Arkasındaki ABD desteği konusunda hiç şüphe duymadığımız FETÖ tarafından 15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilen, Anayasal düzenimiz ile ulusal egemenliğimizi, bağımsızlığımızı ve bütünlüğümüzü hedef alan darbe girişimi, Türk devleti ve milletinin ortak karşı duruşuyla bastırılmış, ülkemiz büyük bir badireyi atlatmıştır. Ardından bu terör örgütünün devlet ve toplum içinden temizlenmesi amacıyla acil tedbirler alınmaya başlanmıştır.
Bu çerçevede 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında çıkarılan ve çıkarılacak olan kanun hükmünde kararnamelerin yargısal denetimlerinin mümkün olup olmadığı, mümkünse bu denetimin sınırları konusunda Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarından örnekler vererek açıklama yapma gereği duyuyoruz.
Anayasa’nın 148. Maddesinin ilk fıkrası, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin yargısal denetim yolunu kapatmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi, Anayasanın bu yasağını 10 Ocak 1991 ve 3 Temmuz 1991 tarihli kararlarıyla büyük ölçüde aşmıştır. Türk hukuk doktrininin çoğunluğu da Anayasa Mahkemesinin bu içtihadını desteklemektedir.
Şu durumda 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler, eğer ana muhalefet partisi meclis grubu veya 110 milletvekili bu yöne başvuruda bulunurlarsa, Anayasa Mahkemesinin yargısal denetiminden geçecektir.
Ayrıca hakkında KHK ile doğrudan işlem tesis edilen kişilerin de bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurmaları mümkün olacaktır.
Anayasa Mahkemesinin 10 Ocak 1991 tarih ve 1990/25 E. ve 1991/1 K. sayılı ve 3 Temmuz 1991 tarih ve 1991/6 E. ve 1991/20 K. sayılı kararlarında bulunan ve bugünlerde çıkarılan 667, 668 ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameleri de yakından ilgilendiren ilkeler Anayasa Mahkemesince şöyle belirlenmiştir:
1– Olağanüstü halin gerekli kılmadığı konuların olağanüstü hal KHK‘leriyle düzenlenmesi olanaksızdır.
2– Olağanüstü halin sona ermesine karşın, olağanüstü hal KHK‘sindeki kuralların uygulanmasının devam etmesi olanaksızdır. Bu nedenle, olağanüstü hal KHK‘leri ile yasalarda değişiklik yapılamaz.
Bu kararlarında Anayasa Mahkemesi şunları belirtmektedir:
Olağanüstü Hal KHK’lerinin Konusu
Olağanüstü hallerde Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü fıkrasına göre çıkarılabilecek KHK‘lerde konu sınırlaması yoktur. Ancak bu, olağanüstü KHK‘lerin düzenleme alanının sınırsız olduğu anlamında değildir. Bu tür KHK‘lerin düzenleme alanları, Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü ve 122. maddesinin ikinci fıkraları gereğince “olağanüstü halin veya sıkıyönetim halini gerekli kıldığı konular”la sınırlıdır.
Olağanüstü halin gerekli kılmadığı konuların olağanüstü hal KHK‘leriyle düzenlenmesi olanaksızdır. Anayasa’nın 148. maddesinin biçim ve öz yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi dışında tuttuğu KHK‘ler “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” çıkartılan KHK‘lerdir. Anayasa Mahkemesi’nin çıkartılan bir olağanüstü hal KHK‘sinin bu niteliği taşıyıp taşımadığını belirlemesi ve eğer bu niteliği taşımıyorsa uygunluk denetimini yapması zorunludur.
Olağanüstü Hal Yasası ile Sıkıyönetim Yasası, olağanüstü halin veya sıkıyönetimin ilân edildiği bölge veya bölgelerde olağanüstü halin veya sıkıyönetimin devamı süresince uygulanırlar. Olağanüstü halin veya sıkıyönetimin, gerekli kıldığı konularda çıkartılan KHK‘ler, bu hallerin ilan edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler. Olağanüstü halin sona ermesine karşın, olağanüstü hal KHK‘sindeki kuralların uygulanmasının devam etmesi olanaksızdır. Bu nedenle, olağanüstü hal KHK‘leri ile yasalarda değişiklik yapılamaz. Olağanüstü hal KHK‘leri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur.
Olağanüstü hal KHK‘si çıkarma yetkisi olağanüstü hal süresiyle sınırlıdır. KHK ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır.
Bu nedenle, Anayasa’nın 148. maddesiyle Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal KHK‘leri, yalnızca olağanüstü hal süresince olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan KHK‘lerdir. Bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal KHK kuralı niteliğinde sayılamazlar ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlıdırlar.
Bu satırlar Anayasa Mahkemesinin kararlarından alınmıştır.
Sonuç
Hiçbir yargısal denetimden geçmeyeceği düşüncesiyle ve gerekli hukuksal altyapı oluşturulmadan alınan kararlar, hem terör örgütünün bir süre sonra yeniden devlet ve toplum katında zemin bulmasına ve hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetim yapısının telafisi güç biçimde bozulmasına neden olacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluş yapısına ilişkin düzenlemeler darbe girişimi nedeniyle oluşan olağanüstü şartlar değil gelecek on yılların ihtiyaçları esas alınarak, bölgesel savaş ve terör tehdidine karşı yapılmalıdır.
Bu düzenlemeler gerek Anayasamız ve gerekse Anayasa Mahkemesinin yukarıda verdiğimiz içtihadı uyarınca OHAL KHK’sı ile değil kanunla yapılmalıdır.
Kanunla yapılmayan düzenlemeler Anayasa Mahkemesine götürülmelidir. Bu durumda Anayasa Mahkemesi önceki kararlarıyla uyumlu karar verdiği takdirde düzenlemeler iptal edilecektir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine parti siyasetinin sokulmasına asla izin verilmemelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin ordumuzun ve ülkemizin bu zor günlerinde bize güç veren en büyük esin kaynağımız ve geleceğimizin de güvencesi olduğu unutulmamalıdır.
Av. Ceyhan MUMCU – Av. Erkin ETİKE