KIBRIS’IN DÜŞÜNSEL SEFALETİ –3
(GİRNE)
Hüseyin MÜMTAZ
Baş döndürücü bir zaman tüneline giriyoruz. 7, 10 ve 15 Kasım.
10 Kasım’da Atatürk’ü fikren gerektiği gibi anlayıp yakıştığı şekilde anamazsak Türkiye’de; 7/11 Kasım İsviçre görüşmelerinde karşılıksız/koşulsuz teslim olursak Kıbrıs’ta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
15 Kasım’da neyi kutlayacaksınız düşünsenize. Kutlanacak devlet, selam durulacak bayrak kalmayacak.
Evde oturup yerli dizi seyredeceksiniz.
Ölümüne “2004 Annan” sevdalısı Nazım Beratlı “bile”; kara papazın herzeleri, Dillirga Kantonları noktasına geldiyse durum son derece ciddidir efendiler.
Onun için alelacele şu Girne meselesini de yazıp, diziyi bitirelim.
Hangi birinden başlayayım?
Belediye’nin arkasındaki “Merdivenli yol”dan Antik Limana inmeyi deneyin.
Pislikten inemezsiniz.
Diyelim, niyetlendiniz.
En yukarıda denize yüzünüzü döndüğünüzde sağ başta iri beyaz, farklı mimaride bir bina; yokuşun başında solda da yine iri ve farklı bir başka bina göreceksiniz. İlki bir bankaya verilmiş, alt katındaki dükkânlar da çepe çevre ve ayrı ayrı kiralanmıştır. Diğeri de yine iki üç restorana verilmiş.
Birisi dönemin “İngiliz Sömürge Valisi”nin yazlık konutu, diğeri “İngiliz Subay Mahfili” imiş.
Birader, “1974’ün anlam ve önemine binaen” yapın birini Girne Kaymakamlığı, diğerini de Güvenlik Kuvvetleri Subay Sosyal Tesisi.
Yoksa Abdülhamit’in 1877 tarihli kira kontratosunda onu engelleyen bir madde mi var?
****
Ben Girne’de şimdiye kadar üç mezarlık biliyordum, yahut günlük yürüyüş güzergâhımda üçü bulunuyordu; Baldöken Osmanlı mezarlığı, Greko-Romen Kaya mezarları ve Kolordu Çemberi ile Sulu Çember arasındaki İngiliz mezarlığı…
“Osmanlı” mezarlığı göz önünde bulunduğu için “göreceli olarak”; Greko-Romen mezarlığı turistik düşünceyle “zorunlu olarak”; İngiliz mezarlığı da “protokol” kurallarına uygun olarak son derece bakımlıdır… Üstelik İngilizlerinkinde “1955-59” ve “1878” hatıra levhaları bulunmaktadır.
55-59’u anladık da, 1878’de İngiliz askerleri Larnaka’dan Lefkoşa’ya doğru, Haşmet Gürkan’ın deyişiyle “şilinlerin arkasından” yürürken telefat mı vermişlerdi?
Neyse…
Son yürüyüşümde, “zeytin dallı” Limasol Direniş Anıtı’ndan yeni limana yürürken ışıklardan sola döndüm.
Dönmez olaydım.
İlerde soldaki polis kulübesini geçince, (Talât’ın eviymiş) sağda duvarlar arasında yüksek ağaçlar altında bir “çöplük”… (Resim 1)
Kapısında da inanılmaz bir levha; “Girne Belediyesi Türk Mezarlığı”…(Resim 2)
Utandım. Yüzüm kızardı.
Ben resim çekmeye başlayınca otobüs durağındaki öğrenciler de dönüp içeriyi incelemeye başladılar.
“Osmanlı”, “Romen” ve “İngiliz” mezarlıkları ile “Türk mezarlığı” arasındaki bu yüz kızartıcı fark; sonuncunun kapısına bir de sıkılmadan kendi tabelasını asan Girne Belediyesi’nin başını yere eğdirecek midir acaba?
Yukarıda bahsettiğimiz “Merdivenli yol”un başına bir de sıkılmadan; “Arka sokaklara hayat veriyoruz” yazmış olan Girne Belediyesi’nin? (Resim 3)
Peki, belediye böyle de “Din İşleri Başkanlığı” ne iş yapar?
“Vakıflar İdaresi” ne iş yapar?
Hangisine sorsanız, “Benim işim değil, ötekinin” diyecek.
Ortodoks manastırının restoresine 2.5 milyon Euro bulurlar ama “Türk” mezarlığının bakımını yapamazlar.
Eski Türk mahallesinde gözlerinin önündeki Yazıcızade Camii’nin minaresine asılan Türk bayraklarının yıpranmış, pörsümüş, parça parça, lime lime olmuş halini bile görmüyorlar. (Resim 4)
Mezarlığın temizlenmesi, bayrakların yenilenmesi için Karpaz Burnu’ndaki gibi ille sanal âlemde Türkiye’deki ilgili makamlara telgraf mı çekmek gerek?
“Din İşleri”nin görevi, ayda yılda bir Larnaka Hala Sultan’a gezi düzenleyip “eşitler arasında ikinci” statüsündeki imamın yanında poz vermek midir?
Meraklısı “birinci”nin kim olduğunu araştırsın…
Bu arada boş vaktinizde 7/11 Kasım görüşmesini “inadına” 15 Kasım öncesine almanın hangi aklı evvelin fikri olabileceğini, kimin de itirazı aklına bile getirmediğini bir düşünün.
Takvimde hiç başka gün mü kalmamıştı? 4 Kasım 2016
Yazıları posta kutunda oku