kucağına iteledi.

Oysa AKP’nin tek alternatifi MHP idi. Muhafazakar seçmen CHP’ye oy vermez. Bu bilinen bir durumdur. AKP siyasetinden bıkan seçmenin tek gideceği adres MHP’dir. MHP gerçek bir muhalefet olsaydı birinci parti olma şansı bile vardı. Bahçeli MHP’yi bitirme görevini almış olmalı ki, kimsenin yapamayacağı bir yöntemle, MHP’yi bitiriyor.

Yeni misyonu da AKP ile birlik olup, adı kalan Türkiye Cumhuriyeti Devletini, “İmam darbesiyle” Ortadoğu karanlığına gömmektir.

Soğuk savaş döneminde Amerikan milliyetçiliği desteklendi. MHP Türkçülükten Türk İslam sentezine evrildi. Türklük bir ırk bilincidir. Din ise sadece bir millete ait olmayıp, evrensel niteliği olan bir inanç sistemidir. İkisini bir araya getirmek Türk milletine yapılan büyük bir Amerikan oyunudur. İnanan insanların din üzerinden tuzağa düşürülmesidir. Dinin karşısına veya yanına başka simgeleri koyarsanız, o simgenin silinmesi kaçınılmazdır. O nedenle de din ile Türklük aynı torbaya atılarak, Türklük şuurunun eritilmesi hedeflenmiştir. Eritemediklerini eritme görevini de ARKA Bahçeli üstlenmiştir. Türk İslam sentezi ,“ılımlı İslam’ın” bir başka versiyonudur. Bütün Türklerin ortak simgesi olan bozkurt yerini üç hilal aldı. “Tanrı dağı kadar Türk” sözünün yerini; Hizbullah, El Kaide, Milli Görüşçüler ve şimdilerde İŞİD terör örgütünün bile kullandığı bir slogan aldı. Neydi o slogan?

“Kanım aksa da zafer İslam’ın”…

Yalnız her üretimin defolu ürünleri de vardır. MHP ABD milliyetçiliğine, ılımlı İslam’a evrilirken, milli refleksleri yüksek olan, Türklük şuuruna sahip bir kesimin doğmasına da engel olamadı. Bu kesim Türk Devletleri ile ilişkiye geçiyor, ekonomik, kültürel alanda bir birlikteliği savunuyordu.

Küreselleşme Baronları, ulusalcılık ve milliyetçiliği hedef alırken, mikro milliyetçiliği kaşıyarak, ulus devletleri hedef alıyordu. Türkiye’de Türk Milliyetçiliği ve ulusalcılığın hedef alınmasının nedeni, devleti din ve mikro milliyetçilik üzerinden parçalarken, direniş merkezlerini de yok etmektir. Bahçeli küresel çetenin hedefi olan Türk milliyetçiliğini tasfiye etmekle görevli bir Truva atıdır.

Gerçek milliyetçiler, Türklük şuuruna sahip olanlar, bu alçak oyunu bozmakla yükümlüdür.

Sizlere 21.09.2006 yılında yazdığım bir yazıyı sunuyorum. Bahçeli daha o günlerde parti simgelerini AKP’ye teslim etmişti. İşte o yazım:

Örs ve Çekiç Nasıl Ağlar? 21.09.2006

Sevgili okurlar, ben gene Ankara dışındayım. Basından biraz uzak kaldım. Bunun güzel tarafı, okur tarafında olup onlarla hasbihal etmek. Basından takip ettiğim kadarı ile, Sayın Başvekil Türk Kurultayında açılış yapıp çek-iç-i , ör-se vurmuş. En azından ben öyle anladım(!) Türk Kurultayında ‘’çekici örse ‘’ vuracak hali yok ya…Yoksa Türkiyeli başvekilin Türk kurultayında çekici örse vurması komik olurdu. Zaten o zaman örs de, çekiç de ağlardı. Bunca yıl sonra başıma vuracak, bula bula Türkiyeli ve başka alt kimlikli birini mi buldunuz diye.!? Oysa Sayın Türkiyeli Başvekil çek-iç’ini diyerek içlenmiş. Bu arada da gönlü ör-se’lenmiş.. Öyle ya.. Seçimler geliyor.. Oy lazım.. Ayrıca bu Türk Kurultayını da özünden uzaklaştırmak lazım.

Türk Kurultayı’nda Türkiyeli bir Başvekil…

Türkiyeli Başvekil Kıbrıs Türklerinden vazgeçti. Kerkük ve Musul Peşmergeye hibe edildi. Telafer’de zaten insani yardıma ihtiyaç falan yoktu(!) Onlara su bile ulaştıramadık. Ama ABD ordusuna yardım için TIR şoförlerini feda ettik. Gümrüğümüz de pkk ve Barzani-Talabani’ye insani(!) yardım yapmaya devam etti.. Ama biz burnumuzun dibinde ki Telafer cinayetlerini seyrettik. Kimyasal silahlar kullanıldı. Aç kaldılar, susuz kaldılar.. Ne ekmeğimiz ulaştı, ne suyumuz. Ama onlar Türk idi(!).. Yani İnsan hakları yoktu.. Tıpkı Türkistan’dakiler gibi.. Hocalı’da, Karabağ’da diri diri yakılanların insan haklarının olmadığı gibi.. Bu soykırımlar dillendirilmezken, Orhan Pamuk’a sahip çıkmak gibi önemli(?) bir görev üstlendi Türkiyeli Başvekilimiz.

Türk Milleti asker bir millettir. Tarihi boyunca askeri de, sivili de asker gibi yaşadı. Zaten başka şansı da yoktu. Varlığını ancak bu şekilde devam ettirebiliyordu. Fakat Kerkük, Telafer yerine Lübnan’a koşan Türkiyeli Başvekil, bunu hiç anlayamadı.. Her gün şehit cenazeleri geliyordu. Ama O; ‘’askerlik yan gelip yatma yeri değildir’’ dedi. Çünkü kendisi kantin subayı olarak ‘’yan gelip yatarak’’ askerliğini bitirmişti.. Dizi dizi gelen tabutların hiçbirisi, yan gelip yatarken, mayınları yastıklarının altında bulmadılar. Ama, Türkiyeli Başvekilin askerle ilgili bir problemi var.. Tıpkı, Şemdinli ve Danıştay cinayetinde askerleri adres gösterdikleri gibi.. Yani, kendi ‘’Türk Askeri’’ yerine, pkk’lı bir kitapçıya inanmayı tercih ettikleri gibi.. O Türk askeri Irak sınırında pkk kamplarını seyrediyor. Tek bir kurşun atamıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü suçlu duruma düşüyor. Pkk ateş açarsa ancak cevap verebiliyor.. Ama AKP ‘nin kutsalı olan ABD ve İsrail, “ülkeme tehdit var” deyip ülke işgal ediyor.. Irak sınırında, Mehmetçik, kurşunu-füzeyi-mayını başına-ayağına yiyince, sadece karşılık verebiliyor. Yani ölmeden ve yaralanmadan karşılık veremiyor. Ayrıca şehit sayısı basından saklanıyor. ‘’Asıl sayı yazılandan fazladır’’. Türkiyeli Başvekil Lübnan söz konusu olunca birden ‘’Büyük Devlet’’ olduğumuzu hatırlıyor.

Ayrıca hükümet edenlerin akıl hocaları, yani bir Kazak’ın dediği gibi ‘’Büyük Hoca(!)’nın Türk(!) okulları sayesinde Türk Devletleri ‘’eğitiliyor’’(!) Türkiye tanıtımı yapıldığı söylenen bu okullarda, nasıl Türk sevgisi(?) aşılandığını bir Kazak’ın ağzından aktarayım:

’’-Ben Büyük Hoca’nın’’ okulunda okudum. Orada bize Türklerin kaba, görgüsüz ve cahil olduğu anlatıldı. Benim babam Kazakistan’ın ileri gelenlerinden biri. Ben de buna katılıyorum. Büyük Hoca dinler diyaloğu ile dünya barışını sağlayabilecek tek insan..’’ diyor.

Evet Sayın Arınç; hani o Büyük Hoca’ya methiyeler yazmıştınız ya?. Türk okullarının reklamını yapıp bunu da devlete yüklemiştiniz ya.. İşte o Türk okullarınız, güle güle hayrını görün.. Türkleri bile ayrıştırıyor. Kaldı ki Kazakistan o pembe devrimlere inatla direnen bir ülkedir. Belki de ABD’nin bu okulları niye desteklediğinin cevabı bu satır aralarındadır. Daha 1960 yıllarında ABD raporlarında ne mevcut idi? Türkiye’nin Türk Cumhuriyet’leri ile birleşmesinin önü kesilmelidir. Peki, nasıl kesiliyor? Bölünmüş Türkiye haritalarının amacı işte budur.. Ermenistan ve pkk’da bu işin askeri açıdan maşasıdır. Kültürel ve eğitim maşalarının kim olduğunun cevabı da ‘’Büyük Hoca’nın(!) ‘’ okulunda okuyan Kazak gencin sözlerinde gizlidir.

İşte bu nedenle Türkiyeli Başvekil örse çekiç vuramaz. Vurmuşsa o örs de, çekiç de ağlamıştır.. Tıpkı Mehmetçik’in analarının, eşlerinin, sevgililerinin, çocuklarının ağladığı gibi.. Bizim yüreklerimizde ki sızı gibi sızlamıştır. Gazilerimize 236 YTL maaş verirken, pkk/Kongra Gel’in başındaki Zübeyir Aydar’a milletvekili maaşı ödeyenlerin, bırakın Türk Kurultayını, Türk Milleti ile bir alakası olamaz.

Bırakın Sayın Başvekil, bizim kurultaylarımızı bize bırakın.. Siz hangi alt kimliğe sahip iseniz o kimliğin kültürel miraslarını öğreniniz.

Bugüne notum: Bahçeli Erdoğan’a örse çekiç vurdurduğu gün aslında mesajı da vermişti. Unutmayın, şeytan ayrıntıda gizlidir.

Bahçeli Türklüğü mollaya satmıştır. Hepsi budur.

Bahçeli’nin tutumuna hala şaşıranlara çok şaşırıyorum. Nedenlerine gelince; - image003