ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi liderleri,ABD Başkanlık seçimleri arifesinde Başkan Obama’nın vetosunu geçersiz kıldılar.
11 Eylül saldırılarıyla ilgili “Terörün Destekçilerine Karşı Adalet ” ( Justice Against Sponsors of Terrorism Act – JASTA ) yasasını çıkardılar.
Washington, Riyad, Tel Aviv arasında gerginliğe yol açtılar.
Esasen başkanlık seçimleri öncesinde ABD derin devletini ve Yahudi lobilerini etkilemeyi amaçladılar…
*
Yasanın gerekçesi, Suudi Arabistan’ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla El Kaide’ye maddi destek vermesiydi.
Bu suretle işbu terör örgütünün saldırılarını planlamasına ve gerçekleştirmesine yol açılmıştı.
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerine saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıyor.
*
Böylece Suudi Arabistan, saldırıda hayatını kaybedenlerin ailesine, manevi ve psikolojik zarar gören New York’lulara çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıyadır.
Suudi Arabistan ise yasanın hayata geçirilmesi halinde Washington’ı, ABD’de bulunan 750 Milyar Dolar değerindeki FED tahvilleri ve bonolarını satmak, dünyadaki dolar fiyatlarını düşürmekle tehdit ediyor…
*
ABD Başkanı Demokratik Partili Obama, yabancı bir devletin ABD mahkemelerinde dokunulmazlığını kaldıran bu yasanın;
Ülkenin çıkarlarını vuracağını, uluslararası ilişkilerine ciddi zararlar vereceğini belirtiyor.
Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi Partili Paul Ryan, JASTA’yla ilgili kaygıları olduğunu belirtiyor, “11 Eylül kurbanlarının haklarını korurken, yurtdışındaki görevlilerimizin yasal problemler yaşamamasına da olanak sağlayacak bir şekilde yasayı düzeltebilmenin bir yolu olduğunu düşünmek istiyorum” diyor.
Senato Başkanı Cumhuriyetçi Mitch McConnell ise “Bu konuyla ilgili daha derin bir tartışma yapsak iyi olurdu” diye konuşuyor…
*
Peki neden, Senato ve Temsilciler Meclisinde çoğunluğu oluşturan Cumhuriyetçiler JASTA’yı yeniden düzenleyecek yeni bir yasaya göz kırpıyor?
*
ABD, İsrail’i “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak” olarak nitelendirse de Obama yönetimiyle Netenyahu kabinesi arasındaki ilişkiler, müttefiklikten ziyade krizlere neden olmuştur.
Netanyahu’nun ABD’nin İsrail’e her adımına “koşulsuz” destek vermesi talebi, İran gibi konulardaki sert muhalefeti Obama yönetimi arasındaki sorunların ana nedeni oldu.
*
Ortadoğu’da kaosun yaşandığı bu dönemde İsrail Başbakan B.Netenyahu, “Suudi Arabistan ve Arap Dünyası” ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı bir stratejiyi takip etti.
1- Öncelikle İsrail’in yakın gelecekte HAMAS, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığı dikkate alındı, bu yönde gerekli hazırlıklar yapılıyor.
2- Bunun yanında Suudi Arabistan ile işbirliğinin ürünü olarak, Sünni Arap ülkelerinin İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılması amaçlandı.
3- Suudi Kral Abdullah’ın 2002’de Beyrut’ta Arap Birliği zirvesinde sunduğu Arap Barış Girişimi doğrultusunda,
a- Arap Ligi himayesinde, Suudi Arabistan kumandasında ve NATO uzantısı ortak bir “Arap Savunma Ordusu”,
b-Terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman ülkeler arasında “Savunma Paktı” benzeri bir koalisyon kuruldu.
*
Bu suretle, İsrail’in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlandı: Sünni Arapların HAMAS’ı frenlemelerine neden olundu: Suudi Arabistan’ın İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açıldı: Ortadoğu’daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtılırken bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması öngörüldü.
*
Bir taraftan da Netenyahu, 1969’daki Nixon Doktrini yeniden şekillendiriyor.
O tarihteki Nixon Doktrini Körfez güvenliğini Suudi Arabistan ve İran’a emanet ediyor, İsrail ise bu eksenin gizli ayağını oluşturuyordu.
1979 Devrimi ardından yaşanan gelişmelerden sonra bugün Ortadoğu’da ki güç mücadelesinde;
“Tahran- Bağdat- Şam -Beyrut- Sana” eksenine karşı “Riyad- Körfez ülkeleri- Kahire” Sünni ekseni oluşturulmaya çalışılıyor…
*
Bu çerçeve merkezinde yer alan Suudi Arabistan Sünni iktidarların ayakta kalması için askeri ve maddi desteğini sakınmıyor.
Bir taraftan petrol arzını kontrol altında tutarak İran’ı ekonomik anlamda sıkıştırıyor, diğer yandan Sünni dünyası içindeki bölünmeleri de kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
*
Sonuçta İsrail;
1- Çevresinde güvenli bir bölge oluşturulması,
2- En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulması esasına dayanan,
Askeri Doktrini’ne işlerlik kazandırmanın çabasını,Suudi Arabistan ve Arap dünyasıyla geliştirdiği ilişkiler sayesinde güvenle sürdürüyor…
İsrail’in güvenliği için Başbakan Netenyahu’nun Rusya ile yeni bir stratejik ittifakı da dizayn ettiğine işaret etmek gerekiyor…
*
*
Netenyahu bu faaliyetleri, ABD nezdinde “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak” statüsü ve çok güçlü İsrail lobileri çerçevesinde gerçekleştiriyor.
Başkanlık seçimine bir ay kala giderek ABD’nin geleceğini de yönlendiriyor.
Çünkü ABD’de yapılan son Temsilciler Meclisi ve Senato ara seçimlerini Cumhuriyetçi Parti kazanmış,
ABD’nin dünyanın karşısına tek cephe olarak çıkmasında zorluk oluşmuştur.
Şimdi iki partinin de uzlaştığı konularda geniş çaplı düzenlemelerin yapılması ihtiyacı zaruri görülüyor…
*
Başkan Obama görevini bırakmaya hazırlanırken, İsrail’de B. Netanyahu ve Filistin’de M. Abbas yerinde kalacaktır.
Obama, ABD’nin Demokrat partili bir geleceği için İsrail’e 38 milyar dolarlık askeri yardım vermiştir.
Hillary Clınton tek taraflı BM kararlarına karşı olduğunu, İran konusunda İsrail ile ortaklaşa çalışacağını ve Filistin Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi’ne (BDS) karşı savaşacağını söylüyor.
Obama iki devletli çözümü destekliyor ve başkanlığının son aylarında Filistin Devletini tanıyarak yeni bir hamleye hazırlandığı konuşuluyor.
*
Ne ki, Filistin Devleti’ni tanımak, İsrail Devletini tanıyan Batı Şeria’daki El Fetih yönetimi ile daha önce imzalanan hiç bir anlaşmayı kabul etmeyen ve İsrail’i haritadan silmeye yeminli Gazze’de HAMAS’ın arasındaki sorunlara çözüm bulunmasını gerektiriyor.
Halbuki HAMAS’ın seçimleri boykot etmeyip katılacağını ilan etmesiyle kazanamayacağından endişe eden El Fetih’in bahane yaratıp ertelediği 8 Ekim yerel seçimleri de iki tarafın uzlaşıdan ne kadar uzakta olduğuna son bir örnektir.
HAMAS’ın ehlileştirilmesi içinse Suudi Arabistan ve çevresindeki Sünni ülkelerin desteği gerekiyor…
*
Cumhuriyetçi Donald Trump; ABD’nin İsrail’e yaptığı 38 milyar dolarlık askeri yardımı yeriyor, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul edeceğim” diyor.
Şimdi son hamlesini yapıyor; Senato ve Temsilciler Meclisindeki Cumhuriyetçi çoğunluk eliyle JASTA’yı yeniden düzenleyeceklerine işaret ediliyor…
*
İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın merkez rolünü üstlendiği yeni sahnede; Demokratlar “Savaş gibi bir şey”, Cumhuriyetçiler “Barış gibi bir şey” diyor…
4.10.2016
Yazıları posta kutunda oku