Tufan Bozdogan <bozdogan01>
Bir yandan gündem belirmede başarılı oluyorlar, diğer yandan ise iktidarlarına ve liderlerine güvenlerinin olmadığının ipuçlarını vermekte de gecikmiyorlar. işte bunun güncel örneği AKsilahlanma hüsnükuruntusu!
HOŞGÖRÜDEN YOKSUN İKTİDAR
Son günlerde ortaya bir ‘‘Aksilahlanma’’ palavrası atıp, kamuoyu böylesi apık sapık konularla meşgul ediliyor. Bütün bunların yanısıra geçmişte olduğu gibi, bugün de gündeme getirdikleri konuların hiç ama hiçbir konuyu kendilerinin belirlememeleri dikkat çekici ve düşündürücü. Nasıl bir yandan Osmanlı hayranlığını doruk noktalara yükseltip, buna paralel olarak da Arapçayı gündemde sıcak tutmaya çalışmaları, şaşılacak bir durum. Neden politikanızı kendiniz geliştirip uygulamıyorsunuz? Sürekli kopya çekiyorsunuz? Çektiğiniz kopyalar, ‘‘Aksilahlanma’’ da olduğu gibi asırlar önce uygulanan hilekar yöntemlerdir. Sanmayın ki, bu kenhanet kendilerine aittir. Kesin kes hayır! Bu uygulamayı iki asır önceki Fransa’dan kopya çektiler. İsterseniz gelin beraber iki asır öncesi Paris kentine bir yolculuk yapalım.
PARİS PROTELYA KOMÜNÜ
Buyurun modern zaman makinesi mürettabı ile bizleri bekliyorlar; lütfen çekinmeden bizler için hazırlanmış makinaya binelim. Evet bütün yolcular tamamdır, lütfen kaptana haber verin, uçuşa geçsin. Göz açıp kapayıncaya kadar 1848 yılının Şubat ayında kendimizi Paris’in kapısında buluyoruz. İşçi ve emekçiler protelya devrimlerini gerçekleştirmişler ve Komünlerini kurup idareye el koymuşlar. Bizleri Paris’in girişinde işçi temsilcilerinden oluşan Komün güvenlik güçleri karşılıyorlar. Bizlere devrimi nasıl gerçekleştirdiklerini anlatıyorlar ve kamulaştırılan fabrika ve işletmeleri ziyaret ettikten sonra, Paris’ten ayrılıyoruz.
Bakalım bizler ayrıldıktan sonra Paris’te neler oluyor!
Kapitalistler ve protelya karşı karşıya gelmiştir. Uzlaşmaz çıkarları gereği silahlanmış devrimciler bütün yönetimi ellerine geçirmişler. Burjuvazi kesim hemen kulağa hoş gelen ‘‘Demokratik Cumhuriyet’’ sloganı ile kitleleri oyalandırıp, zaman kazanma çabasına Louis Bonaparta liderliğinde girişti. Burjuvazi kesimi, bunlar lejitimist, orleonscılar, büyük toprak sahipleri, ticaret burjuvazisi, fabrikatörler vs. oluşturuyor ve aralarında olan anlaşmazlıkları geçici olarak bir kara bırakıp, Komünü dağıtma çalışmalarına girişiyorlar. Bunu başarabilmek için basını, orduyu, diğer kolluk güçlerini, devlet aparatını kullandılar. Lider Louis Bonapart duruma göre sırtını bir bakıyorsun Paris protelyasına, bir kabıyorsun orduya, bir bakıyorsun Orleans hanedanına dayıyordu. Tam kişiliğine uygun, kaypak bir politika uyguladığından, korku içerisinde yaşıyordu. Bunun doğal sonucu olarak kendisninin güvenliğini sağlayacak bir örgüte ihtiyaç duydu; kurdurttuğu ‘’10 Aralık Derneği’’ bu görevi üstlendi. Bu kurulan dernek silahlı ilegal çeteden başka bir şey değildi. Proletarya liderlerini katlediyor; işçi mahallelerine baskınlar düzenliyor, uzun lafın kısası sindirme politikasını silah zoruyla uyguluyordu. Bu görevlerinin yanısıra bir de Louis Bonapart propaganda gezilerine çıktığında, otobüslere bindirilip liderlerine alkış tutmağa gönderilip, sanki halk kitleleri tarafından Louis Bonapart’ı karşılanıyormuş gibi lanse ediliyordu.
KOPYACILIKTA ÜSTLERİNE YOK
Bu kadarcık kısa ön bilgilendirmeden sonra gelelim, 2016 Türkiyesi AKP iktidarına. Bu iktidarın sözcüleri yeri geldiğinde hiç vakit kaybetmeksizin; bizler seçmenlerin % 50 oyu ile iktidara geldik diye dem vururlar. Fakat bu kağıt üzerindeki başarının gerçeği yansıtmadığını kendileri çok iyi bildiklerinden, sürekli kabus rüyaları içerisinde günlerini geçirdiklerinden ve bu korkuya sürekli yenik düştüklerinden, güvenliklerini sağlamak için, yukarıda anlatılan ‘’10 Aralık Derneği’’ nin bir kopyası olan ‘‘Aksilahlanma’’ yı kurma girişimini başlatmışa benziyorlar. ‘‘Korkunun ecele faydası yoktur’’ ve bu herkes için geçerlidir. Bütün gayret ve çabalarınız nafiledir Beyler! Nasıl şimdi Gülen taraftarları mahkeme huzuruna çıkartılıyor ise, sizlerde sıranız geldiğinde bu yaptıklarınızın ifadesini Hukuk Devleti mahkemelerinin karşısında vereceksiniz. Görüldüğü gibi, bu çevrenin aklı ve düşüncesi günümüzü ancak iki asır geriden takip etmekle yetiyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve vatandaşlarının güvenliğinden yalnızca Türk Ordusu ve kolluk güçleri sorumludur. Unutulmasın isterim.
Saygılarımla
Tufan BOZDOĞAN
KAYNAKÇA
Karl Marx, Luis Bonaparte’ın 18 Brumaıre’i, Sol Yayınları, Ankara, 1976.