NECDET BULUZ
Etrafımız ateş çemberine döndü. Bir yandan içeride PKK, IŞİD ve diğer bazı terör grupları ile mücadele ederken, öte yandan Suriye ve Musul’daki çatışmalarda sınır güvenliğimizin sağlanması yolunda adımlar atıyoruz. Özellikle Irak’tan gelebilecek sığınmacı akınına karşı sınırda tampon bölge oluşturulmasına yönelik hazırlıklar da yapıyoruz.
Terör konusunda yazdığımız yazılarda hep şu noktaya dikkat çektik:
“Terörün dışarıdaki kökü kurutulmadan, bu beladan kurtulmamız kolay olmayacaktır. Suriye ve Kuzey Irak üzerinden sürekli terörist geliyor. PKK’nın Suriye uzantısı PYD unsurlarına verilen silahlar bugün terör örgütlerinin eline geçiyor ve güvenlik güçlerimize karşı kullanılıyor. Ülkemizin ve kendimizin güvenliğini sağlayabilmek iç,n terörün beslendiği noktaların yok edilmesi gerekiyor.”
Nitekim gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Başbakan Yıldırım, konu ile ilgili yaptıkları açıklamalarda terörün beslendiği yatakların yok edileceğini belirtip “Terörün kökünü mutlaka kurutacağız” dediler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Artık beklemeyeceğiz ve bulundukları yerde tepelerine bineceğiz” açıklamalarının da sonuçlarını görmeye başladık. Bunu da olumlu bir gelişme olarak görmekteyiz.
Çünkü terörle mücadelede yapılması gerekenler bunlar olmalıdır. Geçmişte yapılan hataları bir kenara bırakıp, bugün önümüze bakmak ve doğru adımları atmak durumundayız.
Terörle mücadele yapılan her hareketin arkasındayız ve destekçisiyiz. Bu nedenle bizi yönetenlerin bu konudaki kararlılığını ve mücadelesini de yerinde ve olumlu bulmaktayız.
PKK’nın siyasi uzantısı olarak gördüğümüz ve içimizdeki terörün beslenme noktalarından birisini oluşturan Suriye’deki PYD güçlerine karşı TSK’nin son operasyonunu bu açıdan değerlendirdiğimizde terörle nerede olursa olsun sonuna kadar mücadele etmekte kararlı olduğumuzun ortaya konulmuş olması da önemsenmelidir.
İşin hiç kuşkusuz sıkıntılı tarafları da olacaktır. Bunu da iki yönde değerlendirelim:
Birincisi PYD güçleri Amerika ile neredeyse müttefik konumunda bulunuyor. Amerika’nın korumasında ve desteğindeki bu güçlere yine Amerika her türlü silah yardımını yapıyor. Birçok PYD/YPG güçlerinin de ABD’de eğitildiklerini ve bölgeye gönderildiklerini biliyoruz.
Türkiye yıllardır “PKK terör örgütü neyse PYD’ de de aynısıdır” diyor. Amerika bunu kabul etmiyor. Türkiye ile Amerika arasındaki sıkıntılardan birisi budur ve bu da son yıllarda gerginliklere neden olmuştur.
Şimdi, bu unsurların TSK tarafından bombalanmasına ve durdurulmasına karşın Amerika’nın tavrı ne olacak? Bu, yeni bir gerginliğe neden olabilir mi? Amerikalı yetkililer “Biz Türkiye ile IŞİD ile mücadele konusunda anlaştık” diyor. Üstü kapalı PYD unsurlarına karşı yapılacak harekâtları kabul etmediklerini söylemeye çalışıyor.
Zaten Başkan adaylarından Hillary Clinton da son yaptığı açıklamada “Bölgedeki Kürt unsurlarına olan desteğimiz ve silahlandırma çalışmalarımız devam edecektir” demedi mi?
Bir başka önemli nokta da, Suriyeli yetkililerin açıklamasıdır. Suriyeli yetkililer “Eğer Türk uçakları hava sahamızı ihlal etmeye devam ederse uçakları düşürürüz” tehdidinde bulunuyor. Bunu kim veya kimler söyletiyor, buna da dikkat etmemiz gerekmektedir.
Özetle bu konuda müttefikimiz Amerika ile yeni bir kriz yaşayabiliriz.
İkinci nokta ise Türkiye’deki PKK/ IŞİD terörünün daha belirgin biçimde artış gösterebileceği tehlikesidir. Şimdi PKK/PYD ve IŞİD’a karşı yok etme mücadelesi içindeyiz. Bu terörist örgütler özellikle canlı bombalarla içimize kadar sızarak eylemleri artırabilirler. Son günlerde ard arda yakalanan canlı bombalar bunun bir habercisidir ve bu konuda da çok daha dikkatli hareket etmemiz gerekecektir.
Özellikle canlı bombalar konusunda istihbarat birimlerimizin çalışmaları daha önemlidir.
Eğer Musul’dan yeni bir sığınmacı akını ile karşılaşırsak, bunların içine sığınmış IŞİD militanlarının var olabileceği gözlerden uzak tutulmasın. IŞİD’ dan yapılan açıklamalarda Türkiye açık hedef olarak gösteriliyor. Bir yandan PKK, öte yandan IŞİD Türkiye içinde terör hareketlerini hızlandırmaya yönelik adımlar atmaya hazırlanıyor. Bunu istihbarat birimlerimiz de söylüyor.
Aslına bakılacak olursa bölgedeki yangından en fazla etkilenen ülke konumundayız. Bölgenin şekillenmesinden sonra ortaya çıkabilecek tabloda ne durumda kalabileceğimizi, nasıl bir harita değişikliği olacağını, yaz da savaşın boyutlarının nerelere taşınabileceğini tahmin de edemiyoruz, boyutunu da göremiyoruz.
Bir de buna bölgede Türkiye’nin yalnızlaştırılmaya çalıştığını eklediğimizde ortaya hiç de iç açıcı bir tablonun çıkmayacağını görebilmekteyiz.
Sonuç mu?
Ülkemizin ve kendimizin güvenliğini sağlayabilmek amacı ile atılması gereken adımları kesin olarak atmamaktan asla vaz geçmemeliyiz. Bugün gelinen noktaya böyle bir mücadelenin içinde olduğumuz açık biçimde görülüyor.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz