Kimse Cumhuriyet Bayramlarını Engellemeye Kalkmasın, Başaramaz…

?
?

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, ülkemizin “Vaziyet ve Manzarai Umumiye”sini (genel görünümünü) şöyle anlatıyordu:

”Düşman devletler, Osmanlı Devletine ve ülkesine maddi ve manevi saldırıya geçmiş: Onu yok etmeye ve parçalamaya karar vermiştir. Padişah ve halife olan kişi, kendi yaşamını ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor… Felaketin dehşet ve ağırlığını kavramaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve olaylardan etkilenebilme güçlerine göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları önlemlere başvurmakta…

Burada pek önemli bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım. Millet ve ordu, Padişah ve Halifenin hainliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve sadık…”

O günkü ortamla, bugünkü ortam arasındaki benzerliği fark ettiniz mi?

Saltanat, hilafet, şeriat yanlıları bugün de işbaşında.

ABD, AB ve İsrail yurdumuzu parçalayabilmek için Atatürk’ün deyişiyle “maddi ve manevi” saldırıya geçmiş.

PKK, IŞİD, dinci çeteler ise onların en büyük destekçisi.

Irak’ın Kuzeyindeki aşiret reisleri, yedi bin yıllık bir dünya devletini yönlendirebilmek için iç işlerimize burunlarını sokuyor.

Bir avuç bölücü, vatanımızdan toprak istiyor. Türkiye Cumhuriyetine kafa tutuyor.

Fabrikalarımız, limanlarımız, arazilerimiz, ormanlarımız yabancılar tarafından işgal edilmiş. Yönetim onlarda. Artı değerlerimizi, zenginliklerimizi yağmalıyorlar.

LAİKLİK ÇİĞNENDİ. ÖĞRETİM BİRLİĞİ AYAKLAR ALTINA ALINDI. CUMHURİYET YOK EDİLDİ.

Okullar, şeriatçıların egemenliğine girdi… İktidar, Yeni Osmanlıcılık peşinde…

İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, fuhuş, taciz, tecavüz veba gibi sarmış dört bir yanımızı…

Günümüzde haksızlığa, zulme, vatanın yabancılar tarafından işgaline direnme her zamankinden daha geçerli bir ihtiyaç oldu artık… Çünkü karanlık bir döneme girmek üzereyiz…

BASKIYA, SÖMÜRÜYE, ZULME DİRENMEK, İNSANLARIN EN DOĞAL HAKKIDIR.

Baskıya, işkenceye, sömürüye boyun eğmek, yaşarken ölümü kabullenmek demektir.

Toplumların ilerlemesi, yücelmesi kötü koşulların değişimi ile olur. Değişim ise her çağda direnme ve devrimlerle gerçekleşir.

DİRENMEK YAŞAMAK DEMEKTİR.

1789 Fransız Devrimi olmasaydı, bugün ne kardeşlikten ne özgürlükten ne de eşitlikten söz edebilirdik. Feodal zulüm sürüp giderdi. 1923 Devrimi ve Mustafa Kemal olmasaydı, şeriatla yönetilen Arap ülkelerinden hiçbir farkımız kalmazdı. Aydınlanmayı yaşayamazdık.

Atatürk, yaşamı boyunca direnmeyi ve mücadeleyi seçti.

Baskılar, tehditler karşısında asla yılmadı. Subay olduktan sonra Şam’a sürüldü. Daha sonraları Sultan Vahdettin onu ölüme mahkûm etti. Yine vazgeçmedi.

Şöyle diyordu:

“Ordu müfettişliğinden istifa edip de basit bir vatandaş olarak milletim ve vatanım için çalışmaya başladığım gün bütün bir düşman dünya içinde, kendimi en kuvvetli bir adam olarak buluyordum. Bu kuvveti bana, Türk ulusu davasının büyüklüğü ile vicdanım veriyordu.”(Atatürk İhtilali, Mahmut Esat Bozkurt)

Kimse kimsenin yaşam hakkını elinden alamaz.

Kişi, “Kendi yurdunda esir” olmamak için, “Hak bildiği yolda yalnız da olsa yürümesini bilmelidir.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hiçbir koşul, “Ulusal Kurtuluş Savaşı” koşullarından daha ağır ve kötü olamaz.

Türk ulusu o karanlık dönemi aşıp, aydınlığa nasıl ulaştıysa, bugün de ulaşacaktır. Bundan kimse kuşkusu duymasın.

Çünkü “Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız yenilikçi devrim bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de hep böyle olacaktır.” Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye yedi düvele karşı kanla, canla, başla gerçekleştirilen bir mücadelenin sonucunda, şanlı bir “Kurtuluş Savaşı” ile kurulmuş, yüce bir ulustur.

Türkiye, 1923 Cumhuriyet devriminin ürünüdür.

Tarihi kökleri olan yedi bin yıllık bir devlettir.

Kimse bu vatanı sokakta bulmamıştır ve göz göre göre de onun parçalanıp yok olmasına göz yummayacaktır.

ABD’ye, AB’ye, PKK’ya, şeriatçı terör örgütlerine teslim edilmesine, asla izin vermeyecektir.

Cumhuriyet Bayramını ve tüm milli bayramlarımızı engellemeye kalkanlar bunu asla akıllarından çıkarmasınlar…

(alieralp37@gmail.com)

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, ülkemizin “Vaziyet ve Manzarai Umumiye”sini (genel görünümünü) şöyle anlatıyordu: - turkiye cumhuriyeti bayrak