2016 yılında sanki 1950 leri yaşar gibiyiz.
Türkiye’de AKP nin yarattığı suni deprem yaşanıyor adeta.
Türkiye tanınmaz bir hale geldi.
İçte, dışta kan gövdeyi götürürcesine savaş halinde.
Ne basın özgürlüğü, ne laik demokratik sosyal hukuk devleti ilkeleri ne de temel hak ve özgürlükleri kaldı.
Evrensel hukuk ilkelerini filan taktıkları yok.
15 Temmuzdan sonra raydan çıkmış tiren gibi ne tarafa düşeceği belli olmayan bir duruma girdik.
Ordunun içi, kurumlar, kuruluşlar boşaltıldı, birçok kişi işinden gücünden edildi.
Hapishaneler konserve gibi tıkış tıkış, bir karış yeri kalmamış ve yetmez duruma gelmiş.
İşsizlik, yoksulluk almış başını gidiyor.
Milyonlarca işsiz insanımız perişan.
Şehit anaları, babaları perişan…
Yetim kalmış çocuklar, erlerini şehit vermiş dullar, perişan.
Hiç kimsenin ne can, ne de mal güvenliği kalmış.
Böyle bir Türkiye’ye dönüşmüş güzel ülkem.
Birilerinin umurlarında değil, halen rejimi değiştireceğiz diye uğraşıyorlar.
Ülkenin başbakanı, başkanlık gelmezse Türkiye bölünecek diyor.
Bir başbakanın bunu söylerken yüzü kızarması gerekir.
İnsan bir düşünür.
Ülkeyi kim bu hale getirdi diyerek değil mi?
Sanki ülkeyi karıştıran biziz.
Haydi, bizi taktığınız yok, din iman diyorsunuz ya, bari Allah’tan korkunuz biraz…
***
Dün sabah saatlerinde Atatürk’ün isim babalığını yapmış olduğu Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarına operasyon yapıldı.
Zamanlamaya bakacak olursak tam da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının üzerinden henüz 24 saat geçmeden, rövanş almak gibi bir şey bu.
Cumhuriyet Gazetesine yapılan baskın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma nedeniyle TCK’nın 220/6. maddesi uyarınca yapılmış.
İşin tuhaf yanı “FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek! İddiasıyla 13 yazarçizerin gözaltına alınmasıdır.
Bu olanlar bana Adnan Menderes’li yılları hatırlattı.
O yıllar için büyüklerimiz yasaklı yıllar derlerdi.
Demokrat Parti 1950 seçimlerine ‘Yeter Söz Milletin’ sloganıyla girmiş, sonra milletin burnundan fitil, fitil getirmiş.
Şöyle neler olmuş biraz bakalım;
16 Eylül 1955: İzmir’de Sabah Postası gazetesi kapatıldı, gazete sorumlu yazı işleri müdürü ve başyazarı Orhan Rahmi Gökçe tutuklandı.
19 Eylül 1955: Muhalif yayınlarından dolayı Ankara’da Ulus Gazetesi süresiz, İstanbul’da ise Hergün, Hürriyet ve Tercüman gazeteleri 15 gün süreyle kapatıldı.
30 Temmuz 1956: Ordu, Giresun ve Trabzon’da Cumhuriyet Halk Partililerin siyasi toplantı yapmalarına izin verilmedi.
13 Ağustos 1956: Bakanlar Kurulunca ortaokullarda din dersi okutulmasına karar verildi.
14 Eylül 1956: Akis dergisi toplatıldı.
28 Eylül 1956: Maliye, İstanbul’da hazineye ait 10 bin arsa ve 500 binayı satışa çıkardı.
11 Şubat 1957: CHP Genel Başkanı İnönü’nün damadı ve Akis Dergisi başyazarı Metin Toker tutuklanarak cezaevine girdi.
17 Nisan 1957: Atatürk Orman Çiftliğinden arazi satılabilmesine olanak tanıyan kanun kabul edildi. (Atatürk’ün elleriyle oluşturduğu ve Türk halkına armağan olarak bıraktığı bu çiftliğin bugün yarı yarıya yağmalanmış olmasına yol açan süreç de böylece başlamış oldu).
27 Ekim 1957 : ’57 seçimleri 1946 seçimleri ile birlikte tarihimizin en şaibeli
Seçimleridir. İktidarın tertip, baskı ve sandık hileleri tepkilere, kan akmasına neden olmuştur. En vahim olaylar Gaziantep’te yaşanmış, seçimi ilkönce CHP’nin kazandığı ilan edilmiş, sonra bu karar değiştirilmiştir. Bu olayın yarattığı tepkiler iki gün sonra CHP’lilerin Cumhuriyet Bayramı kutlama alanına sokulmaması nedeniyle doruğa çıkmış, ayaklanmaya dönüşmüştür. Olayları yatıştırmak amacıyla askerî uçaklara kent üzerinde alçak uçuş yaptırmak dahil her yöntemi kullanmak gerekmiştir. Aralarında Ali İhsan Göğüş ve Cemil Sait Barlas gibi önde gelenlerin de bulunduğu CHP’liler tutuklandılar ve 5,5 ay hapiste kaldılar.
6/7 Eylül olaylarında ırkçı ve faşistlere yönelik soruşturmalar sümenaltı edilirken fatura solcu Aziz Nesin, Kemal Tahir, Dr. Can Boratav, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamonun da aralarında olduğu 48 kişiye kesilir. Tutuklanırlar.
9 Eylül 1958: İzmir’in Kurtuluş Günü törenlerine siyasî parti temsilcilerinin katılması, iktidar aleyhine ve CHP lehine tezahürat yapılacağı endişesiyle yasaklandı.
3 Nisan 1960: Ankara’ya dönüş yolunda Yeşilhisar’a uğramak isteyen İnönü’nün otomobili İncesu köprüsü üzerinde askeri kamyonlar ve askerlerin oluşturduğu barikatlarla kesildi. Saatler süren tartışmalardan sonra İnönü barikatları yürüyerek yardı ve geçti.
Ooooo! Daha neler var neler…
Vallahi çuvallara sığmaz. Sayfama nasıl sığdırabilirim?
Nasıl tıpkı bu günlere benziyor değil mi?
CHP’nin sokağa çıkması sevindirici bir olay. Her zaman söylediğimi yineleyeceğim
Tüm vatanseverleri ve Atatürk çizgisinde olan partileri bünyesine çekmelidir.
AKP’nin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Vakit varken henüz CHP halkın yeniden umudu olmalıdır.
Tabi içerideki Truva atlarını temizlemekten başlamalıdır.
Tünay Süer
1 Kasım 2016
Kaynaklar: