(Dr. Ali Nejat Ölçen)
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Devlette Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a kimler Lausanne’nin Türkiye’ye yutturulduğunu söylemiş olabilir?!
O da irdelemeden, gerçeklerin ne olduğunu anlamadan daha önce göklere çıkardığı Lausanne için şimdi nasıl oldu da bizlere yutturuldu diyebildi?!
Bir Cumhurbaşkanı olacak kişiye yakışıyor mu söz?!
Kanada’da yayımlan Encyclopedia International’in 10’ncı cildi 405’inci sayfasında acaba Lausanne konferansı için Türkiye’ye yutturuldu mu deniyor?!
Bir yabancı yayın organı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha yansız, Lausanne’ı bakınız nasıl yorumluyor:
"Lausanne Conference meeting of Allies, the U.S.S.R ve Turkey, held at Lausanne, Switzeland in 1922-23 to revise the Treaty of Sevres(1920).
The harsh terms imposed on Turkey by that treaty had provoked a nationalist revival, led by Mustafa Kemal (Ataturk).
In 1922, after defeating a Greek force that had penetrated deep inside their country, the victorious Turk could ask for a revision of the treaty.
The resulting conference produse important advantages for Turkey.
It regained sovereignty over the straits of Bosporus and Dardanelles, Which were demilitarized and opened to international trafic with certain limitations pertaining to military wessels.
Some territorial adjustments,mainly the retun of eastern Thrace and Smyrna (now Izmir) to Turkey, were effected.
The humiliating capitulations, entitling foreiners to extraterritrial privileges, were abolished.
No war reparation were to be paid, and Turkey was practically freed from foreign economic controll.
Finally, a separate agreenent providing for compulsory massive population Exchange between Greece and Turkey, was concluded and, later, successfully implemented.
(Sergio Barzanti, Fairleigh Dickinson University)."
Kanada’da yayınlanan Uluslararası Ansiklopedi de, Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan gibi Laussanse anlaşmasını yutturmaca deyimiyle küçümsemiyor.
O "Andlaşma"nın Türkiye için ne tür avantajlar sağladığını bakınız nasıl açıklıyor:
"Lausanne Konferansı’nda,tüm müttefiklerile Sovyetler Birliği ve Türkiye 1922-23’de İsviçre’nin Lausanne kentinde Sevres (Sevr) Andlaşması’nın revizyonu için bir araya geldiler.
Türkiye tarafından Mustafa Kemal (Atatürk)‘ün ulusalcı yaklaşımıyla anlaşma sert biçimde provoke edildi.
1922’de Yunan Güçleri’nin yenilgisi kendi ülkesini etkilemesine karşın Türklerin zaferi Antlaşm’anın revize edilmesi konusunda yoğunlaştı ve Türkiye için önemli avantajlar sağlandı.
Boğaziçi ve Çanakkale boğazları üzerinde egemenlik hakları kabul edildi ve uluslar arası trafiğe açılması, militarize edilmemesi ve askeri gemilere sınır getirilmesi gibi.
İzmir ve Trakya’nın Türkiye’ye ait olması kararı alındı.
Kapitülasyonların giderilmesi, yabancıların toprak satın alabilmelerinin yok sayılması ve Türkiye’nin yabancı ekonomik denetimden bağımsızlaşması, nihayet Yunanistan ile Türkiye arasında kitlesel nüfus mübadelesine de karar verildi.
Sonraları bu başarıyla uygulandı."
Yabancılar ülkemizdekiler kadar gerici ve bağnaz değiller.
Mustafa Kemal karşıtlarımız kadar, O’na karşı hasım görevi üstlenmemişler.
Şimdi sizlere bugüne kadar kimsenin değinmediği bir Lausanne gerçeğinden söz edeceğim…
1923’ün 23 Nisan günü Mustafa Kemal Paşa, İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında Lausanne’dan söz etmeye neden gereksinim duydu?!
İsmet Paşa o günlerde niçin İzmir’e gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’ya neler anlatmıştı?!
İşte, Mustafa Kemal Paşa’nın 23 Nisan 1923 günlü İzmir İktisat Kongresi’nin açış konuşmasında, Batı dünyasına, o Andlaşma’nın Ulusal egemenliğimizin ayrılmaz parçası olduğunu, bakınız nasıl savunmuştu:
"Arkadaşlar, son söz olarak demiştim ki, biz memleketimizi artık esir ülkesi yapamayız.
Belki cümlemin nazar-ı’nı celb etmiş olan Lausanne Konferansı’nın son müzakeresi bu nokta ile alâkadardır.
Konferansın şimdilik ta’lika uğrayışı hep aynı meseleden, aynı noktadan münbaistir gibi telakki olunabilir.
Ordularımız en büyük bir zaferi ihraz etmişler ve meşy-i muzzafferanesini (zaferin devamını durduracak) tevkif edecek hiçbir mani mevcut değildir…
Milletimiz, Meclisimiz ve Hükümetimiz samimi olarak sulh taraftarı bulunduğu için, muzaffer ordularımızı durdurdu ve hey’et-i murahhasımızı Laussane’a gönderdi.
Aylardan beri müzâkereler ve münakaşalar cereyan ediyor.
Fakat henüz muhataplarımız bizimle üç senelik, dört senelik bir hesabı rüyete başlamışlar.
Ve hâlâ muhataplarımız eski Osmanlı Devleti’nin tarihe intikal ettiğini ve bugün yeni Türkiye Devleti’nin mevcut olduğunu ve bu Türkiye Devleti’ni kuran milletin çok azimkâr ve celadetli bir millet olduğunu ve bu milletin artık istiklâl-i Tammından ve hâkimiyet-i milliyesinden zerre kadar fedakârlık yapmayacağını anlamamışlardır.
İşte bunu anlamamak yüzünden dûçar-ı tereddüt olmuşlar, dûçar-ı tevakkuf olmuşlar.
Arkadaşlar, onlar istedikleri kadar tereddüt edebilirler.
Fakat bu millet karar-ı kat’isini vermiştir.
Bu millet için tereddüt devirleri çoktan geçmiştir.
Devletlerin heyet-i murahhasımıza verdikleri son proje bittabi heyetimizce şayan-ı kabul görülmedi…
Ancak bütün millet, bütün cihan bilsin ki en nihayet ve en nihayet millet bütün istiklal-i tammını temin edildiğini görmedikçe yürümeye başladığı yolda bir an tevakkuf etmeyecektir.
Efendiler, hiç kimseden fazla bir şey istemiyoruz.
Dünyanın her medenî milletinin tabiaten malik olduğu şeylerden bizi mahrum etmemelidirler
ve haklarımızı teslim etmelidirler.
Çünkü haklarımız tabiidir, meşrudur, makuldur ve bize lâzımdır.
Biz bu haklardan vaz geçmeyeceğiz ve ne haklı isek bu hakkımızı müdafaa ve muhafaza için de memleketimizin, milletimizin kabiliyet ve kudreti o kadardır.
Efendiler!
Görülüyor ki, bu kadar kat’i ve yüksek bir zafer-i askeriye’den sonra dahi bizi sulha kavuşturmaktan men eden esbâb doğrudan doğruya esbab-ı iktisadiyattır.
Çünkü bu Devlet teâli etmeye başlamış olacaktır ve artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olmayacaktır.
İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın muvafakata bir türlü rıza göstermedikleri budur."
İngiliz Parlamentosu, Mustafa Kemail’in bu konuşmadan etkilenerek yadsıdığı Lausanne Konferansı’nın devamına karar vermişti ve İsmet İnönü yeniden kadrosuyla birlikte konferansa katılımını sağlamıştır.
Bugün devletimizi yöneten siyasal iktidarların hangisi Mustafa Kemal’in 23 Nisan 1923 yılında açıkladığı ilkelerine sahip çıkabildi?!
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Devletinde, Cumhurbaşkanı olan kişi "Lausanne
bizlere yutturuldu" sözünü nasıl söyleyebilir, anlamak olanak dışı!
(Dr. Ali Nejat Ölçen)