Ahmet Çınar
Piyasacılık ile gericiliğin ne kadar birbirine bağlı, gericilik ile piyasacılığın ne denli iç içe olduğuna dair onlarca yazı yayınlandı bu köşede de, bu portalda da…
Örnekler bitmiyor. Yaşadıklarımız, gözlediklerimiz, karşılaştıklarımız; piyasacılık ile gericiliğin nasıl at başı ilerlediğini bir kez daha kanıtlıyor.
Birkaç ay önce sermaye ile gericiliğin arasında sıkıştırılan İzmir’den söz açmıştık… Dün bir davetiye ulaştı elimize… Dokuz Eylül Üniversitesi’nin 2016-2017 eğitim yılı açılış töreni davetiyesi…
Hani şu genel sekreterliğine din dersi öğretmeninin atandığı “üniversite…”
Hani şu yeni Rektör’ün besmeleyle, duayla görevi teslim aldığı “üniversite…”
Hani şu “Gericiliğin kökünü kazıyacağız” diyen öğrencilerin dövülerek gözaltına alındığı “üniversite…”
Hani şu Tıp Fakültesi’nde bilim dışı “Homeopati” etkinlikleri düzenlenen “üniversite…”
Hani şu reklam panolarında Bilal oğlanın TÜRGEV’inin boy boy reklamının yapıldığı “üniversite…”
Hani şu cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde adaylardan R.T.E. olanının devasa pankartının yurt inşaatının cephesine asıldığı “üniversite…”
İşte o üniversitenin yarınki açılış töreninde açılış dersini kim verecekmiş biliyor musunuz?
Bir bilim insanı değil, bir sanatçı değil… Kısa adı TEB olan Türkiye Ekonomi Bankası’nın CEO’su!
Dünyanın önde gelen finans kapital şirketlerinden biri olan BNP Paribas Group’un ortağı olduğu bir bankanın CEO’su, İzmir’in kamu üniversitelerinden birinde açılış dersi verecekmiş!
Amerika’da taksi şoförlüğünden çok uluslu bir bankanın CEO’luğuna yükselen bir patron olan TEB CEO’su, bilimsel eğitim için okula gelen öğrencilere “nasıl yırtılacağını”, “köşenin nasıl dönüleceğini”, “girişimciliğin insana nasıl sınıf atlattığını” mı anlatacak acaba?
Davetiyeye göre TEB CEO’su, öğrencilere “Finans dünyasında inovatif çözümler” dersi anlatacakmış.
Eh öyle olacağı kesin… Tayyip Erdoğan’ın atadığı, dualar eşliğinde görevi devralan bir rektöre de böyle bir açılış töreni düzenlemek yaraşır.
Patronların memleketi nasıl soyduğunu, kitlelerin sömürü çarkının içinde nasıl öğütüldüğünü, ülkenin kamusal kaynaklarının sermaye sınıfına nasıl peşkeş çekildiğini anlatacak değil ya!
Varsa yoksa, “İnovatif olun”, “Hap yapın para kapın”, “Yükselirken kimin sırtına bastığınız önemli değil”, “Bu fırsatlar dünyasında siz de yırtın”…
Patronlara finans hizmeti veren bir bankanın CEO’su başka ne anlatacak!
Rektörlük devir tesliminin ilahiyat fakültesinden hoca çağrılıp dua ettirilerek gerçekleştiği bir üniversitede, açılış dersine de banka CEO’su çağrılır… Çünkü bu ikisi birbirinden ayrılmaz tercihlerdir. Piyasacılığın olduğu yerde dincilik vardır. Patronların olduğu yerde imamlar vardır. Dinciliğin ticaretle, tüccarlığın dincilikle ve bu ikisinin siyasetle kurduğu derin ilişki kirlidir, karanlıktır, alçakçadır.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yarın düzenlenecek açılış töreni bunun en somut, en yakın, en gözümüzün önünde örneğidir.
Üniversitelerde kamuculuktan yana, aydınlanmacılıktan ve laiklikten yana, bilimsellikten ve sanattan yana, eşitlik ve özgürlükten yana gençlerden korkmalarının nedeni işte tam da budur. O pırıl pırıl, o gözlerinin içi gülen, o dayanışmayı bilen, o paranın kirine ve tahakkümüne bulaşmamış üniversiteli gençlere nefes bile aldırmak istemememelerinin nedeni tam da budur.
İstediğiniz kadar genel sekreterliğe din dersi öğretmeni atayın, istediğiniz kadar açılış dersine banka CEO’su getirin… O gençler kararlı: Üniversitelerden sermayeyinin kirini, patronların izini, yobazların kinini silecekler.
Sileceğiz.
ahmetcinar2000@hotmail.com
twitter.com/_ahmetcinar_
haber.sol.org